Kantocu değil tiyatrocuyum

Güncelleme Tarihi:

Kantocu değil tiyatrocuyum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 20, 2005 00:00

Bonuscard reklamı ile yeniden adından söz ettirmeye başlayan usta kantocu Nurhan Damcıoğlu, ‘Ben kantoyla var olmuş bir sanatçı değilim. Ben tiyatrocuyum’ diyor. Ramazan aylarının vazgeçilmez ismi Damcıoğlu, çocukluk yıllarındaki Ramazan’lara özlemini arkadaşlarıyla bir arada iftar açarak gideriyor.

- Gözlerinizin içindeki gülümsemenin nedeni nedir?

Mutluyum, uzun zamandır Allah’a bana uyacak bir reklam filmi istiyorum diye dua ediyordum. Çalışmak kadar güzel bir şey yok. Bir de güzel bir iş yaptığınızda insanların güzel yorumları da çok etkiliyor. Reklamla birlikte tekliflerin sayısı da arttı.

- Reklamda çok hoş görünüyorsunuz. Herhangi bir estetik yaptırdınız mı?

Herkes estetik olduğumu sanıyor. 86 yılında estetik olmuştum ama yakın zamanda hiçbir şey yaptırmadım. Bu çekimler yapılırken botox bile yoktu. Botox’u çalıştığım zamanlarda yaptırıyorum, işim yoksa yaptırmıyorum. Mutlu olmak insanı güzelleştiriyor sanırım.

- Reklamdan kazandığınız parayı, yine işinize mi yatıracaksınız?

Müzikalimden dolayı Özkan Turgay’la hazırladığımız CD’m gecikti. Ben de reklamdan kazandığım parayı oraya yatıracağım. Ramazan sonrası piyasada olmasını istiyorum.

BEN ASLINDA TİYATROCUYUM

- Rol aldığınız müzikal
Yıldızların Altında’ bu sezon da devam edecek mi?

Evet, Kasım 13 gibi Lütfi Kırdar’da başlayacağız.

- 2005 sizin için güzel bir yıl oldu. Peki ya bundan sonrası için beklentileriniz neler?

2005 senesi benim senem oldu. Ben 10 sene boyunca aşkta ve meslekte kötü günler yaşadım ve bunları bu yıl yendim. Her şey sırayla, önce müzikal, reklam, şimdi CD ve müzikli oyun ‘Kansız Nigar’ gelecek. Ardından da bir sevgilim olsun diyorum. Ayrıca Akademi İstanbul’da derslere başlıyorum.

- Bunca zaman çok iş yapmamanızın nedeni neydi?

Bazı yapımcılar benim yeteneğimin farkında değillerdi. Ben tekim, neden korkuyorlar anlamıyorum. Hiçbiri kadar büyük para da istemiyorum. Ben kantoyla var olmuş bir sanatçı değilim. Ben tiyatrocuyum. Sekiz yaşından beri bale ve tiyatro eğitimi almış, Türkiye’nin starlarıyla rol almış, onlarla yoğrulmuş hamuru olan bir kadınım.

- Görsel olarak hep cıvıl cıvıl olmanız, yanlış anlamalara neden oldu mu?

Şen şakrak olduğum için seksi ve çok canlar yakan kadınlardan sanıyorlar. ‘Bunun kimbilir kaç tane sevgilisi vardır’, diyorlarmış. Halbuki ben hoşlandığım adama bile bakamıyorum. Ben romantik bir kadınım.

- Fiziğinizi korumak için ne yapıyorsunuz peki?

Bol bol yüzmeye gidiyorum ve yürüyorum. Yazları Darüşşafaka’da her akşam dans ediyordum. Alkol sigara kullanmam. Sonra reiki yaptım ve kendimi daha iyi hissediyorum. Allah’ın verdiği bir güç var ve içimdeki enerjiyi sahneye çıkmadığımda boşaltamıyorum.

Bir ara kendime güvenimi kaybetmiştim: ‘Ne oldu, neden böyle unutuldum’ diye. Ama aslında suçlu bendim. Çünkü çekilen bendim! Özel yaşamım, ayrılmak ve geçirdiğim kaza... Bunları atlatmak kolay değildi. Neyse ki inanmak sizi ayakta tutuyor. Umut etmek kadar güzel bir şey yok!


Dokuz kardeş

iftar yapardık



- Hiçbir şey eskisi gibi değil, bu sizi üzüyor mu?

Eskisi gibi değil ve üzülmemek mümkün değil! Eskiden daha rahat yaşıyor ve daha rahat geçiniyorduk galiba. Dünya değişti ve bu dünyaya ayak uydurmak için de bir şeyleri feda ettik. Artık özel günlerde insanlar birbirlerini aramıyor bile, mesaj atıyor. Benim ailemin hepsi şehir dışında ve biz bir araya gelemiyoruz ne yazık ki. Ama o kalabalık sofraları, birlikte yenen iftar yemeklerini, sahurları çok özlüyorum.

- Çocukluktan kalma bir Ramazan anınız var mı?

İftar soframız her zaman kalabalıktı. Biz zaten 9 kardeştik. Hepimiz bir yandan hazırlardık sofrayı ve beklerdik iftar saatini. Annem yaptığı yemeği muhakkak ihtiyacı olan birileriyle paylaşırdı. Borç eder, yemeklik alır ve borçla doyururdu fakirleri. Şimdi nerede böyle düşünen insanlar?

- İftar sofranızda neler olmalı?

Benim için pide çok önemli. Zeytin, hurma ve beyaz peynirim de muhakkak olmalı. Ben bir de kendi yaptığım reçelleri soframda isterim. Çayımı yaparım, hafif bir şeyler yerim. Ben sofrada tek olmak istemediğim için ya arkadaşlarımı çağırıyorum ya da ben bir şeyler yapıp onlara gidiyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!