Lezbiyenlik genetik

Güncelleme Tarihi:

Lezbiyenlik genetik
Oluşturulma Tarihi: Aralık 29, 1997 00:00

Emma Thompson'u dinliyorum, ağzım bir karış açık. Sonra annesi Phillyda Law'a kulaklarımı kiralıyorum hayranlıkla. Aman Tanrım! Bu ne kadar güzel bir İngilizce... Harika bir diksiyon, olağanüstü bir ses tonu. İkisininki de aynı...Anne-kız sanatçılar karşısında kendimden geçiyorum... Sanki bir Shakespeare oyunu seyrediyorum. Oysa Venedik'te, Lido'daki ‘‘Des Bains’’ otelindeyiz. İngiliz sinemasının sevgili halkla ilişkiler dahisi Jonathan Rutter'in bana özel bir armağanı... İki Oscar'lı, feminist militan İskoç asıllı süper sinema oyuncusu Emma Thompson ile söyleşiyoruz... Güleç, nazik, bir o kadar da ürkek Emma Thompson. Gençliğinde Türkiye'ye gelmiş. O günleri hatırlamaya çalışıyor... Üzerinde mor bir şalvar, mavi bir gömlek var. Annesi daha şık. Ama bu konuda rahatlar. Emma Thompson saçını kısacık kestirmiş. Önleri gelişigüzel kırpılmış. Annesi Phillyda ise gri uzun saçlarını özenle topuz yapmış. Her ikisinin de koyu lacivert gözleri pırıldıyor. Sinema dünyasının ünlü kötü adamı, son olarak ‘‘Rasputin’’ filminden tanıdığımız Alan Rickman'ın ilk yönetmenlik deneyimi olan ‘‘The Winter Guest’’te anne-kız rolünü üstlenmişlerdi. İkisi de Venedik Film Festivali'nde ‘‘En iyi kadın oyuncu’’ ödülü için adaydılar. Ama Emma Thompson'un deyimi ile kendilerinden çok daha üstün bir oyun çıkartan ‘‘Niagara-Niagara’’ filminin genç yıldızı Robin Tunney almıştı Altın Aslan'ı...Son olarak lezbiyenliği merkez alan bir filmin senaryo çalışmalarını yürüten Emma Thompson, sorularımıza şöyle cevap verdi:Ünlü yazar Radelyffe Hall'ın ‘‘Yalnızlık Kuyusu’’ adlı, lezbiyenleri konu alan romanının sinemaya aktarılmasında size önerilen rolü kabul etmemişsiniz.- Doğru kabul etmedim ama lezbiyen rolü olduğu için değil... Çünkü kafamda benzer bir senaryo yazmak vardı. O roman ‘20’li yıllarda geçiyor. Oysa ben bugünkü kadın ilişkilerini ele almak istiyorum. Romanda lezbiyenlik aile içerisindeki kötü ilişkilerden kaynaklanıyor. Oysa ben lezbiyenliğe biraz genetik açıdan bakıyorum. Aslında günümüzde lezbiyen şıklığını yaşıyoruz. İtiraflar, gurur duymalar. Ünlü kadınlar başka kadınlarla ilişkilerini övünçle kamuoyuna anlatıyorlar...ALTERNATİF SEKSE BAKIŞIM OLUMSUZSizin gibi bir feministe ters mi geliyor?- Hayır, hayır... Benim yazmak istediğim senaryo bugünkü koşullarda bu tür ilişkilerin skandal olarak görülmemesini, yargılanmamasını öngörüyor. Tabii benim fikirlerim ayrı... Öncelikle ben bir kadının sağlıklı ilişkisinden yanayım. Doğa dengesi prensibini benimserim. Alternatif sekse bakışım olumsuz. Buna karşın, konunun başlı başına beyazperdeye günümüzün koşullarında aktarılmasını istiyorum...Sanatçı bir aileden geliyorsunuz. - Anneme yanınızda sitem edeceğim. Tiyatro uğruna biz kızlarını fazlası ile ihmal etti diyebilirim. Sahne tutkusu nedeniyle bize hep anneannemiz baktı. İnanın kimi geceler Sophie ile uyumaz, annemizi bekler, onun yüzünü görmek isterdik. O da uyumadığımız için bizi cezalandırırdı. Odaya kilitlerdi. Şimdi gördüğünüz gibi arkadaşız. Lezbiyenliğin değil, feminizmin aile sorunlarından kaynaklandığını itiraf edebilirim.‘‘The Winter Guest’’ (Kış Konuğu) filmi İskoçya'da tam kuzeyde çekildi. Burada ekip olarak donma tehlikesi geçirdiniz, hatta serçe ayak parmağınızın son anda kurtarıldığı basına yansıdı.- Alan Rickman'ın ilk yönetmenlik deneyimiydi. Kuzey İskoçya'nın deniz kenarında tam kışın ortasında 10 haftada çekildi. İnanılmaz bir soğuk vardı... Düşünün, ayakkabılarımızı mikrodalga fırında ısıtıyorduk. Vücudumuz soğuktan kaskatı kesiliyordu... Gün boyu ateş yakıp etrafında hava koşullarının daha da kötüleşmesini bekliyorduk. Çünkü çekimlerin kara bulutlu, kasvetli bir ortamda yapılması gerekiyordu. Benimki önemli değil, ama iki elektrikçinin gerçekten ayakları dondu, helikopterle hastaneye kaldırıldılar.İngiltere'nin en gözde sinema oyuncususunuz. Ama yanınızda ne korumalarınız var, ne sekreterleriniz, ne kuaförünüz... Çok doğal ve alçak gönüllüsünüz.- Teşekkürler yorumlarınız için... Ben olduğum gibiyim. İyi bir profesyonelim. Mesleğimi seviyorum. Korunmaya gerek görmüyorum. Saçımı kendim taramayı, makyajımı tek başıma yapmayı seviyorum. Kendi işimi kendim görürüm ilkesini ailemden öğrendim. İnsanlara saygıyı da. Örneğin şimdi Venedik'e annemle gidip sokakları arşınlarım. Beni tanıyanlara selam veririm. İmza isteyenleri kırmam. Ama korumalarla kendimi kamufle ederek aynı kentin sokaklarına gitsem, daha dikkat çekerim, üzerime yığılmalarını önleyemem. Bu da benim taktiğim.İngiliz sinemasında iki yıldır gerçek bir silkinme var. Nedir bunun sırrı?- Geçmiş dönemdeki hükümet ‘‘British Renaissance’’ adı altında bir dizi yasa çıkardı. Örneğin 15 milyon sterline kadar yapımlardan vergi alınmıyor. Sonra lotaryalardan belirli bir yüzde, Sinema Vakfı'na aktarılıyor. Tabii maddi sıkıntı çeken İngiliz sineması bu önlemlerle yeniden yapılandı, moral kazandı. Tony Blair hükümeti de göreve gelince aynı yasaları uygulattığı gibi, yeni kaynaklar bulmak için kolları sıvadı.Siz sinemaya sahneden geldiniz... Tekrar dönmeyi düşünüyor musunuz?- Elbette tiyatro burnumda tütüyor. Hatta annemle birlikte öneriler alıyoruz. Ama senaryo okumak, senaryo yazmak film çevirmekten bir türlü zaman bulamıyorum. Sizi bir gün kameranın arkasında yönetmen olarak görebilecek miyiz?- Çok sorulan bir soru. Şimdilik düşünmüyorum. Yaşım 38. Diyorum ki, bir süre daha senaryo yazayım, rol alayım. Sonrasını ilerde düşünürüm.Televizyon deyince, sizin pek çok ödül almış dizileriniz var. Örneğin şöhreti ekranlarda yakaladınız.- ‘‘The Emma Thompson Special’’ televizyon dizisi, komedi türüydü. Sonra ‘‘Tutti Frutti’’ ve yedi saatlik ‘‘Fortunes of War’’ dizisi büyük ilgi görmüştü. Televizyon da benim için bir tür akademi oldu.Başarılarınızın büyük bir bölümünde rol arkadaşınız, eski kocanız Kenneth Branagh oldu.- Kenneth sanat yaşamımın bir parçasıydı. Büyük bir destekti. Ama handikapları da oldu. Sanat ile aile dünyası bir arada gitmedi. Buna rağmen kendisine minnettarım.Bugüne dek pek çok aktörle oynadınız. İçlerinde en takdir ettiğiniz hangisi oldu?- Kenneth'i saymazsak, ‘‘Howard's End’’de ve ‘‘Remains of the Day’’de Anthony Hopkins! ‘‘In The name of the Father’’da Daniel Day Lewis'in istikrarı beni hayran bıraktı.Bir de Arnold Schwarzenegger ile filminiz var. Komedi, ‘‘Junior’’.- Film çekiminde çok gülmüş ve eğlenmiştik. Gerek Arnold ve gerekse Danny De Vito gerçekten çocuk gibiler. Arnold hamile rolündeki karnı için konulan özel yastığı kaç kez düşürdü unuttum. Amerikalılar'la çalışmak da bir başka duygu.Biri ‘‘En iyi kadın oyuncu’’, biri ‘‘En iyi senaryo’’ olarak iki Oscar'ınız var. Hangisi daha değerli?- İkisinin de değeri aynı bence. Oscar, Oscar'dır, ama benim elimdeki en değerli ödül ‘‘Sense and Sensibility’’de ‘‘En iyi oyuncu’’ olarak aldığım Bafta ödülüdür.Yani o filmde senaryo dışında ‘‘En iyi oyuncu’’ olarak da Oscar'ı hak ettiğinizi mi söylüyorsunuz?- Takdir sizin.Kimdir? Tiyatrocu bir ailenin kızı. Cambridge Üniversitesi İngiliz Edebiyatı mezunu. Doktorasını İngiliz eski yazarların dil kullanma psikolojisi üzerine yaptı. Cambridge Footlights Sahnesi'nde pandomim yaparak sanat hayatına atıldı. Footlihts revüsündeki rolüyle, ‘‘Perrier Pick of the Fringe’’ ödülünü kazandı. ‘‘Me and My Girl’’ oyunuyla sahne hayatına geçti, ardından da televizyona. ‘‘The Emma Thompson Special’’ dizisi büyük başarı kazandı. Kenneth Branagh ile başrolleri paylaştığı ‘‘Fortunes of War’’ ve ‘‘Tutti Frutti’’ ile Bafta ödüllerini aldı. ‘‘The Tall Guy’’, ‘‘V.Henry’’, ‘‘Peter's Friens’’, ‘‘Much Ado About Nothing’’ gibi filmlerde sonradan kocası olan Kenneth Branagh ile birlikte oynadı. ‘‘Howard's End’’ ve ‘‘Remains of the Day’’ ile nefis portreler çizerken Anthony Hopkins'in yanında ‘‘Howard's End’’ ile Oscar'ı kazandı. ‘‘İn the Name of the Father’’ ile Golden Globe (Altın Küre) ödülüne layık görüldü. Kısa bir süre Hollywood'a giderek Arnold Schwazeneger ve Danny De Vito ile ‘‘Junio
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!