Lületaşı ustalığı tarihe karışıyor

Güncelleme Tarihi:

Lületaşı ustalığı tarihe karışıyor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2000 00:00

Lületaşı ustalığının, ilgisizlik, teşvik sağlanamaması ve usta yetişmemesi yüzünden giderek tarihe karıştığı bildirildi.

Eskişehir Merkeze bağlı Sepetçi, Nemli, Karahöyük, Kümbet, Başören, Sarısu, Türkmentokat ve Gökçeoğlu köylerindeki lületaşı kuyularının derinliklerinden çıkarılan lületaşı, ustalar tarafından işlenerek, pipo, ağızlık, tespih, kolye ve biblo yapımında kullanılıyor. Lületaşı toprak altından "patalcı" tabir edilen kişiler tarafından çıkarılıyor.

Eskişehir'de yıllardır süregelen bu mesleğin günümüzde hem yeterli taş çıkarılamaması hem de bu taşı işleyecek usta yetişmemesi yüzünden yok olmak üzere olduğuna işaret ediliyor. Mesleğin ustaları ise devletin bu işe ilgisiz kaldığını ve yeterli teşvik sağlanmadığını söylüyorlar. Lületaşı işletmecisi Mustafa Servi, Eskişehir'de bir elin parmakları kadar usta kaldığını belirterek, şöyle konuşuyor: "Lületaşı işletmeciliği sabır işi. Parası da öyle çok değil. Bu nedenle genç nesil bu mesleğe ilgi göstermiyor. Şu anda bu işi yürütenler ise dededen, babadan kalma ustalar.

Gençler bu işe heves etmediği için de usta yetişemiyor." Lületaşı ustaları, taşın çıkarılış söylencesini şöyle anlatıyorlar:

"Bir genç, işini erkenden bitirip Eskişehir pazarından çıkarak köyüne doğru yollanır. Güneş tam tepeye geldiğinde, bir ahlat ağacının altında dinlenir, yemek yer ve biraz da kestirir. Tam o sırada bir ses duyar, biraz ilerisinde, köstebek deliğinin hemen önünde, cam gözlü, fırça tüylü bir köstebeğin beyaz bir taş ile oynadığını görür. Genç, bir an köstebekle göz göze gelir, köstebek ürker ve beyaz taşı bırakarak deliğine kaçar. Genç adam merakla taşı eline alır, Cebinden çıkardığı çakısıyla taşı yontmaya başlar. Bir iki bıçak darbesinden sonra taş dile gelir ve 'Ey insanoğlu, ey koca Tanrı'dan sonra yeryüzünün en becerikli varlığı. Ne istedin benden, ne diye batırdın sivri bıçağını bağrıma?' diye sorar. Genç adam korkar ve taşı elinden bırakır. Taş birdenbire bir dünya güzeline dönüşür. Gencin şaşkınlığı iyice artar, inanamaz gördüklerine, eli ayağı birbirine karışır, dili söylemez olur. Şaşkınlığı arasında da o dünya güzeli yeniden taş oluverir ve orada bulunan köstebek deliklerinden birinin içine akıp gider. Kendine gelen genç, taşın peşine düşer, aç bilaç yerin yedi kat altına ulaşır. Gücü biter, taşın hayaliyle ruhu yedi kat göğe yükselir. Köylüler günlerce haber alamadıkları genci aramaya başlar ve bulurlar. Avucunda beyaz yuvarlak bir taş vardır. Gencin kazdığı kuyudan boy boy lületaşları çıkar. Köylüler, onları bir güzel temizlerler ve o güne dek görülmedik güzellikleri ve insan suretlerini özenle işlerler bu kardan ak, denizlerin köpüğüne benzer taşlara." Lületaşını o derin kuyulardan çıkaranlar, işleyenler ve o işten ekmek yiyenler, lületaşını yedi kat yerin dibinden çıkaran köstebeği ustaları, pirleri olarak görürler. Köstebeğe saygı duyarlar. Kendilerine lületaşının yolunu gösteren köstebeğin yuvasını ellemezler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!