Doğa Rutkay: Bir YouTube kanalım olmayacak! 'Baby Shower' partisi de yapmayacağım

Güncelleme Tarihi:

Doğa Rutkay: Bir YouTube kanalım olmayacak Baby Shower partisi de yapmayacağım
Oluşturulma Tarihi: Haziran 16, 2018 14:50

Doğa Rutkay, ikizleri Piraye ve Rutkay Kerim’i doğurmak için artık gün sayıyor.  Hamileliği boyunca çalışan Doğa, yeni nesil annelerin yaptığı gibi annelik dersine önceden hiç hazırlık yapmamış. “Dersi derste öğrenmek istiyorum” diyor, “İçgüdülerimi serbest bırakmak istedim”. Buyurun şimdi Doğa Rutkay’la, arada ikizlerin tekme sesinin duyulduğu, son dönem ilişki ruhunun tatlı tatlı gözden geçirildiği, “hayat eşi” Kerimcan Kamal’ın sıkça adının anıldığı orta Türk kahvesi tadındaki konuşmamıza...

Haberin Devamı

Dört hafta sonra ikizlerin kucağında olacak. Nasıl hissediyorsun?

- Çok romantik, çok duygusal ve derin bir hamilelik yaşayacağımı sanırdım.Filmlerden ve arkadaşlarımın hamilelik süreçlerinden gördüğüm kadarıyla...Ama yaşımın 39 olmasından mı, bir beklerken iki bebek olduğunu öğrenmemden mi, ikiz gebeliğin riskli oluşundan mı bilmiyorum; daha realist, daha sakin ve cool’um. Mesela henüz ikizler için bir şey almadım. Odalarını eşimle beraber, “Artık yapmalıyız” diye yaptık. Hani özenerek patik filan alırsın ya. Hiç onlara da girmedim.Aslında Doğa’ya ters bir hazırlık oldu. Çünkü ben çok heyecanlı, çok hevesli, çok aceleciyimdir. Ama hamile kaldığım ilk günden beri soğukkanlı ve gerçekçiyim. “Bi bakalım” demeye başladım. Korku mu, endişe mi bilmiyorum. Hamilelik bana kontrollü olmayı getirdi nedense. Doğurduktan sonra belki delireceğim diye düşünüyorum.

Haberin Devamı

Ama hamilelik boyunca yerinde durmadın değil mi? Hep çalıştın?

- Hiç durmadım. İşleri bırakalı 10 gün oldu. “Güldür Güldür”e gittim, “Her Şey Bu Masada”yı yaptım. Bir hafta bile ara vermeksizin çalıştım. Doktorum ve eşim çalışmamı hiç istemedi. “Evde otur, dinlen” dediler. Ama ben evde oturup kafamda kurmak istemedim. İkizler iyi mi, sağlıklı mı diye diye...Hem iyi oldu. İki işimi de seviyor, çok eğleniyorum. Ayrıca şu bebeler farklı insanlar görsün, iletişime girsinler istedim. Düşünsene o kadar çok alkış sesi duydular, o kadar çok insan onlara dokundu ve konuştu ki...

Bunlardan etkileniyorlar değil mi?

- Bence etkileniyorlar. Ben sosyal bir çocuktum mesela. Ankara Sanat Tiyatrosu’nun ortamında büyüdüm. Benim gibi olsunlar çok isterim. Özgürce birine gidip sarılabilsinler, hislerini hemen söyleyebilsinler... Bakalım, umarım öyle olur.

Röportaj başlamadan önce burçlarını konuşuyorduk ya, yengeç burcu oluyorlar değil mi?

- Evet. Duygusal olacaklar. Ben akrep, babaları boğa. Eve bir denge gelecek aslında. Ama yengeçler alıngan olur deniyor ya. Ben hiç öyle değilimdir mesela. Ya bu çocuklar çok fazla naif olurlarsa, ya astroloji doğruysa (gülüyor).Hem bunu düşünüyorum hem bir yandan Sezen Aksu da yengeç diyorum.Serenay Sarıkaya da öyle. Serenay hem duyarlı, hem yetenekli, hem terbiyeli. Bunu düşününce “Yengeçe okeyim” diyorum. Eşim dalga geçiyor bu halimle.

Haberin Devamı

Doğa Rutkay: Bir YouTube kanalım olmayacak Baby Shower partisi de yapmayacağım

ÇOCUKLARA iPAD YOK, CEP TELEFONU VE SELFIE DE!

Onlar için nasıl bir gelecek tasarlıyorsun?

- En çok bunu düşünüyorum. Ben çok güzel bir çocukluk geçirdim. Çok iyi okullarda okudum, konservatuvarı kazanabildim. Acaba benim çocuklarım da sanata yönelecek mi diye düşünüyorum. İsterim sanata yönelmelerini. İyi müzik dinlesinler, iyi bir romandan bir şey alsınlar. Bu konuda ne yapabilirim diye düşünüyorum.Mesela ilk yapacağım şey teknolojinin olmaması! Bu konuda netim.Bütün arkadaşlarım alay ediyor, “Nasıl yani iPad vermeyecek misin?” diye.“Evet vermeyeceğim” diyorum. Cep telefonu da göstermeyeceğim. Hele selfie asla!

Haberin Devamı

Yemek yedirirken önleri iPad koyup çizgi film izletmeyeceksin yani.

- Kuzenim böyle diyor, “iPad vermemeyi başar, o gün sana gerçekten tapacağım!” Göstermezsen bilmeyecekler diye düşünüyorum. Mesela annem bana yemek yedirirken kukla oyunu yapardı. O bana daha romantik ve yaratıcı geliyor.Eşim cep telefonuna çok düşkün. Ondan da rica ettim. Dedim ki “Senden bugüne kadar radikal bir şey istemedim. Tek istediğim evde telefon yok. Bunu yapabilir misin?”Hiç değilse ilk 3 yaş bunu başarayım. İlk 3 yaş doğayı, çiçeği böceği görmeye vakti olsun istiyorum çocukların. Eşim de söz verdi.Deneyeceğiz.Çocuklarımı kullanmak istemiyorum

 ◊ Anneliğe gelelim... Anneliklerini gözümüze çok sokan ve hatta bunu iş haline getirenler var artık. YouTube kanalı açan anneler, blog ve Instagram anneleri gibi... Ne diyorsun bu akıma?

Haberin Devamı

- Şunu kesin yapmayacağımı biliyorum: Bir YouTube kanalım olmayacak!“Baby Shower” partisi de yapmayacağım. Şu son aylarda o kadar çok teklif aldım ki bu tarz konularda. Ajansıma dedim ki, “Ben baby shower diye bir şey yapmayacağım. İnsanların ekonomik zorlukları varken kalkıp böyle bir şey yapmak bana göre değil. Giyineceğim, saçıma kurdeleli bir taç takacağım, arkamda pastalar, çörekler olacak. Ve daha dokunmadığım bebeklerim için seremoni yapacağım...

Bu benim reddettiğim bir şey. İkizlerin odalarını biz giydirelim diye teklifler de geldi.Onu da reddettim. Bunu neden yaptım? Onların bireysel haklarına saygısızlık etmek istemedim. Kullanmak istemiyorum çocuklarımı. Ama yapanı da kınamıyorum.Ben de izliyorum bazen. Mesela Ceyda Düvenci’nin kanalını epey izledim. Çünkü bir meslektaşımın hamilelik sürecini merak ettim.

Haberin Devamı

Bu arada şunu da söylemek istiyorum: Herhangi bir koç tutmadım. Nefes dersi de almadım. Hemşire şeylerine de gitmedim. Hiçbir şey bilmiyorum Onur! Asla kitap okumadım. Birinden de akıl almadım. Çünkü dersi derste öğrenmek istiyorum. İçgüdülerimi serbest bırakmak istiyorum.Belki o kitapta yazan bir şey beni farklı etkileyecek. Dedim ki, bu annelik işine cahil girmek istiyorum. Varsın deli desinler.Çocuğun altı nasıl bezlenir hiç okumadım, ilk banyo nasıl yaptırılır bilmiyorum.

Ama bakalım bana Doğa ana ne diyecek? Belki şöyle tut diyecek. Bunu yap diyecek...

Doğduktan sonra anneler bir de organik beslenmeye takıyorlar ya...

- O konuda da fikrim yok, inan. Mesela arkadaşlarım var. Nefise Karatay, Pınar Altuğ. Eminim arasam hepsi bana yardımcı olur. Ama özellikle istemedim. Sanıyorlar ki ben deli gibi çalıştım, hazırım. Hocalar, koçlar filan. Oysa hiçbir şey bilmiyorum. Cahil cesaretiyle dalacağım mevzuya...

Doğurduktan sonra ne zaman başlayacaksın çalışmaya?

- Sonbaharda başlarım. Bir tiyatro oyunu olacak, o kesin. Çocuklar oralarda sefil sefil benim çektiklerimi çeksinler istiyorum. AST (Ankara Sanat Tiyatrosu) zamanında kuliste çekilmiş kundaklı fotoğrafım vardır. Onlara özeniyorum ben de...

İsimleri belli mi?

- Kızın adı Piraye. Nazım’ın “Piraye’ye Mektuplar” kitabını vermişti babam yıllar önce. Bir gün bir kızım olursa adını Piraye koymak istiyordum hep.
Erkeğe direkt eşimin adını vermek istedim: Kerim. Bu ismi çok seviyorum.Eşim de Rutkay dedi. Rutkay Kerim oldu.

 BABAMLA iLETiŞiMiMiZ ÇOK GEÇ OLDU

 Babam tiyatrosuna âşık bir adamdı. Devrimci, kendine göre siyasi çizgisi olan ve buna göre tiyatro yapan birinin katılığı ve kapalılığı vardı. O yüzden babama çok erken yaşta ulaşamadım. İletişimimiz çok geç oldu. Hep “Babam nerede, babam gelecek mi?” diyen bir çocuktum. Bu duruma kıl olmazdım ama.

18 yaşında konservatuvarda oyunlarım başlayınca ilişkimiz düzeldi, aynı dilden konuşmaya başladık. Şimdi ise çok çok yakınız. Hatta kadınsal, özel şeylerimi bile biliyor.

Doğa Rutkay: Bir YouTube kanalım olmayacak Baby Shower partisi de yapmayacağım

FLÖRT EDERKEN HEP “BU KADARI GERÇEK OLAMAZ” DERDiM

 ◊ Kerimcan’la olan ilişkinize herkes gıptayla bakıyor ve bu ilişkinin sırrını merak ediyor. Kerimcan verdiği bir röportajda en zor döneminde senin şefkatinle, sabrınla onu yeniden hayata döndürdüğünden bahsetmiş. Bu cümleleri çok etkileyici gerçekten...

- Evet, bana hep söyler bunu. Durmadan sarılır, “Varlığına teşekkür ediyorum” der.Bu bir şans. Ben 36 yaşında kocamı buldum. Çok geç. Onunla daha fazla yaşayacak zamanım olsaydı diye düşünürüm hep. Benim eşim çok merhametli, çok vicdanlıdır.O yüzden şaka gibi gelir eşim bana. Mesela flört ederken hep içimden şöyle derdim: “Yok bu kadarı gerçek olamaz!” 

Neden?

- Biz 9 ay flört ettik ve o 9 ay boyunca böyle düşündüm. Benim için şu ayrıntılar önemlidir. Mesela bir erkeğin garsonla konuşma şekli. Ya da eve gelen bir çalışanla. Eşim “Çay ister misin?” der mesela ya da “Aç mısın?” Benim babam da öyledir.

Ayrıca Kerimcan’ın anneme babama olan tavrı, saygısı, benim özgürlüğüme verdiği izin... 9 aylık flört geçip evlendikten sonra “Bunlar gerçekmiş” dedim kendime. 

Bir yandan da boşanma artık spor gibi oldu. Sadece ünlü çiftler değil, herkes “Olmadı boşanırız” tadında. Bu yeni duruma ne diyorsun?

- Evet hiç ummadığımız insanlar boşanıyor. Sanırım insan bir noktadan sonra tükeniyor ve tüketiyor. Ne olacağını bilemiyorsun. Ben hayalperest bir insan değilim. “Şu dünyada en çok ne istersin?” deseler, bu ömrü eşimle tamamlamak istediğimi söylerim. Bundan bir gün bile şüphem olmadı. Bunun çok kıymetli bir şey olduğunu bildiğim için çok dikkatli davranıyorum. Her şeyine özen gösteriyorum.

 

 SESiMi YÜKSELTMEM

 ◊ Hiç kavga etmez misiniz?

- Ederiz, ama sesimi yükseltmem mesela. O saygıyı beklediğini bilirim. “Nasıl olsa bu benim kocam, çocuğu da yaptım” değil onunla ilişkim. O bir birey ve onu korumak zorundayım sonuna kadar. Ve kadın arkadaşlarıma şunu hep söylüyorum: Sevginiz ve sadakatiniz varsa n’olur eşinizi alelalade biri olarak görmeyin. Sonuçta hayat eşiniz o.

Galiba işin sırrı bir yandan da karşılıklı özel alanları korumakta...

- Mutlaka, tabii ki... Şunu diyen de var: Çocuktan sonra evliliği bir daha değerlendir... Röportajlarda da okuyorum. “Çok âşıktık” diyor, “Ama bebekten sonra her şey bitti”.  Galiba kadınlar için çocuklar öncelikli hale gelmeye başlıyor.

Peki bu yüzden endişeleniyor musun?

- Merak ediyorum. Bu kadar çok insan bunu söylüyor. Acaba eşine olan aşkın yer mi değiştiriyor? Mesela güne uyanmak için sebebimdir eşimi görmek. Onunla sabah kahvaltı yapıp bir tavla oynamak. Acaba çocuklar olunca “Şimdi başlarım senin tavlana, kahvene” deyip “Ben şimdi bebekleri emzireceğim” diye yer mi değiştiriyor acaba? Onu da bilmiyorum. Ahkam kesmek kolay oturduğun yerden.

Kerimcan nasıl, ikizler için heyecanlı mı?

- Onun 14 yaşında bir oğlu var. Babalığı yaşadığı ve oğluyla da harika bir ilişkisi olduğu için daha soğukkanlı davranıyor, ama sanki benden daha heyecanlı gibi. Çok çaktırmıyor ama bana öyle geliyor.

ARTIK ŞUURSUZ BiR ÖZGÜRLÜK VAR

Boşanmalar arttı, insanlar ilişkilerde birbirine tahammülsüz, sevgili olmak bile istemiyorlar. Tüm bu gidişat iyi mi kötü mü?

- Ben kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bence insanlar eskiden yaşamak istediği şeyleri bastırıyorlardı. Çünkü önlerinde bunu özgürce yaşayanlar yoktu. Şimdi, özellikle kadınlar, mutsuz olduklarında “Ben bunu yürütmeyeceğim” diyebiliyor. Ruhun getirdiği bir özgürlük var. Sosyal medya da bunda etkili oldu. İnsanlar kırıldı bence. Ama terse kırılanlar da oldu. Düne kadar hayran olduğumuz ama sosyal medyada yaptığı açıklamalarla bizi şaşırtan insanlar. “Ben bunu mu sevmişim” dediklerimiz. İnsanlar artık çok ortadalar. Bütün maskeler düştü. Kimin neyini merak ediyorsun ki? Artık biliyorsun, şu zaman çıkmaya başladılar, şuraya tatile gittiler. Artık şuursuz bir özgürlük var.

Herkes kendini bağıra bağıra ifade etmek istiyor.

Sosyal medyadaki o şuursuzluk herkesin birbirine kolayca laf etme eğilimini de beraberinde getirdi...

- Evet, Beyonce’ye yazıyorlar, o da açıklama yapıyor ya. Koskoca Beyonce’sin. Neden umurunda? Ama çıkıp “Seni kırdıysam özür dilerim” açıklaması yapıyor. Bu noktaya geldi. Bana en çok gelen yorum şu oluyor: “Sizi önceden sevmezdim. Entelektüel ve itici bulurdum. Şimdi ise bayılıyorum.” Böyle yazanları hemen yanıtlıyorum. “Bence mükemmel bir kavuşma oldu” diyorum. Yanlış şeylerde insan kazanmayı seviyorum. Üşenmiyor, yazıyorum.

Sence sosyal medya çöker mi?

- Biterse büyük bir boşluk. Sosyal medya olmasa üzülmem. Yeniden üretmeye başlarız belki. Ama çökeceğine inanmıyorum. Bilimkurgu filmleri bize ileride ne olacağını söylüyor zaten. Daha dur, telepati olacak, ışınlanma olacak.

Alaçatı senin için önemli bir yer değil mi?

- Alaçatı çocukluğum. Ben Ankaralıyım, yazın hep Çeşme’ye giderdik. Denize ilk orada girdim. Benim bütün büyüyüp serpilmem, ilk bisikletim orada...Ama Alaçatı filan dutluktu. Dalyan’da denize girerdik, soğuk soğuk.Balığımızı yer, Çeşme Kalesi’nde dondurmamızı yerdik, bitti. Şimdi Alaçatı çok farklı. Her yere o taş evleri diktikleri için çok sinirleniyorum. Lüks markaların mağaza açmasına da. Terliğinle dolaşırsın Alaçatı’da, güzel falan giyinmezsin. Onlara ne gerek var? Gösteriş kafası beni mahvediyor.

Doğa Rutkay: Bir YouTube kanalım olmayacak Baby Shower partisi de yapmayacağım

NURi BiLGE FiLMiNDE OYNAYAMAM

Komedi dışında dram oynar mıydın? Mesela Nuri Bilge Ceylan, filminde rol teklif etse...

- Nuri Bilge Ceylan’a hastayım. Onu çok seviyorum. Ama zor. Ben mutlu olmalıyım. Öyle stresli, karanlık şeylere gelemiyorum. O yüzden komediyi seviyorum...

HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLAR, DEPRESYONA GİRERİM AMA BUNU GÖSTERMEM

 ◊ Başka hayatlar yaşadığına, yaşandığına inanır mısın? Reenkarnasyon meselesi yani.

- Emin değilim, ama Allah’ın bizi yaratırken içimize bir şeyler, meziyetler koyarak gönderdiğine inanıyorum. Mesela bir şeyi yaparken bu bilgi benim içimde nerede varmış oluyorum bazen. Mesela Arapça hat yazarım. Soldan yazarım günlüklerimi.

Ne alaka? Nereden olmuş bu mesela? Birçok insan yaşıyordur bunu.

Hep böyle mutlu ve enerjik misin?

- Öyle derler bana. Ama bir mutsuz olurum ki ben (gülüyor). Akrep burcuyum abi. Benim tersim felakettir. Ama paylaşmayı sevmem. Niye göstereyim? Çıkarım odama, kapımı kapatırım. Hüngür hüngür ağlar, depresyona girerim. Bir iki gün sürer. Ama bunu paylaşmam. Mutlu anlarımı paylaşırım.

Şu anki Doğa 20’li yaşlarına göre nasıl biri?

- 20’li yaşlar tamamen çöp! 20’lerimde hep kendimi anlatmaya çalışırdım. Bana “O yaşa dön ve kendine bir şey söyle” deseler.Derim ki “Bu yaşadıklarının hiçbiri gerçek değil. 35’ten sonra hayat başlıyor”.Bunu da hep okurdum. “Ne oluyor 35’te?” diye. Oysa efsane değilmiş.Yediğin yemekten aldığın tat bile değişiyor. Seçimlerin de öyle.

Peki 20’lerde niye salak gibiyiz?

- Düşme kalkma yok, tecrübe yok. 20’li yaşlarda bir de çok ukala oluyorsun. Biri sana “Şunu yapma” diyecek, “Sen kimsin?” dersin. Takmazsın.35’ten sonra ise “Ne yapacağımı biliyorum” diyorsun.20’ler gerçek değil. 35’ten sonra kapı gökkuşağına açılıyor!En azından ne istemediğini biliyorsun. “Hayır” deme lüksüne sahipsin.Müthiş bir özgürlük.

 

 

BAŞAK DİZER TATLITUĞ İLE ÇOK ÖZEL

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!