Beklenmedik aşk soygun planını bozarsa

Güncelleme Tarihi:

Beklenmedik aşk soygun planını bozarsa
Oluşturulma Tarihi: Ocak 20, 2018 14:57

Filmler kadar önemli olan diziler seyirciyi ablukası altına alarak hikâyeyi tek bir seferde seyirciye anlatmak yerine, parçalara bölerek anlatır ve böylece merak unsuru katbekat artar. Bu da tüketimin filmlere oranla yavaş ilerlemesi anlamına gelir.

Haberin Devamı

Teknolojinin dijitalleşmesiyle beraber hem Türk hem de yabancı dizi izleme alışkanlığımız yavaş yavaş internet ortamına doğru kaymaya başladı. Her ne kadar Türk izleyicileri (özellikle orta yaşlılar) kolay kolay alışkanlıklarından ve köklerinden vazgeçmeseler de… Genelde gençlerin en büyük tutkusu olan öncü Amerikan internet televizyonu Netflix’in ülkemizde yayın yapıyor oluşu, bu gelişimin önemli bir göstergesi… Her ülkeden dizilerin yer aldığı Netflix’te keyfinize göre dizi seçmeniz mümkün, zira Netflix genel izleyiciye hitap ediyor, üstelik kendinize göre bir dizi listesi belirleyip onları kaldığınız yerden seyredebiliyorsunuz. Bazen de Netflix otomatik olarak size uygun dizileri seçip profilinize yerleştiriyor.

Beklenmedik aşk soygun planını bozarsa

Haberin Devamı

Profilinizde önünüze çıkan ‘popüler diziler’ ibaresi en çok izlenilen ve gündemde olan dizileri size bildiriyor. Bu listeye kısa sürede giren İspanyol yapımı “La Casa De Papel” dizisinden bahsetmeden önce dizi hakkında kısa bir bilgi verelim. Álex Pina tarafından yaratılan dizi, İspanya’nın en çok izlenilen ve takip edilen televizyon kanalı Antena 3’de yayına girdi, ardından Netflix dizinin yasal haklarını aldı.
Peki, ülkemizde dizi bir anda neden çok popüler oldu? Bir grup Salvador Dali maskeli tuhaf soyguncu, profesör lakaplı patronları ile beraber, birkaç ay boyunca pratiğe döktükleri bilgilerden yola çıkarak kusursuz ve mükemmel bir soygun gerçekleştirmek için Darphaneye girerler. Bu İspanya tarihindeki en büyük soygunlardan biridir. Bundan dolayı dizi bize şunu sorgulatıyor: Amacına uygun bir soygun planı için ne kadar süre gerekir? Birkaç gün, birkaç hafta, aylar, yıllar belki de… Peki, planın alabora olması için ne kadar süre lazımdır? Eğer ortada çalınan bir şey yoksa, bu bir soygun sayılır mı?

Sıradan bir soygun hikayesini anlatmayan “La Casa De Papel” tarihsel sürecin perdelerini aralayarak sistemi ve onun ortaya koyduğu düzeni eleştiriyor ve bununla beraber izleyiciye bazı dersler veriyor. İroniyi, mizahı, müziği ve dansı aynı potada eriten dizi, zaman zaman anarşist bir bakış açısına bürünerek, faşizm ile diktatörlük arasında bir denge sağlıyor, bu da şu demek oluyor: “geçmişi şöyle bir gözden geçirelim ve onu metaforlarla biçimlendirelim.” Soygun hikayesi altında başka hikayeler ortaya koyan dizi, psikolojik metotları bir araya getirip, insanların etik ve ahlaki değerlerini sorgulatıyor ve neyin yanlış, neyin doğru olduğunu yeniden düşünmemize neden oluyor.

Haberin Devamı

Beklenmedik aşk soygun planını bozarsa

Daha net ifade edecek olursak, tarihteki olaylara atıfta bulunarak insanların halen değişmediklerini ve geçmişin üzerine bir örtü sermenin mümkün olmadığını kurgusal bir hikâye üzerinden aktaran dizi, birçok alanla bağ kuruyor ve bizi zekâ oyunlarıyla baş başa bırakıyor. Çözümlemenin zor olduğunu varsaydığımızda, zaten kafamızda milyonlarca soru oluşuyor, çoğu zaman o soruların yanıtlarını bulamıyoruz. Tam bulduk derken, başka perspektiften düşünmemiz gerekiyor.

Bunun sebebi şu: Genelde İspanyol dizileri ve filmleri kurgusal hikâyeye önem verdikleri için öyküleme tekniğini merak ve devamlılık üzerine kurarlar. Her bir bölümde yeni olaylar meydana gelir ve o bölümlerde irdelenmesi gereken detaylar ve süreçler vardır, onları anlamlandırmak için dikkatli düşünmek önem arz eder. “Tıpkı La Casa De Papel” dizisinde olduğu gibi…

Haberin Devamı

Örneğin dizide gece gündüz çalışan polisin rehinelerle, soyguncuları ayırt etmesi oldukça zordur, zira rehineler de aynı onlar gibi giyinip maske takarlar. Rehineler soyguncular gibi davranmaya başlarken, soyguncular da rehineler gibi davranmaya başlarlar, bu bir nevi içsel dönüşüm hikayesidir. Klostrofobi nedeniyle kapalı ortamda mahsur kalan ve rol model olma arzusu ile yanıp tutuşan karakterleri aynı yere toplayan dizinin yaratıcısı Álex Pina, onların hayatta kalma eylemlerini göz önüne seriyor.

Bunların yanı sıra, yollarını kaybeden karakterlerin kendilerine dönüp bakmalarını, farkındalık yaşamalarını ve doğru gitmeyen şeyler konusunda gerçek korku ile yüzleşmeleri gerektiğine dem vurarak, geçmişte yaşadıkları travmaların su yüzüne çıkması için uğraşıyor. Korku ve cesaret arasında bir mekanizma kuran Pina, sekans aralarına eklediği mizah yüklü melodik müziklerle gergin atmosferi yumuşatmaya çalışıyor. Tabi böyle bir atmosferde olmazsa olmaz bir tercih var, o da aşk… Aşksız bir soygun olur mu hiç!

Haberin Devamı

Beklenmedik aşk soygun planını bozarsa

Aşk bazen çaresizlikten doğar, bazen de beklenmedik bir yakınlaşmayla ortaya çıkar. Bazı durumlarda ise birden sona erer. Rehineler ile soyguncular arasında gelişen aşk aslında soygunun temelindeki taşların birer birer yıkılmasına sebebiyet veriyor, çünkü insan âşık olduğu zaman gözleri kör olur ve hata yapma oranı artar. Deyim yerindeyse, aşk konusunda büyük bir sorun yaşayan profesör, tüm soygunun işleyişini değiştirmek zorunda kalıyor, bu da profesörün kafasını karıştırıyor. Aslında profesör bu soygunu bir amaç uğruna yapıyor.

Dizideki en önemli karakterlerden biri olan kralın kızı Alison ise üzerindeki kırılganlığı atarak hayatı öğreniyor. Yani her şeyin renkli olmadığını gören Alison sert olmanın anlamını keşfederek kendini koruyup kolluyor. Yani kısaca kabuğunu kırıyor. Buradan hareketle, psikolojik ve fiziksel hastalıkların getirmiş olduğu olumsuz duygular aracılığıyla bugünkü İspanyol yönetimine önemli bir mesaj yollayan dizi “V For Vendetta” dizisine de gönderme yapmayı ihmal etmiyor. Profesör yönetim tarafından yapılmış olan yanlışların ortaya çıkmasını istercesine, böyle bir soygunun bazı şeyleri değiştireceğine inanıyor, yani profesöre göre tarih baştan yazılıyor.

Haberin Devamı

Beklenmedik aşk soygun planını bozarsa


Özetle; bazı filmlerin isimlerini ve kısa hikayelerini alt metinlere yerleştirerek onları değişik açılardan irdeleyen dizi, zaman zaman fonda çalan “Bella Ciao” şarkısıyla savaş dönemlerini gündeme getirerek bazı meselelerin çözüme kavuşması için kendince yöntemler deniyor. Aslında asıl amaç para kazanıp kaçmak değil, asıl amaç şov yapmak. Bu bir şovsa, soyguncular ve rehineler de o şovun gerçekleşmesini sağlayan şovmenler…

Teatral bir yapı sunan dizi, her bir karakterin kendini sergilemesine izin vererek onları iyi tanımamıza ve onlarla özdeşleşmemize vesile oluyor. Çok fazla mekân değişikliği yapmayan dizi, kısıtlı bir zaman diliminde seyirciyi kendisine bağlayarak, gereksiz ayrıntılardan kaçınmış oluyor.

Netice? Zihinsel tutarlılık sağlayan dizi vizyonu ve bilinci birleştirerek izleyiciye zorda kalan karakterlerin, seçimlerini elekten geçiriyor ve izleyiciye son olarak şu soruyu yöneltiyor: “onları korkuları mı yönetiyor, yoksa korkularını onlar mı yönetiyor” İşte bu sorunun cevabını arayarak dizide belli bir sonuca varmış oluyoruz.

 

Korkacağımızı bile bile neden korku filmi izleriz?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!