LİSE 2'DEN TERKİM

Güncelleme Tarihi:

LİSE 2DEN TERKİM
Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2013 09:42

Bugün Babalar Günü ve güne ters köşe bir röportajla karşınızdayız. Babası onları terk ettikten sonra gözleri görmeyen annesi tarafından büyütulen ünlü oyuncu Vural Çelik, “Babama karşı öfkem dinmedi, aynı şeyleri çocuğuma yaşatma korkusuyla baba olmaktan çekiniyorum” diyor.

Haberin Devamı

1972 Ankara doğumlusun...         

- Değilim. Yanlış yazıyor her yerde. Ben de üşengeçliğimden değiştirmedim. 1973, İstanbul-Aksaray’da doğdum. Balık burcuyum, 18 Mart...

Annem ve kızımın burcu, iyi bilirim. Fena halde duygusal ve alıngandır.

- Ben duygusallığı biraz farklı değerlendiriyorum, tamamen gerçekçi olarak. Bekarım ama oldukça evcimenimdir, komşu kadınlar kocalarına kızar, beni örnek gösterir.

Ne diye?    

- “Bak adam bekar, yalnız yaşıyor ama eve sekiz torbayla geliyor” diye. Yalnız yaşamama rağmen eve eli kolu dolu gelirim. Sevgili Altan Erkekli’nin bir lafı vardır; “Vuralcığım, erkek adam akşam 6’da ekmeğini, yoğurdunu alıp evine gelen adamdır” der. Beni ne parke taşlarına yıkılmış görürsün, ne uyuşturucu kullanmış görürsün, alkolü bile 40 yılda bir alırım. Uyuşturucunun neye benzediğini bile bilmem, kumar oynamam.

E o zaman sorarlar adama “niye hâlâ bekarsın” diye. Zor olduğun bir yer vardır herhalde?

- Beni tanıyan insanlar “Vural çok alıngandır” der. Sen benim kalbimi kıracak bir şey söylüyorsan, benim buna göstereceğim reaksiyona alınganlık denmemeli. Bence bu gerçekçiliktir.

SÖZLÜMLE SİMİT YEDİĞİMİZ GÜNLER AKLIMDA

En uzun ilişkin ne kadar sürdü?


- Dört yıl... Ankara’da yaşıyordu sözlüm. Biz hâlâ birbirimizi severiz, ama ikimiz de mantıklıydık, bir araya gelmemiz zordu. Bir de ikimizin karekteristik yapıları farklı... Bir araya gelsek yaşadığımız o güzel aşkı öldüreceğiz ve birbirimizi görmek istemeyeceğiz diye ayrıldık.

Sevgide mantık olur mu yahu? Severken ayrılabilir mi insan?

- Mantık var tabii. Hâlâ beraber dolaşıp simit yediğimiz günler aklımda. Nejat Uygur Tiyatrosu’nda oynuyordum, o da izlemeye gelmişti. Oyun sonrası tanıştık. Hakikaten aşkı ve sevdayı yaşadım. Onu hep öyle anmak istiyorum.

Aşkı nasıl tarif edersin?

- Aşk, kadının sevmesidir. Erkek aslında tamamen partnerdir, gerekeni yapan ve yapacak olan insandır. Eğer kadın aşıksa erkek romantiktir, eğer kadın aşıksa erkek sahip çıkar, eğer kadın aşıksa erkek mutludur. Kadın aşıksa yatak bile farklıdır, erkek mutlu olur. Diğer türlü erkek kendine saygısını yitirir. Direten, bekleyen, söyleyen biri haline gelir.

ESKİDEN OYUNCUNUN ŞAHİTLİĞİ BİLE KABUL EDİLMEZMİŞ

Şöhret ve ün seni nasıl etkiledi?


- Hiç etkilemedi. Ukalalık olarak algılanmasın ama gittiğim her yerde insanlar “Ağabey sen ne kadar mütevazısın” diyor. Bodrum’da bir otelin garsonu kızdı bana, “Sen ne biçim bir adamsın, insan biraz sanatçı gibi davranır, bu ağır başlılık, mütevazılık nedir” dedi. Ama şöhret öyle çok güzel bir şey değil.

Neden?

- Bilmiyorum ama insanların gözünde güvensiz oluyorsun. Geçmişte oyuncuların şahitliği bile kabul edilmezmiş mahkemelerde. Şimdi birisinden hoşlanıyorsun, ama inanmıyor sana.

Niye inanmasınlar ki. Aldatır mısın sen? Ya da aldattın mı hiç?

- Hayatım boyunca tek kadınım olmuştur. Hiçbir zaman aldatmamışımdır, çünkü hayatımda olan kadın beni sevmiştir ve o kadına ihanet etmek çok kötüdür.

LİSE 2’DEN TERKİM ÜNİVERSİTEYE GİTMEDİM
   
Nasıl bir çocukluk geçirdin?


- Lise 2’den terkim. Üniversite okumadım, Levent Kırca’da alaylı oldum ama üniversitede astronomi ya da bilgisayar okumak isterdim. Oyuncu konservatuvarlı olmak zorundadır diye de düşünmüyorum. Tarihe bak, büyük başarılar göstermiş alaylı insanlar vardır. Çünkü bu, tanrısal bir yetenektir.

Çocukken oyuncu olmayı düşünür müydün?

- Hayır, ama hep taklitler yapardım. Hatta komşularımız “Vural sen çok komiksin, tiyatrocu olsana” derlerdi. Sonra Levent Kırca’ya gittim, “Yanınızda yetişmek istiyorum” dedim ve başladık. 1, yıl sonra Yılmaz Erdoğan ve Necati Akpınar ile tanıştık. Benim taytay dönemimde elimden tutan insanlardır onlar. Yılmaz abiye özel bir gönül bağım vardır.

Neden?

- “Sen hiç Ateş Böceği Gördün mü?” oyununda benim için bir sahne yazdı. O eserin sahnesinde bana yer verdi, büyük gururdu. “Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” filmi ile Bursa film Festivalinde’yiz. Fatma Girik girdi salona, ilk kez görüyorum kendisini. O dönemde “Avrupa Yakası”nda da oynuyorum. “Seni öpmeden geçemem” dedi. Dünyanın en büyük mutluluğu budur.

Şöhret basamaklarını tırmanırken kimlerle yolun kesişti?

- Yasemin Yalçın, Demet Akbağ, Yılmaz Erdoğan, Levent Kırca, Nejat Uygur gibi en büyük sanatçıların ya yanındaydım, ya perdenin arkasındaydım, ya afişlerini astım ya da aynı sahnedeydim!

KUBİLAY, GÜLENAY VE BALÇİÇEK

Özel bir çalışma sistemin var mı? Nasıl hazırlanırsın sete?

- Özel bir sistem yok. Oyunculuk tanrısal bir yetidir, anlatamazsın. Biri (yönetmen, kamera ve bir grup insan) “Başla, şunu yap, şu ol” der. Sen bir mutasyona girersin.

Seni en mutlu eden mutasyonun hangisiydi?

- Ben her eserimde farklı roller oynadım. Ama Kanal D’de yayınlanan “Huri” dizisinde Balçiçek adlı bir kadını oynadım, onu unutamam. Bir de yapımcı ve yönetmenler, doğaçlama yeteneğimi bildikleri için her tiplememde kendimden çok şey katmama izin verirler. Beni şöhrete kavuşturan Kubilay ve Gülenay karakterlerinde de öyleydi. Biri beni durdursun lafı, Gülenay’ın şarkıları, hepsini ben yazdım. Yazdıklarım dillere pelesenk oldu. Bunlar beni şöhrete kavuşturan tiplemelerdi.

Komedi denince akla geliyorsun ama dramalarda da çok iyisin. Hangisine daha yakın hissediyorsun kendini?

- Drama olabilir. “Avrupa Yakası”nın 100. bölüm kutlamasındayız, Çağan Irmak “Vural sen çok iyi bir drama oyuncususun” dedi. Bayrampaşa performansım da bunu doğrular gibi. Yeni çektiğimiz “Beni de Götür” filmi de beğenilir umarım. Kilo vermeyi düşünüyorum, 20-25 kilo kadar. Sonrasında ya drama ya da romantik komedi oyunculuğu üzerine gideceğim.

“Yalan Dünya”da neden yoksun?

- Olmamalıydım zaten. Herkesin bildiği gibi Gülse ile yaşadığımız son dönemdeki ufak tefek sorunlar dostluğumuza da yansıdı. Görüşmez, konuşmaz olduk. Dünya yuvarlaktır, duygular kesişmese de ticari ilişkiler kesişir belki bir gün.

BABAM BİZİ GÖZLERİ GÖRMEYEN BİR KADINA BIRAKIP GİTTİ

Bu röportaj Babalar Günü’nde çıkacak. Babanla olan ilişkine gelmek istiyorum haliyle.


- Ben bu konuda çok iyi şeyler söyleyemeyeceğim ne yazık ki. Ben 11 yaşında, kardeşim 9 yaşındaydı; babam bizi gözleri görmeyen bir kadına bırakıp gitti.

Neden terk etti?

- Başka bir kadın yüzünden...

Sonra bir daha hiç mi arayıp sormadı?

- Hiç aramadı. Bazen camiada bizim dünyadan insanlar haber olur, babasını görmüyor ve bakmıyor diye. Onlara hayırsız derler ama çoğu hayırsız değil. Baban sen çocukken anneni terk etsin, başka kadınlara gitsin, sonra sen büyü, toplum içinde yer ve unvan kazan, o zaman ortaya çıksın!

Babana karşı öfken hiç dinmedi mi? Hiç aramadın mı?

- Her zaman öfkeliyim, 2005’te öldü zaten. Hiç aramadım.

Bu travmanın sana yansıması nasıl olur acaba? Sen nasıl bir baba olursun?

- Baba olmayı istemekle beraber bundan korkuyorum. Belleğime o kadar işlemiş bir acı ve kader var ki... Yalnış bir seçim yapıp, çocuğumun ayrı anne baba ile büyümesinden korkuyorum. 40 yaşına geldim, bu yaştan sonra sevda ve o aşk çıkar mı? Çocuğumun anası olacak kadınla karşılaşır mıyım? Bilemiyorum.

ANNEM DELİK AYAKKABI İÇİNE POŞET GİYERDİ

Size hem anne hem de baba olan kadına gelelim o zaman...


- Gözleri görmeyen bir kadın büyüttü bizi. O kadın ne başkasıyla evlendi, ne başka erkek girdi hayatına, hayatını bize adadı. Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi. Ayakkabası delik diye içine poşet giydiğini bilirim fabrikaya giderken. Nasıl tapmazsın bu kadına?

Gözlerindeki rahatsızlık ne annenin? Tedavisi yok mü?

- Gençliğinde, fabrikada çalıştığı dönemde gözleri rahatsızlanmış. Gittiği doktor gözlük vermiş, takmamış. Dayımda da aynı hastalık var; tavuk karası... Dayım gözlüğü iyi kullanarak bertaraf etmiş ama anneminki ilerledi. Şu an sokakta tek başına yürüyemeyecek kadar ileri. Çok uzun yıllar olduğu için o da biz de artık alıştık. Ara ara iyi haberler duyuyoruz, heyecanlanıyoruz ama sonra olmuyor. Kader...

“Annemin gözleri oldum” demişsin...

- Benim için dünyanın hiçbir unvanı ya da varlığı önemli değil. Mütevazı, küçük bir hayat yaşıyorum zaten. Önemli olan annemin mutluluğu. O her zaman “Oğlum ben senden razı oldum, Allah da senden razı olsun” der. Dünyanın en büyük mutluluğu bu işte... Bunun dışında hiçbir dünya nimeti umrumda değil.

“Annemle beraber olmak için evlenmiyorum, evlensem de birlikte otururuz” da demişsin?

- Hayatıma girecek kadının anneme karşı ufacık bir tavrı, yaptığı küçücük bir mimik beni yıkar. Hatta aşkımı bitirir. Belki psikolojide de bu bir rahatsızlıktır, bilmiyorum.

BİR AN ÖNCE ESKİ GÜNLERİMİZE DÖNELİM

Başrolde olduğun “Beni de Götür” bu hafta vizyona giriyordu ama ülkede yaşanan olaylar nedeniyle tarih ertelendi.


- Hayırlısı artık. Önemli olan bir an önce eski günlerimize dönmemiz. Sokaklarda panzerler dolaşmasın.

Filmden ve rolünden bahseder misin?

- “Beni de Götür” aslında tanıdığımız, aşina olduğumuz bir hikaye. Kırsal kesimde yaşayan bir kadının iki erkek arasında kalışını konu alıyor. Sevdiği erkek çekip gidiyor, zorla sevmediği biriyle evlendiriliyor. Engelli ve istenmeyen eşi ben oynuyorum.

Şimdi aynaya bakıp “seni şöyle gördüm” desen hangi cümleyi kurarsın? Meşhur cümlenle Vural Çevik’i anlatsan bize...

- “Vural, çok masum gördüm seni” derim. Masumum ben ya. Masumiyetin içinde çok şey var; temiz, yalnız. Aynanın söylediğini iyi dinlemeliyiz, aynaya kafa tutmak bizi uçuruma götürür.

Haberin Devamı

CEM YILMAZ, ZEKA VE İNCE  MİZAHIN DÖNÜM NOKTASIDIR

Güldürmek mi daha zor ağlatmak mı?


- Klasik olacak ama güldürmek daha zor. İnsanların mizah standartları farklıdır ama hep aynı şeye ağlarız. Herkesin sevdiği komedyen bile farklıdır.

Sen kimlere gülersin?

- Yabancı olarak Adam Sandler’a gülerim. Çok sever ve vücut dilini kendime yakın bulurum. Martin Lawrance’a gülerim. Türkiye’den Şener Şen ve Cem Yılmaz’a gülerim. Cem, hakikaten zeka ve ince mizahın dönüm noktasıdır. Birkaç ay önce gösterisine gittiğimde yine koltuklara sarıldım, karnıma ağrılar girdi gülmekten. Ben hayatımda hiçbir şeye böyle gülmedim. Aynı dönemde yaşıyor olmamız büyük şans.

Haberin Devamı

Prof.Dr. M. Özkan Pektaş (Psikiyatr): Şartların getirdiği yalnızlığı yaşıyor

Baba eksikliği özellikle erkek çocuğun özdeşleşeceği figürün yok olmasıdır. Tehditleri fazlaca abartır çocuk... Hem kendini hem de annesini koruma içgüdüsü alınganlığı, şüpheciliği ve maalesef yalnızlığı getirir. Oyuncumuz bu açığı kendini yetiştiren ustaları ile kapatmaya çalışmış, onlarla büyümüş. Üstelik şöhret onu şımartmamış, sadeliğini korumuş, öte yandan somutlama özelliği artmış.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!