Jay Jay, Şahan ve ben Sushico’daydık

Güncelleme Tarihi:

Jay Jay, Şahan ve ben Sushico’daydık
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2006 00:00

Suchico’da havalandırma hariç (niye o kadar sıcak?) herkes halinden memnundu. Şahan diyet kola ile roboto gril (9.9 YTL) ve şitake mantar (3 lira) aldı. Jay Jay’in öyle zayıf olduğuna bakmayın, iştahı yerinde maşallah: Udon çorbası (15.2 lira), dragon rol (18.6 lira), hitumi rol (14.2 lira), üzerine sake (20 lira) ve Japon birası (9.9 lira). Suşiyle aram olmadığı için ben ördekli Çin böreği (6.40 lira) istedim. Çok kıvamında pişmiş, kuru kuru değil, tavsiye ederim. 12.00-24.00 arası açık.

Rezervasyon gerekiyor. (212) 243 87 65

İsveç’in hüzünlü androidi Jay Jay Johanson geçen hafta memleketimizde bir seri konser verdi. Yeni Melek’teki İstanbul konserinden önce yeni açılan Suchico’da yemek yedik. Yemekte Şahan da vardı. Çünkü Jay Jay, Şahan’ın da oynadığı yeni bir Türk filmine müzik veriyor. Gen adındaki korku-gerilim filmi 110 sinemada birden vizyona girecek. Dağ başındaki bir akıl hastanesinde geçen filmin başrollerinde Doğa Rutkay ile Yurdaer Okur var.

1 milyon dolara mal olan filmin yönetmeni, Şahan’ın henüz 21 yaşındaki kardeşi Togan Gökbakar. Fragmanları sinemalarda dönmeye başladı bile. Ben çok beğendim. Aklınızda olsun vizyona 7 Nisan’da giriyor.

Sonra hep birlikte konsere gittik. Jay Jay yavaş başladı, sonra sıkı bir alkış eşliğinde benim favori şarkım "I’m coming home"u çaldı. "U believe in me" ise konserin doruk noktası oldu. Belki de Yeni Melek’in atmosferinden ama bana sorarsanız repertuvarı biraz ağırdı.

Mıy mıy Jay Jay doğru oteline gitti

Utangaç Vikingin hakikaten dokunsan kırılacak gibi bir hali var. Yaptığı modern müziklere rağmen görünüşü, 80’lerin esrardan zayıflamış rock starları gibi. İnce mi ince ve bir doksan boyu var. Bir Akdenizli gözüyle berbat giyinmiş. Uzun ve zayıf olduğu için giydiği dar siyah pantolon çalı bacaklarına yapışmış. Üstünde bir siyah gömlek, altında topuklu süklüm çizme. Konsere de aynı kılıkta çıktı. Dikkatimi çekti parmağında çift yüzük taşıyor.

Onun dışında çok sakin, şirin mi şirin bir insan. Garsonlara bile "sir" (efendim) diye hitap ediyor. Filmden de para almıyor. Türk arkadaşı Boray (Dündar) araya girince kıyak yapmış. İlginç bir adam, biliyorsunuz Portishead dinledikten sonra mimarlığı bırakıp müziğe başlamış. Paso viski-çay içiyor. Kuzey’de pek tutulmayan üzgün müziği Akdeniz ülkelerinde daha popüler. Türkiye’de de çok sayıda hayranı var. Zaten bu sekizinci gelişi. "Hoca sana artık Boğaz’dan bir ev tutsak" diyorum, gülüyor. İstanbul’u çok seviyor. Geçen gelişinde yanında getirdiği sevgilisiyle hálá beraber. Bu sefer onu getirmemiş.

İstanbul’un gece hayatını seviyor musun? Konserden sonra program ne? diye soruyorum; otele gidicem, erken uçağım var diye mıy mıylanıyor. Acaba beni mi sattı, diye sonra takip ettim tabii, meğer hakikaten konserden transit otele geçmiş. Mıy mıy Jay Jay, n’olucak!

Ha bu arada Şahan’a sordum. Müziğini pek dinlemezmiş ama kendi şovunda belki bir Jay Jay tiplemesi de yapacak. Yapsa da gülsek.

Zuhal Olcay’ın kırmızı sutyeni

Zuhal Olcay’ın sutyenini gördüm. Sadece ben mi? Hıncal Uluç, Kartal Tibet, Cem Davran, Gülriz Sururi, Berna Laçin, Esin Avşar, hepimize gösterdi. Zaten 17 yaşından büyükseniz, her isteyenin önünde açıyor Zuhal Olcay sutyenini. Ama arkadan!

Sutyen kırmızı. Olcay’ın karbeyaz teninde 100 metreden bile çok iç gıcıklayıcı görünüyor. Yanlarda bir-iki küçük dürümü var ama göze batmıyor. Boynu, omuzları, sırt çizgisi, neyse burada keseyim!

Zuhal Olcay’la Tilbe Saran’ın yeni oyunu Nathalie’yi nihayet geçen hafta izledim. Oyun, sakıncalı sahnelerinden dolayı 17 yaşından küçüklere yasak. Tiyatrodan çok çakmadığım için bana biraz temposuz geldi ama "mutlaka görülmeli" kontenjanından. Nathalie, bu akşam, yarın ve pazar Caddebostan Kültür Merkezi’nde. Biletler 20-25 lira. (216) 467 25 68.

Sakin, güzel ve ucuz NİŞANTAŞI

Nişantaşı’nda bir yer keşfettim, eğer kalite, sükunet ve ucuzluk arıyorsanız, aklınızda olsun burası tam size göre. Adı Teras. Marmara Üniversitesi’nin sosyal tesisleri olduğu için çok ucuz. Amerikan Hastanesi’nin arka tarafında, okulun dişçilik binasının en üst katı. Mecidiyeköy’den Kadıköy’e 300 derece manzarası var. 250 kişilik. Özel toplantılar için 20 kişilik bir oval salonu var, etrafı tamamen cam. Gelenler genelde akademisyenler ama herkese açık. Cuma ve cumartesileri canlı müzik var. Yemekler güzel, en önemlisi Nişantaşı ortalamasının çok altında. Mesela 7,5 liraya öğle mönüsü var. Bira 4 lira, çay 75 kuruş. 15 liraya levrek, 13 liraya mantar soslu bonfile yiyebiliyorsunuz. Otoparkı var. Girişi aşağıdan, Fulya’daki Beşiktaş tesislerinin karşısından. (212) 247 78 46.

Yumuşacık bir rakı

Tariş, Mercan adlı sert rakısından sonra Fasıl diye bir de yumuşak içimli rakı çıkardı. Kuruçeşme Divan’da dev bir tanıtım partisi yapmışlar. Bu Kuruçeşme Divan’a da bayılıyorum, Topkapı Sarayı sanki! Neyse Fasıl’ı içtim, beni kesmedi. Rakı dediğin biraz boğazını yakacak, yutarken kendini hissettirecek. Bu ise, su gibi kayıyor; kıvamı az rakı hissi veriyor.

Dur be artık Hüsnü Şenlendirici!

Mavi neonla ışıklandırılmış Ortaçağ şatosu tipli Kuruçeşme Divan’da niyahet bir hoş seda: Hüsnü Şenlendirici. Oh be, kulaklarımızın pası gitti. Fakat bu Hüsnü Şenlendirici biraz ismini yıpratmıyor mu? Sağım solum sobe, nereye baksam Hüsnü Şenlendirici. Yeter be yahu! Kendini ispatsa, alasını yaptın. Örnek olmaksa, tek tabancasın. Müziğinin üstüne bir de bilgi, görgü, efendilik. Yurtiçleri, yurtdışları... Ama artık biraz geri durmalı bence. İsmini daha ağırdan satmalı. Hüsnü Şenlendirici dinlemek özel bir şey olmalı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!