Köprü jürisinden ‘O ağacın altı’na

Güncelleme Tarihi:

Köprü jürisinden ‘O ağacın altı’na
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2003 00:00

YUSUF NALKESEN'in ölüm haberini okudum, televizyonda cenaze törenini gördüm.Türk müziği dünyasından iki kişi vardı Avni Anıl ve Bülent Ersoy.Camide onun bestelerini söyleyerek ün yapanlardan kimse yoktu. Şarkıları sayesinde servet sahibi olanlar, gazinolara müşteri çekenler adını çoktan unutmuşlardı.Bestecilerin kaderidir, eserler, icracılar yaşar, onların adı unutulur.Batı müziğinin büyük bestecilerinin adlarını, albüm kapaklarında şefle aynı puntoda görünce garibime gider.Edebiyatçılar bana diğer sanat türlerindeki insanlardan daha vefalı gelmiştir hep. Birbiriyle münakaşa edenler, sağlıklarında birbirlerini sert biçimde eleştirenler, musalla taşının başında yan yana hazır bulunmuşlardır.Sahne dünyasının, sahnede ve ekranda halihazırda görünmeyen ünlüleri, ölünce cami avlusunda yalnızlıklarına terk ediliyor.Yusuf Nalkesen'i yetmişli yıllarda tanıdım, sevecen, duyarlı, alçakgönüllü bir yaratıcıydı.Ün onun ne hayatını, ne kişiliğini değiştirmişti. En çok çalınan, söylenen bestelerin bestecisi, fotoğraf çektirmekten, ortada gözükmekten hoşlanmazdı.Öldüğünde anladık ki, o şarkılar milyonların ses belleğinde yer etmişti.Herkes ünlü ‘‘O ağacın altı’’nı, ‘‘Veda busesi’’ni hatırladı. Oysa onun daha nice, güzel, dinlemekten zevk aldığım besteleri vardı.Herkesin kulağında ölür ölmez aynı şarkı yankılandı:O ağacın altı.* * *BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ'nün yapıldığı yıl Hürriyet köprüyle ilgili bir güfte yarışması açmıştı. Kazanan güfteyi Yusuf Nalkesen besteleyecekti.Güfte seçildi ama beste gerçekleşmedi.Jüri, şair ve müzikçi bakımından epey zengindi. Hatırladıklarımın adını anarsam, siz de bana katılırsınız:Münir Nurettin Selçuk, Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Ümit Yaşar Oğuzcan, Metin Eloğlu ve ben.Ben Zeki Müren'in yanında oturuyordum, herkes için yaptığı iğneli şakalara durmadan gülüyordum, etraf da bana biraz garip bakıyordu.O ağacın altı, o kadar meşhur olmuştu ki, bestenin öyküsünü yazması önerildi Nalkesen'e. O da, küçük bir roman yazdı ve Hürriyet'te tefrika edildi.Udiler konusunda ondan çok şey öğrendim. Halil Aksoy'un usta mızrabını o tanıttı bana. Bana armağan ettiği küçük bant hálá durur.Bir gün birlikte Caddebostan Gazinosu'nda Zeki Müren'i dinlemeye gitmiştik. Zeki Müren'in odasında besteciyle-icracının konuşmalarından sonra Zeki Müren, o şarkıyı söyledi, bir daha da hiçbir sesten ve ortamdan o şarkıyı bu lezzette dinlemedim.Müzik ve gazino dünyasının dedikoduları, ilişkileri anlatıldığında, yüzündeki ifade, masal dinleyen çocukların kirlenmemiş bakışını andırıyordu. İçki içmezdi. Doğuda öğretmenlik yaparken, başına gelen bir hoşluktan sonra içmemiş.Tayin edildiği gece şerefe bir bira içip, birkaç evi dolaşmış, ben gidiyorum Allahaısmarladık demiş. Bu durum çekingen Yusuf Nalkesen'e garip gelmiş bir daha içmemişti.* * *BİR besteciyi, yılların ötesinden bir dostu, en iyi biçimde anıyorum, onun şarkılarını dinleyerek.Kulaklarımızda, ses belleğimizde yaşayacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!