Dans ediyorduk, kıza yaklaştım, yaklaştım... Sonra evlendik, 59 yıl evli kaldık

“Galler Kaplanı” lakaplı Sir Tom Jones...
Evet duygusal bir âşık ama hiç masum değil. Sahnesine, vitrinde bile hayal edemeyeceğimiz kadar iç çamaşırı atılmış. Ve muhtemelen sizin-benim dergide-televizyonda gördüğünüzden daha çok kadınla olmuş, iflah olmaz bir çapkından söz ediyoruz.
Önceki akşam Antalya Regnum Carya’daydı.
Artık bu yaşında sahnesine iç çamaşırı atılmıyor tabii ama alkış yine aynı alkış. Cilveli cilveli seyircisiyle flört ederken kendi pırıltısından da hepimize birer parça kattı.

Pazartesi akşamı saat 22.00...
Regnum Carya otelinin 1000 kişilik konser salonu tıklım tıklım: Sadece kendi müşterileri değil, civar otellerde Tom Jones konseri olduğunu duyan Ruslar, Kazaklar, İngilizler; Antalyalı ve tatil için gelmiş Türkler...
Biz o sırada arkada, kulisteyiz. Önce bir şaşırtma faslı: Ben Türkiye’ye ikinci gelişi sanıyordum. 2012’de Kuruçeşme Arena’da yine muhteşem bir konser vermişti. Halbuki iki değil, üçüncü gelişiymiş. 2014’te bir Rus milyarderin çocuğunun özel doğum günü partisi için sessiz sedasız gelmiş, o sırada ruhumuz bile duymamış.

Bana Tarık yeter

Hava sıcak, herkes terden sırılsıklam.
İçimizdeki en ‘cool’ o.
Oteli ve havayı o kadar sevmiş ki bir gece kalıp dönecekken uzatmaya karar verdiğini söylüyor. Toplamda dört gün kalıp Antalya’dan yarın ayrılacak.
Bu kararından dolayı otel yetkilileri ve kişisel hizmetçisi (buttler) Tarık sevinçten havalara uçuyor tabii.
“Aslında gergin birini bekliyordum, biraz da korkuyordum” diyor Tarık: “Ama şeker gibi bir adam çıktı. Daha gelir gelmez ‘Villadan herkes gidebilir, bana bir tek Tarık yeter’ dedi.”
Onun adına organik bir çanta ve özel bambu bornoz yapıldığını öğrenince çok mutlu olmuş. Ama asıl kahkahayı, kendisine bire bir benzeyen bez bebeği görünce patlatmış.

78 yaşındaki Tom Jones, bir buçuk saat süren performansı boyunca ‘Delilah’, ‘Sex Bomb’ gibi birbirinden ünlü 21 şarkı seslendirdi.

Ahtapot, sinarit, levrek

Önce sahile inmek istemiş. Antalya’nın güzel denizini görünce canı balık çekmiş.
İştahlı da maşallah: Kumsaldaki sandal restorana kurulup ahtapot ızgara üstüne sinarit, onun üstüne de levrek ızgara lüpletmiş. Ve bol bol alkolsüz bira.
Odasında mutlaka bulunmasını istediği içkiyse Don Perignon.
İlle de 2004 mahsulü olacak.
Dedim ya iştahı yerinde: Bir buçuk saatlik performans, Leonard Cohen, Prince ve kendininkilerden 18 şarkı ve üç “bis”in üstüne, odaya Beluga havyarı istedi.
Altı saat güneşlenince...
Şimdi böyle yazınca bana da sanki kaprisli biriymiş hissi geçti. Öyle değil halbuki, tam aksine büyük profesyonel.
Hepimiz şahidiz: Antalya’ya üç TIR dolusu ses sistemiyle geldi ve öğle sıcağında kurulumun başında bizzat kendisi durdu.
O yaşında bile her konserinden önce mutlaka egzersiz yaparmış.
Antalya’da da yaptı mı diye merak ettim.
Otelin golf sahasında beş kilometre tempolu yürüyüş yapmış. Yürüyüş akşam serinliğinde tabii.
Gündüz güneş varken altı saat doya doya güneşlenmiş. Zaten cildinden de belli.
Zaten önceden de benzetiyordum, böyle bronzlaşınca hepten Morgan Freeman’a benzemiş.

Kim o Rus milyarder?

Türkiye’den önceki son üç konserini sağlık nedenleriyle iptal etmişti.
Gerekçe olarak, “Nefes yollarında enfeksiyon nedeniyle” denildi.
Küçükken tüberküloz geçirdiğini biliyordum.
“Acaba alakalı bir şey mi” diye soracak oldum, anladım ki bu tür konulara girmeye hiç niyeti yok.
Acaba özel partisine geldiği o Rus milyarderin adını verir mi?
Kapı duvar...
Peki Rus milyarderlerin özel partilerine geliyor, acaba böyle hiç Türk ahbabı var mı?
Cevap yine kesin ve mesafeli: “No.”
Nokta.
Adam koskoca “Sir”, arkasında kraliçe var. Sıkıyorsa ısrar et...

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR