İstanbul’da ilk konser

Güncelleme Tarihi:

İstanbul’da ilk konser
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2014 01:45

İngiltere’nin ikonik grubu Portishead, konser için ilk kez Türkiye’ye geliyor. 1991’de Geoff Barrow ve Beth Gibbons tarafından kurulan, adını Barrow’un doğduğu şehirden alan grup, GNL organizasyonuyla KüçükÇiftlik Park’ta düzenlenecek Midtown Fest kapsamında sahneye çıkacak. Geoff, 20 Ağustos’taki konser öncesi sorularımızı yanıtladı.

Haberin Devamı

Türk hayranlarınız, sizi İstanbul’da canlı olarak izleyecekleri için çok heyecanlı. Siz neler hissediyorsunuz?
- İstanbul’u ilk kez geçen yıl ziyaret etmiştim. Babylon’da sahneye çıkmıştım, çok da iyi bir konser olmuştu. Portishead olarak ise ilk kez geliyoruz. Üstelik bu kez yanımızda aynı zamanda çok yakın arkadaşlarımız olan yetenekli müzisyenlerden kurulu Savages ve Thought Forms da bulunacak.

Bizleri sahnede ne gibi sürprizler bekliyor, neler çalacaksınız?
- En bilinen, en iyi şarkılarımızı seçerek repertuvarı hazırlayacağız. Üzerinde çalıştığımız bazı yeni materyaller de var ama sanırım onların konsere yetişmesi pek mümkün değil. Dolayısıyla yeni şarkı çalamayacağız maalesef.

İSTANBUL’UN FARKLI BİR HİSSİ VAR
Daha önce İstanbul’a geldiğinizi söylediniz. Burada dikkatinizi çeken özel bir mekan veya grup oldu mu?

- Bugüne dek Portishead ile onlarca ülkede konser verdik ama Avrupa ve Amerika dışındaki ülkelerde pek bulunmamıştık. O nedenle geçen yıl ülkenize gelirken çok heyecanlıydım. Türkiye kültürel olarak çok büyük bir mirasa sahip. Özellikle de İstanbul...

Şehri gezme şansı bulmuş muydunuz?
- Çok değil. Ama biraz alışveriş yapma şansım olmuştu. Hatta ses sabitleyicimizi oradan almış, davulum için de zil bakmıştım. Ayrıca ikinci el ürünler satan bir dükkandan film afişleri almıştım. O alışveriş gününde gezdiğim dükkanların civarındaki mekanlarda oturdum, kafelerde vakit geçirdim. Gerçekten farklı bir hissi var İstanbul’un.

PORTISHEAD 36 KİŞİLİK BÜYÜK BİR MAKİNE GİBİ
Gittiğiniz ülkelerde yerel grupları izleme şansınız oluyor mu?

- Portekiz’de yakın bir arkadaşımızın barı var, orada bazı yerel gruplar izledik. Zaman zaman Fransa’da da denk geldik. Ancak şöyle bir durum var; genellikle çok kalabalık ekiplerle seyahat ediyoruz. Portishead 36 kişilik büyük bir makine gibi... Gittiğimiz yerlerde bazen sadece sahneyi düzenlemek, soundcheck yapmak için vaktimiz oluyor. O yüzden yerel grupları izlemek için çok fırsat bulamıyoruz.

Turneler sizi çok yoruyor olmalı....
- Hayır aslında o kadar da yorucu değil. Sürekli uçuyoruz evet ama bizimle ilgilenen, her isteğimizi yerine getirmek için çalışan insanlar var. Bize düşense sahnede 1-1,5 saat boyunca iyi bir performans sergilemek...

Grubun ilk günlerinden bu yana neler değişti?
- 20 yılı aşkın bir süredir aynı teknik ekiple çalışıyoruz. Ana ekip aile gibi. İyi bir sinerji yakaladık. İlk albümden bu yana hep çok güzel ve büyük sahnelerde yer aldık. Şanslıydık ki ilk albüm çok beğenildi, yani gayet iyi bir seviyeden başladık. İsim yapmak üzere sürekli denemeler yapmak zorunda kalmadık.

TURNEDEYKEN BİZDEN YENİ ŞARKILAR ÇIKMAZ
Turnedeyken yeni materyaller, müzikler üzerinde çalışma şansınız oluyor mu?

- Aslında pek vakit olmuyor bunlara... Yeni şarkılar üzerinde genellikle stüdyodayken çalışıyoruz. Turnelerde ise ancak bazı yeni fikirler üzerinde konuşabiliyoruz... Şovla ilgili detaylar mesela... Bu söyleyeceğim yeni gruplara saygısızlık olarak algılanmasın ama bizim yaptığımız müzik, ortama çok bağlı. Enerjimizi tamamen sahne performansımıza harcamaya çalışıyoruz ki istediğimiz kadar iyi bir şov ortaya koyabilelim. Haliyle diğer şeyleri düşünmek için pek vakit kalmıyor.

Sizi uzun zamandır bekleyen Türk hayranlarınıza neler söylemek istersiniz?
- Biz de onlarla buluşacağımız günü heyecanla bekliyoruz. Umarım gelip bizi izler ve performansımızı beğenirler.

ARTIK DÜNYADAKİ HERKES AYNI ŞEYLERİ YİYOR AYNI ŞEYLERİ DİNLİYOR
90’lar müzikte Bristol akımının en popüler ve ticari olduğu yıllardı. Günümüzde Bristol akımının geldiği nokta hakkında neler düşünüyorsunuz?

- Günümüzde pek çok ülke ve şehir birbirinin içine geçmiş durumda. Hepsinde aynı büyük mağaza zincirleri, aynı dükkanlar var. İnsanlar genel olarak aynı şeyleri yemeye, aynı şeyleri izlemeye, dinlemeye başladı. Doğal olarak müzikler de birbirine benzemeye başladı. Artık şehirler kendilerine özgü sound’lar yaratmakta güçlük çekiyor. O sebeple bu tarz şeyler yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Bristol’ün bence müzikte o kadar da büyük başarıları olmadı. Bizim müziğimiz oldukça yumuşak ama bence içinde çok sert söylemlerimiz, dünyanın gidişatı konusunda son derece dürüst bir politik duruşumuz var. Bristol müziğindeki punk ahlakı bence artık kayboldu. Ki bu Bristol’ü diğer şehirlerden ayıran en büyük özellikti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!