Kadınlığı ‘ayıp’ bozuyor

Güncelleme Tarihi:

Kadınlığı ‘ayıp’ bozuyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 2014 03:34

Melisa Aslı Pamuk, artık bir Türkiye güzelinden çok daha fazlası. “Kurt Seyit ve Şura” dizisinde kıskançlığıyla öne çıkan Ayşe karakterini canlandıran Pamuk, oyunculuğa nasıl başladığını, Hollanda’daki öğrencilik yıllarını ve Türkiye’de gözlemlediği değişimi Tempo dergisine anlattı.

Haberin Devamı

Güneşli, sıcak bir pazar günü. Çekimleri yapacağımız Kınalı Ada’ya gitmek üzere Melisa Aslı Pamuk’la buluşuyoruz. Spor giyinmesine, doğru dürüst makyaj yapmamasına karşın tüm bakışları üzerinde topluyor. Nasıl toplamasın, o bir Türkiye güzeli. Doğrusu ada sokaklarında çekim yaparken bu durum bizi zorlamadı değil ama rahatlığı bulaşıcı. Üstelik gündeminde şu sıralar magazin haberleri olmasına rağmen. Aslında güzel oyuncu da sürekli birileriyle anılmaktan rahatsız; hele Adnan Oktar tartışmalarına hiç girmek istemiyor. Tüm bu can sıkıcı konuları bir kenara bırakıp güzel oyuncuyla Hollanda’dan İstanbul’a gelişinden, Türkiye’deki yaşama, gelecek hayallerine uzanıyor; “Kurt Seyit ve Şura”nın kıskanç kızından tüyolar almanın peşine düşüyoruz.

Türkiye güzellerinin genellikle oyunculuğa yöneldiğini görüyoruz. Siz de aynı şeyi yaptınız. Neden?
- Hollanda’da da oyunculuk yaptım. 13 yaşında bir kısa filmde başrol oynadım. Halam oyuncu, babam da bu işlerle uğraşıyor. Bir şeyler izlemeyi çok seviyorum. Anlayacağınız oyunculuk hep vardı içimde ama bunu Hollanda’da yapmayı düşünüyordum. Sonra Türkiye güzeli seçildim. Mankenlik de yapmak istemiyordum. Hollanda’da yeterince mankenlik yaptım çünkü. Diksiyon eğitimi alıp öncelikle Türkçemi ne kadar geliştirebileceğimi görmek istedim. O sıralarda birçok hocadan oyunculuk eğitimi aldım. Ve kendimi setlerde buldum.

Güzellik kraliçesi olmanın avantajlarını yaşıyor musunuz?
- İş konusunda, evet. Özellikle Türkiye’deki dizilerde güzel, hoş fiziğe sahip kızların olması öne çıkan bir detay. Onun dışında başka bir özelliği yok.

Şimdi “Kurt Seyit ve Şura” dizisinde oynuyorsunuz. Nasıl gidiyor?
- Çok güzel. Diziye sonradan, İstanbul serüveninde dâhil oldum. “Ayşe karakterini oynayacaksın” dediler. Oysa kitapta yoktu ve bu nedenle çok şaşırdım. Otel müdürünün kızını canlandırıyorum. Erken yaşta dul kalan ve Seyit’e âşık olan bir karakter.

AMERİKAN DİZİLERİ TÜRK DİZİLERİNİ SOLLAR
Karakteriniz pek sevilmiyor ama...

- Kızlar benden nefret ediyor. Petro’nun dişi versiyonu olarak görüyorlar. Kızlardan özür diliyorum ama senaryo ne gerektiriyorsa onu yapıyorum. (Gülüyor) Aslında bu, benim için güzel bir şey. Demek ki, o karakterin kötülüğünü iyi yansıtıyorum. Aslında her insanın içinde Ayşe gibi filtresiz konuşma isteği vardır. Türkiye’de bunu daha çok fark ettim. İnsanlar konuşurken politik davranmaya çalışıyor ama Hollanda’da öyle değiliz.

Türk dizilerini nasıl buluyorsunuz?
- Türk dizilerini çok seviyorum. Hollanda dizilerini takip edemiyorum, sıkılıyorum. İtalyan, İspanyol havasında çok güzel Türk kadınlarımız, yakışıklı jönlerimiz var. Hikâyeler daha bizden, daha samimi. Tek sahnede bile kendimizden bir şey bulabiliyoruz. Ama tabii ki, Amerikan dizileri Türk dizilerini sollar. Burada bir kadının eline kılıç aldığını görmedim mesela. Bir kadının da güce sahip olmasını görmek hoşuma gidiyor.

Bu toplumda o biraz zor sanırım...
- Bir bastırılmışlık var evet, ama kadın olmak kadına bağlı. Biz de sesimizi çıkarabiliriz. Biz de bir beyne ve kalbe sahibiz. Kimseyi dinlemek zorunda değiliz. Bir defa yaşıyoruz ve bunun zevkini çıkarmak lazım. Bir erkek seni yönlendiremez. Seni yönlendiren beynin. Ne giymek, ne içmek, nasıl davranmak istiyorsak, öyle yapabiliriz. Ayıp kavramı her şeyi; kadınların seksiliğini, dik duruşunu, ayaklarının üzerinde durmasını bozuyor. Bizde her şey ayıp!

TÜRKİYE’DE POLİTİKAYA DAHİL OLMAMAYA KARAR VERDİM
Politikayla aranız nasıl?

- Severim, ama Türkiye’de pek dâhil olmamaya karar verdim. Oyunculukta tepki alabiliyorsunuz. Kafam karışıyor artık. Mesela bir görüşüm var ve bu görüş kimseyi ilgilendirmez. Ama gündemi takip ederken çok yoruluyorum. Sürekli bir bağırış, çağırış durumu var. O şekilde bir insanı ikna edemezsiniz.

Ülke gündemi şu sıralar eylemlerle dolu. Bu durum Hollanda’da gerçekleşse nasıl olurdu?
- Hollanda demokratik bir ülke. Öğrenciyken eylem yapıyorduk; burada Gezi Parkı’nda neler yapıldıysa aynı şeyleri yapıyorduk. Hiç kimse de gelip TOMA’larla su sıkmadı ya da gaz bombaları atmadı. Sadece “Geç oldu evinize gidin” diye uyarıyorlardı. Biz eylem yapsak da, “Neden böyle tepki veriyorlar, neden karşı çıktılar?” diye oturup düşünenler var Hollanda’da. Ya geri çekiliyorlar ya da “Kusura bakmayın, bunu gerçekten yapmak zorundayız” diyerek, savlarını mantıklı açıklamalarla destekleyerek barış içinde çözüm arıyorlar. Burada hiçbir açıklama yok. Herkes bir eylem içerisinde, ama kimsenin çıkıp açıklama yapmak gibi bir derdi yok!

SON YILLARDA TABULAR ARTTI
İlk geldiğiniz zamanla şimdi arasında farklılıklar görüyor musunuz?

- Geleli yaklaşık beş yıl oldu. O zamanlar burası bu kadar karışık değildi. Ya da ben daha uzaktım. İnsanlar çok daha rahattı. Gördüğüm kadarıyla ekranlarda artık mini etekler eskisi kadar yok. Konuşma tarzı biraz daha rahattı. Şimdi sansür yemekten, frikik vermekten çok korkar olduk. Dekolte giydiğim zaman daha çok konuşuluyor, göze batıyor. Son yıllarda tabularımız arttı. Bir ara Avrupa Birliği’ne girmeyi düşünürken, şimdi ne hallere geldik...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!