Her yemek yiyen her buluşan aşık mı

Güncelleme Tarihi:

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2016 14:43

Magazin Konseyi, bu hafta magazin dünyasının mutfağını masaya yatırdı, “iğne”yi kendine batırdı! Acaba Türkiye’de magazin dünyası her buluşan, yemek yiyen çiftle ilgili “aşk yaşıyor” haberi yaparak aşkı biraz fazla mı ayaklar altına alıyor?

Haberin Devamı

Bizim magazin dünyasının olmazsa olmazıdır:
Her buluşan, yemek yiyen çiftle ilgili “aşk yaşıyorlar” haberleri çıkar. Biri yalanlar, diğeri doğrular, öbürü müstehzi bir gülüşle kafaları karıştırır... Muhabirlerin de işi zordur, artık ünlülerin vücut dilini, yüz ifadelerini okumaya çalışmaktan birer uzmana dönüşmüşlerdir!
Hâl böyle olunca iş amansız bir “çift takibi”ne dönüşür ve bu takibin bir yerinde illa o “aşk” yaşanır! Magazin Konseyi olarak soruyoruz:
Bu çiftlerden kaçı gerçekten aşk yaşıyor?
Magazin basını her yakınlaşan çifte “aşk yaşıyor” demeli mi?

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı

 

Onur Baştürk: Mesela en son Cem Yılmaz ve Ebru Şallı için kullanıldı. Gördük ki günün sonunda aşk filan yok. Takılmışlar, flört etmişler yani.
Aşk yaşıyorlar diye diye bence aşkın tükenmesine yol açıyor, aşkın biricikliğine topluca ihanet ediyoruz. Zaten günümüzde gençler iki günlük flörtü onu terk ettiğinde, “Aşk bitti, ayrıldık” diyerek saçmalıyorlar. Oysa aşk değil ki o. Hoşlanma işte. Fiziksel çekim.
Ünlüler arasında da öyle oluyor. Bence “aşk yaşıyorlar” kalıbını kullanmak için bir süre beklemek gerekiyor. Önerim: Flört ediyorlar denilmesi. Ya da “Takılıyorlar”.

Melike KARAKARTAL: Geçen gün Tamer Karadağlı da söyledi “Kardeşimle bile yazdılar” diye... Medyadaki “ilk biz haberini yapmış olalım” sabırsızlığı yüzünden oluyor bu biraz. Teyit etmeden “elde nasılsa görüntü var” diye basılabiliyor haber, tutarsa ilk bunu veren yayın “kazanmış” oluyor, tutmazsa da “Nasılsa ertesi gün hatırlanmaz” diye bakılıyor. Bu sırada da ortalık “aşk yaşıyorlar”dan geçilmez oluyor.
Tabii ünlüler bazen bir ilişki olsa bile bunu saklayabiliyorlar, aksi yönde beyan veriyorlar... Magazinciler ne yapsın bu durumda...
O kumarı oynamak zorunda hissediyorlar haber çıkarabilmek için. İki kişinin gece 3’te buluşması elbette haber değeri taşır, ancak bu “aşk yaşıyorlar” demeden, yine okurda merak uyandıracak biçimde verilebilir. Doğrusu budur bana kalırsa.

Haberin Devamı

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı

Haberin Devamı


Ömür GEDİK: Bence denebilir, ne sakıncası var ki? Başka ne diyeceğiz zaten... Seviyeli bir yakınlaşma mı? Ön aşk mı?
Bu ilk yakınlaşmanın genel adı aşk işte. Sonradan başka şeye dönse de “aşk bitti” deniliyor.
Kalıcı olursa aşk, sevgi ve ilişkiye dönüyor.

Cengiz SEMERCİOĞLU: 
Her yemek yiyen, her buluşan âşık mı? Magazinin herkese yaptığı aşk yakıştırması aşkın içini boşaltıyor. Aşk var yaz gitsin... Tutarsa ne âlâ, tutmazsa kimse hesap sormaz zaten...
90’lardaki bu kafayla magazin yapmaya çalışan arkadaşlar var hâlâ... Spor sayfalarının transfer haberlerine benzetiyorum ben magazinin aşk haberlerini...
İlla aşk var demeden de verilebilir bu haberler. Mesela Şebnem Bozoklu’yla Kerem Fırtına. Aşk mı değil mi? Gece 03.00’e kadar oturmuşlar bir şey demeye gerek yok ki! Bırak kararı okur versin...

 

Haberin Devamı

Dramayı seviyoruz...

Matraş Deri’nin eski veliahtı, bir zamanların cazibeli pop şarkıcısı Emre Matraş, eski parlak günlerinden uzakta bir dönem yaşıyor. “Cebinde para yok” gibi haberlerle magazine konu olan Matraş’ı ve magazinin “drama”ya yaklaşımını ele alıyoruz bu hafta... Bu “düşüş”ler neden bu kadar ilgi çekiyor? İnsanların varlıktan yokluğa düştükleri hikayeleri izlemeye neden bu kadar meraklıyız? Neden dramın altını kırmızı kalemlerle çizmeye doyamıyoruz?

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı


Ömür GEDİK: Dramayı kim sevmez? Bizim halkımız özellikle. Bu hikayeden iyi sinema filmi olur. Bütün büyük filmler de böyle dibe düşüş hikayelerini konu almıyor mu zaten? Bu hikayenin sonu iyi olsun diyelim.

Melike KARAKARTAL: 
Drama severiz de... İnsanların dramalarının tekrar tekrar ekranlarda veya yazılı basında döndürülüp durması rahatsız edici.
Matraş’ın hayatından kıssadan hisse çıkaracak olan çıkarmıştır zaten. Eğer bahsedilen kişinin hayatına biraz faydası dokunmayacaksa artık döndürülmesi anlamsız.

Cengiz SEMERCİOĞLU: Yükseliş ve düşüş hikayeleri her zaman ilgi çeker. Emre Matraş değil de daha popüler bir isim olsaydı daha da çok ilgi çekerdi... “Neydi, ne oldu” medyanın vazgeçmediği hikayelerdendir...

Haberin Devamı

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı



Onur Baştürk: Varlıktan yokluğa düşüş hikayesi deyince aklıma hep Woody Allen’ın o nefis “Blue Jasmine” filmi geliyor. Emre Matraş da filmdeki Cate Blanchett gibi buhranlar geçiriyor mu bilemem, ama “İki liram bile yok” gibi bazı açıklamaları bana abartılı geldi. O kadar da değildir diye düşünüyorum.
Bu tür hikayeleri sevmemizin nedeni de, daha hızlı empati kurmamız ve “Vah vah” demeyi sevmemiz olsa gerek...

 

Evlenirlerse şaşırmayız!

Şeyma Subaşı ve ünlü programcı Acun Ilıcalı, geçmişin aksine birlikteliklerine dair sık sık paylaşımlarda bulunuyor, takipçilerinden onbinlerce “like” alıyorlar! Acaba bu fotoğraflar etrafa verilen bir “mesaj” mı, geçmişin acısını mı çıkarıyorlar? Yoksa ilişkilerinin geldiği nokta itibarıyla doğal bir sonuç mu bu? Magazin konseyi tartışıyor...

Haberin Devamı

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı

 

Melike KARAKARTAL: Dünyanın en sevimli ve en güzel kız çocuklarından birine sahipler. 
Bundan öncesinde sosyal medyadaki paylaşımlarında Şeyma ile kızını gördük hep, Acun yok gibiydi. Uzun zaman böyle sürmesi Şeyma’nın canını acıtmış olabilir.
Ben Acun’un ve Şeyma’nın bu fotoğrafları “mesaj” olarak koyduklarını düşünüyorum. Çiftin yoluna giren ilişkilerinin emaresi olarak...

Cengiz SEMERCİOĞLU: Artık Acun bekar bir erkek... Şeyma ondan bir çocuk yapmış. Bu fotoğrafları gönül rahatlığıyla paylaşmayacak da ne yapacak artık? Yakında evlenirlerse şaşırmam...
Bu saatten sonra bu ilişkide “intikam”, “gövde gösterisi” gibi şeyler konuşulmaz artık... Belki de ikinci çocuğu bile yaparlar, hâlâ mı samimiyet arayacağız...

Ömür GEDİK: Valla bir rahatlama yaşandığı ortada. Son olarak Acun da bir ilk yaptı ve ikisinin fotoğraflarını paylaştı.
Bu fotoğraflar ve paylaşımlar bence gayet samimi. Çok da güzeller. Özellikle Survivor adasındaki üçlü fotoğrafa bayıldım.
Aşkın önünde saygıyla eğilmek ve ömür boyu mutluluk dilemek en iyisi.

Onur BAŞTÜRK: Sadece Şeyma değil, Acun da boşandıktan sonra rahatladığı için geçmişin acısını çıkarıyorlar. Bence samimiler.
Onca yıl gizlenmek zorunda kaldılar. Acun bir türlü boşanamadığı ya da boşanmak istemediği için...
Onları daha sık bir arada göreceğiz, bu paylaşımlar daha başlangıç diye düşünüyorum.

 

Arzu Balkan’a haksızlık değil mi?

Tamer Karadağlı, Birol Güven’in, “Herkes kendini oynuyor” cümlesiyle tarif ettiği filmi “Pamuk Prens”le gündemde olduğu için yine eski defterler açıldı. Ünlü oyuncu, bu hafta “Arzu’nun başını çok öne eğdim” diye bir açıklama yaptı.
Karadağlı, dönem dönem pişmanlıklarını anlatmak suretiyle Arzu Balkan’ı “Tamer Karadağlı’nın aldattığı eşi” olarak herkesin aklına kazıdı.
Sürekli “aldatılan kadın” olarak magazinin gündemine geliyor olmak Arzu Balkan’a haksızlık değil mi?

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı



Cengiz SEMERCİOĞLU: Tamer Karadağlı da oyuncu Arzu Balkan da... Kendi hayatlarını ele alan bu filmin senaryosu önlerine geldiğinde bunların konuşulacağını, eski defterlerin yeniden açılacağını çok iyi biliyordu...
Ben kendisiyle dalga geçebilen insanları severim. Tamer’le Arzu da bu medeni cesareti göstermiş diye bakıyorum bu meseleye...

Melike KARAKARTAL:
 Özür dilemenin güçsüzlük olarak görüldüğü, “yanlış yapsan da doğruyu yapmış gibi devam et” cümlesinin hayat görüşü olarak bellendiği günümüzde, böyle bir samimiyeti tebrik etmek lazım.
Ama Arzu Balkan “aldatılmış kadın” olarak akıllara kazınmasın artık, başka güzel haberlerini konuşalım...

Onur BAŞTÜRK: 
Arzu Balkan bence bu son filmle beraber “aldatılan eş” rolünü iyice benimsedi. Hayattaki tek özelliği, misyonu buymuş gibi gözükmeye başladı dışarıdan.
Bu arada kendi adıma Tamer Karadağlı’nın günah çıkarmalarından da fenalık geldi!

Ömür GEDİK: 
Bence bu pişmanlık açıklamaları Arzu’ya haksızlık değil. Zaten bilmeyen yoktu ki Tamer’in yaptıklarını. Tamer, açıklamalarında Arzu’ya olan sevgi ve saygısını çok güzel dile getirmiş. Şimdi de güzel bir eski eş ilişkisi tablosu çiziyorlar.
Kin ve öfke yerine bu hale dönüşmüş olmasını sevdim ben. Tamer’e de daha sempatiyle bakıyorum.

 

Anlamadan... Dinlemeden...

Davut Güloğlu-Sıla arasında sular durulmuyor... “Hakaret krizi”nde son perdede Güloğlu, Sıla’nın yaptığı suç duyurusunun ardından “şüpheli” sıfatıyla ifade verdi.
Çıkışta yorumlarını almak isteyen habercilere, Sıla’nın o sözlerinin mitinge şov amaçlı giden ünlülere yönelik olduğuna inanmadığını söyledi...

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı



Melike KARAKARTAL: Davut Güloğlu anlamadan, dinlemeden saldıranların; kelimelerin gerçek anlamlarından ziyade kendi istediklerini anlamayı tercih edenlerin simgesi gibi.
Her devrin adamlarını, bulunduğu kabın şeklini alanları eleştiren bir söz söyledi Sıla, buna inanıp inanmamak Güloğlu’nun tercihidir, ancak linç kültürüne katkı yapıyor hâlâ...
“Ben yanlış anladım, hakaret ettiğim için de özür dilerim” de diyebilir. Ama demiyor.

Cengiz SEMERCİOĞLU: Tabii ki Sıla haklı... Sadece Davut Güloğlu’na karşı değil kendisini anlamayıp eleştiren herkese karşı haklı...
İşte dava dilekçesinde şov kelimesini kime söylediğini açıkladı.
“Darbe olsaydı, FETÖ’cülerin sahnesine ilk çıkan da o sanatçılar olacaktı” dedi...
Sıla’yı bu kadar dobra olduğu
için müzik piyasasında sevmiyorlar zaten.

Ömür GEDİK: Şiddetin her türlüsüne karşıyız. Kadına sözlü şiddete ne diyebiliriz ki. Ayıp!

Onur Baştürk: Yüzde yüz Sıla haklı. Başka da denecek bir şey yok.

 

Bir tuğla da Athena’dan

Athena, trans birey cinayetlerini konu alan bir klip çekti ve toplumun pek çok farklı kesiminden alkış aldı, aynı zamanda çirkin tepkiler de gördü...
“Birlikte yaşamak” konusunda cesur bir mesaj verdikleri, bu alanda bir tuğla da müzikleri aracılığıyla koydukları için onlara teşekkür ediyoruz...

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı



Cengiz SEMERCİOĞLU: Gökhan’a söylemiştim “Yeni Akit’ten bekle şimdi saldırıyı” diye. Sadece Gökhan’a değil bana da saldırmış Yeni Akit. Neden? Klibi övdüğüm, Türk pop tarihinin en cesur klibi dediği için... Ama Yeni Akit’teki bu haberin altına çoğunluk birleştirici, ayrımcılığa karşı yorumlar yazmıştı... İşte ihtiyacımız olan, sağduyu sahibi o insanların sayısının artması... Ve Gökhan gibi isimlerin yan yana yaşamak üzerine seslerini daha çok yükseltmesi...

Ömür GEDİK: Farklı olana şiddetin, tahammülsüzlüğün tavan yaptığı ülkede bu klip tam zamanında ve yerinde oldu. Böyle mesajlı kliplerin devamı gelsin.

Melike KARAKARTAL: Toplumda haksız yere kötü muamele gören insanların bir kısmının bir günlük hayatlarını gözler önüne serdi. Cesur ve insancıl bir hareketti bu.
“Beraber yaşamak” hep siyasi kimlikler ve inanç merkeze oturtularak konuşuluyor. “İnsan olmayı” merkeze oturttuğumuzda görüyoruz ki en tehlikeli, en çirkin ayrımcılık sokakta.

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı



Onur BAŞTÜRK: Athena’nın klibi aslında “özgürlüğe” nasıl da muhtaç olduğumuzu gösterdi. Oysa 90’larda trans bireyin başrolde olduğu bir klip çekilebilir (Orhan Atasoy-Gemiler) ve televizyonda dahi gösterilebilirdi. Şimdi geldiğimiz noktaya bak, sadece internette yayınlanabiliyor ve biz hâlâ çığlıklar atıyoruz “Ne büyük şey” diye.
Belki “O Ses Türkiye”de yayınlatırlar klibi Athena’cılar, belli mi olur? Hah bak o zaman ben de alkışlarım, gerçekten cesurlarmış derim ve samimilermiş...

 

Kızgınlıkla yöneticilik yapılmaz

Fatih Terim-Arda Turan tartışması, haftanın en dikkat çeken konularından biriydi.

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı

 

Ömür GEDİK: Sağ olsunlar Milli Takım’ın içini dışını öğrenmiş olduk, her şeyi deşifre ettiler. Bu tavırlarından dolayı ikisinden yana da değilim.

Melike KARAKARTAL: 
Futbol adamları; sporcu ve yöneticiler kişisel kızgınlıklarıyla işlerini, hayatlarında ayrı yerlere koymak zorundalar. Hepimizin kalbinin ve hakkının olduğu bir alanda top koşturuyorlar çünkü.
Kendi özel şirketlerinde karar mekanizması veya oyuncu değiller, Türkiye’nin takımından bahsediyoruz. Bunu unuttuklarını düşünüyorum.

Onur BAŞTÜRK: 
Ardacıyım! Fatih Terimci olamam, hayat felsefeme aykırı! Çünkü eziyor, geçiyor, hep ön planda olmak istiyor.
Arda ise samimi ve isyankar. Tabii ki Ardacıyım bu yüzden.

Cengiz SEMERCİOĞLU: 
Arda Turan da bu takımda olsaydı iyi bir Emre Mor-Arda Turan ikilisiyle Ukrayna maçından 2-2 yerine galibiyetle ayrılmaz mıydık?
Dün akşam İzlanda maçı oynandı...
Sonucu şu an bilmiyoruz ama yine Arda olsaydı maçı alır mıydık acaba demeyiz umarım...
İnatlarla, kızgınlıklarla yöneticilik yapılmaz. Yapılırsa illa birileri ya da bir şeyler zarar görür...

 

İnenler

Rafet El Roman (İNDİ)

Boşandığı gün Tuvana Türkay ile fotoğrafları ortaya çıktı...

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı



Onur BAŞTÜRK: Gereksiz bir hareket olmuş. İnsanların sosyal medya üzerinden mesaj verme kaygısı gerçekten çok komik oluyor.
Ömür GEDİK: Bu fotoğrafı paylaşma zamanını ben de çok sevmedim. Dedikodu çıkacağı belliyken ne gereği vardı!
Melike KARAKARTAL: “Can acıtma maksatlı fotoğraf paylaşımı” gibi görünüyor.
Cengiz SEMERCİOĞLU: Tuvana Türkay “Tesadüfen oradaydım” dedi fotoğraf için ama bu haberlerin çıkacağını bilmez mi insan? Rafet’le birlikte bence o da inenlerde olmalı.

 

Halit Ergenç-Bergüzar Korel (ÇIKTI)

Halit Ergenç-Bergüzar Korel’in yeni dizileri “Vatanım Sensin”in ilk görüntüleri yayınlandı...

Her yemek yiyen her buluşan aşık mı



Onur BAŞTÜRK: “Vatanım Sensin” dizisinden çıkan dönem fotoğrafları çok başarılı. Bu diziden ve bu çiftten umutluyum!
Ömür GEDİK: Ekrandaki birliktelikleri uyumlu olacak gibi görünüyor...
Melike KARAKARTAL: Harika bir dönem dizisi gibi görünüyor, ilk görüntüler büyük heyecan uyandırdı...
Cengiz SEMERCİOĞLU: Güzel ve etkileyici bir dönem işi izlenimi verdi ilk karede. Merak uyandırdılar...

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!