Kendine ait bir albüm

Güncelleme Tarihi:

Kendine ait bir albüm
Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 2000 00:00

Haberin Devamı

Müziğe üç yaşında başlayan Fatih Erkoç'un ney dışında çalamadığı alet hemen hemen yok gibi. Ağırlıklı olarak caz ve Klasik Batı Müziği icra ettiği müzik kariyerine altı tane de pop albümü sığdıran Fatih Erkoç ilk defa son albümüne kendi adını vermiş. Sanatçı, ‘‘Fatih Erkoç'' albümünü müzik maratonunun ilk etabı olarak niteliyor.

Fatih Erkoç'' aşk ve yalnızlık temalı bir albüm. Albümdeki iki şarkının sözleri dışında bütün şarkı sözleri, beste ve düzenlemeler Erkoç'a ait. Erkoç parçaların büyük bir bölümünü albüme ilham kaynağı olan eşi Mehlika Hanım için yazmış. Erkoç'a uğurlu gelen ve bilumum top-ten listelerinin tepesine oturan ‘‘Vefasız'' şarkısını da eşinden ayrı olduğu bir gün duyduğu hüzünle yazmış.

Fatih Erkoç'un alamet-i farikası sesi konuşurken de şarkı söylerkenki gibi yumuşak. O kendi konuşma sesini sevmiyor, Cihan Ünal ve Rutkay Aziz'inkini beğeniyor ve bu arada küçük teybimiz konuşmaları kaydediyor.

Tanınmışlığın avantajları

‘‘Günahıyla sevabıyla'' kendinize ait bir albüm yapmak için neden bu kadar beklediniz?

Bu albüm belki üç beş sene önce olabilirdi diye planlamıştım ama benden kaynaklanmayan sebeplerden dolayı ancak şimdi geldi. Daha önce çalıştığım yapımcılarla da şimdiki yapım şirketim Aura'daki arkadaşlar kadar fikirlerimiz örtüşemedi. Tabii kısmet filan derler ya, o da doğru biraz..

Bu albümden ne bekliyorsunuz?

Şimdi artık tanınmış bir isim olmanın verdiği hoşlukla popu daha kaliteli bir alana çekip, insanlara daha iyi müzik dinletebiliriz diye düşünüyorum. Benim müzik piyasasına girerken ilk düşüncem insanlara kendimi tanıtmaktı. Caz çevrelerinde zaten biliniyordum ama geniş kitlelerce tanınmıyordum. Önceki albümlerde de piyasada ne tarz şarkılar dinleniyorsa onları kendi algıladığım şekilde yorumladım. Tabii biraz ticari zihniyet de var, ancak kaliteden çok fazla ödün vermedik. Mesela sekiz yıl önce yapılan ‘‘Ellerim Bomboş'' albümü yüzde yüz benim imzamı taşımıyorsa da şarkıların çoğu benim bestelerimdi. Ben ticari şarkılarıma bile her şeyimi koyuyordum. Oradaki ticari zihniyet sadece insanlara nasıl hitap edebiliriz düzeyindeydi, aslında çok da iyi oldu, iyi tanıttık.

Yani önceki albümlerin ticari olduklarını kabul ediyorsunuz?

Aslında ticari olmak benim değil, yapımcıların düşüncesiydi.

Gönlüne göre yapımcı

Sizi hep yapımcılar mı yönlendirdi?

Hiç tanınmayan bir insanın bazı şeylerde diretmesi biraz yanlış oluyor. Yapımcılar piyasayı benden daha iyi biliyorlardı, en azından o zaman. Tabii o albümler benim müzik birikimimle kıyaslandığında bir özveri. Zaten pop müziği çok fazla sanata girmiyor bana göre, çünkü ondan çok daha kaliteli müzikler var. Caz, Klasik Batı Müziği, Klasik Türk Müziği. Ama onun da hasosu, bugün yapılan şekli değil.

O dönem çıkan pop şarkıcıları arasında müzikal geçmişine sadık kalmadığı için eleştirilen bir siz varsınız...

Evet, ben kapasitemin altına inmek zorundaydım. Yine de beni çok fazla inciten bir şey de yapmadım. Ticari olabilecek parçalarda bile yorumumun çok iyi olmasanı isterim, yanlış akorlarla çalmamaya çalışırım.

Bütün hayallerinizi bu albümle gerçekleştirmediniz herhalde?

Klasik senfonik orkestrayla albüm yapmak istiyorum, eğer sponsor bulunursa bunu hemen yapacağım. Şu anda sadece bu iş için yapılmış sekiz dokuz tane bestem var. Belki bunun akabinde konser de yapmak isteyeceğim. Biz Sertab'la (Erener) geçen yazın sonunda AKM'de benzer bir konser vermiştik. Hiçbir şeyden senfonik orkestrayla söylemek kadar haz almıyorum. Bu tip konserleri Kars'ta, Ağrı'da bile verebiliriz çünkü şarkılar algılanmayacak kadar zor değil. Bu işi başarmak için sadece akıllı uslu sponsorlara ihtiyaç var o kadar...

Senfoni orkestrasıyla konser vermek yorumcular için prestij kaynağı mı?

Evet, çünkü ortada daha ciddi ve bilinçli yapılmış bir iş ve nitelikli müzik var. Çalanların hepsi müziği bilen, okumuş ve emek veren insanlar. Müziğin sanat olması ve kalıcılık için de bu gerekiyor. Salonlar ve çıkan sesler de daha görkemli. Kendimi cennette gibi hissediyorum.

Cazcılarla arayı düzeltti

Son albüme cazcı arkadaşlarınız nasıl tepki verdi?

Albüm samimi ve dürüst olduğu için caz çevresindeki insanlardan da çok hoş tepkiler alıyorum. Şimdilerde cazcı arkadaşlarla da ufak tefek konserler ve dinletiler yapıyoruz. Mesela bu aynı sonunda Erol Pekcan'ı anma gecesinde bir iki parça söyleyeceğim. Sonra Şubat'ın başında Kerem Görsev'in AFM Jazz Bar'da çalmaya başlayacağım. Zaman zaman bir araya gelip jam session gibi şeyler de yapıyoruz.

Pop piyasasına girdikten sonra cazdan çok uzak kalmıştım ama artık eskisi kadar uzak değilim. Gece çalışırken de caz ve İngilizce söyleyebileceğim lokalleri tercih ediyorum ki en azından alınan alkol kana karışana kadar istediğimiz müziği çalıp kendimizi tatmin edebilelim.

Müzik şirketiniz Aura'yı dilinizden düşürmüyorsunuz, her konuşmanızda adı mutlaka geçiyor...

Çünkü onlarla müzikal fikirlerimiz çok uyuyor ve aynı dili konuşuyoruz. Kime hangi konseptin uyacağını iyi biliyorlar. Türkiye'de bunu bilen ve idealist düşünen çok az yapımcı var. Ayrıca benim zaman zaman kendimden şikáyetçi olduğum konularda da yardımcı oluyorlar.

Ne tür konular bunlar?

Yeteri kadar değişik müzik dinlemiyorum. Bu albümle birlikte daha önce isimlerini bildiğim ama pek dinlemediğim insanları dinlemeye başladım. Eric Clapton, Baby Face, yeni çıkan 98 Degrees, Mofats, Cavannah gibi R&B grupları...

Onlardan önce kimleri dinliyordunuz?

Ben evde pek müzik dinlemiyorum, çünkü genellikle müzik çalışıyorum. Gitar, ud, trombon, aklınıza hangi enstrüman gelirse çalıyorum, ses egzersizleri yapıyorum. Benim müziyen kahramanlarımı sorarsanız Steve Wonder ve Earth, Wind&Fire'ın solisti derim...

‘Nasıl olsa evde çorba kaynıyor...’

Fatih Erkoç son albümünde ‘nasıl olsa bugüne kadar ekonomik olarak bir şeyler yapıldı, evde çorba kaynıyor’ diyerek para kazanma kaygısını bir kenara bırakmış. Biraz soul, funk ve R&B etkili, latin caz havalı ve zaman zaman doğaçlamaların yer aldığı bu albümde Erkoç’a dünya çapında bir caz trompetçisi olan İmer Demirer eşlik etmiş. Erkoç’un ‘çok kaliteli bir eşlikçi caz piyanisti’ diye nitelediği Firuz Ahmedova da piyano çalarak ve vokal yaparak albüme katkıda bulunmuş. Fatih Erkoç’un kendi adını taşıyan albümünde vokal yetkinliğini gözler önüne seren parça altı sesle a capella (enstrümansız) seslendirdiği ‘Bahar Bahçesi’.

Erkoç, albümünde tüm vokal ve geri vokallerin yanı sıra gitarlar, klavyeler, keman, flüt, bas gitar ve tumba da çalmış.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!