İşte kadınların gizli kahramanı!

Güncelleme Tarihi:

İşte kadınların gizli kahramanı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 2008 00:00

Haftada en az üç kere davete katılan ve hepsinde farklı kıyafetler giyen kadınların gazete ve dergilerde çıkan fotoğraflarını gördüğünüz zaman aklınızdan ne geçiyor? Bu kıyafetleri nereden, nasıl ve kaça aldıklarını düşünüyorsunuz değil mi? Sıkı durun gizli kahramanı açıklıyoruz. Geceleri çok gezen, çok giyinen kadınların önemli bir kalesini düşürüyoruz.

Firmanın ismi Alfabeta. İlk mağazasını 1993’te Osmanbey’de açtı. Sonraki yıllarda abiye satan küçük butiklere mal vermeye başladı. İsmi kulaktan kulağa yayıldı. Önemli markaların çok benzerlerini yapıyor ve ucuza satıyordu. Sahibi Herman Mıhçı çok pahalı gibi gözüken elbiseleri çok ucuza üretip, satmasıyla meşhur. Ama bugüne kadar hiç röportaj vermedi. Citys Alışveriş Merkezi’nin içinde hayallerindeki gibi bir Alfabeta butiği açınca ortaya çıktı.

Annesi Bomonti’nin önemli ev terzilerinden biriydi. Çok iyi giyinen, modayı yakından takip eden güzel bir kadındı. O küçükken kadınlar provaya gelir, kumaşlar seçilir, dergiler karıştırılır, modeller beğenilirdi. Liseyi Avusturya Lisesi’nde okudu. Bitirdikten sonra üniversite okumak için Los Angelas’a gitti ama üç ay sonra geri döndü. Ne yabancı memleket ne de üniversite umurundaydı. Türkiye’ye döndü ve para kazanmaya başladı.

Amerika’da kadınların üzerinde gördüğü süslü eşofmanların taklitlerini İstanbul’da üretmeye başladı. Kendi malını kendi pazarlıyordu. İç çamaşırı satan dükkanlara, kuaförlere, eczanelere mal veriyordu. Eşofmanın dışarı çıkarken de giyilebileceğini Türk kadınına öğretmeyi iş edindi: "Etiler’de tam merkezdeki bir eczaneye eşofmanlarımı koymak istiyordum. Çünkü üst katında ünlülerin gittiği bir kuaför vardı. İki üç kere gidip, ister misiniz diye sordum. Eczanede eşofmanın ne işi var diye terslediler. Sonra bir plan yaptım. İki gün arayla annemi, teyzemi, tanıdığım başka kadınları eczaneye gönderip eşofman sordurdum. Ama hepsi Mercedes otomobille ve üzerlerine kürk giyip gidiyorlardı. Bir ay sonra eczaneye tekrar gidip eşofman almak ister misiniz diye sordum. Sabah akşam eşofman soruyorlar, hemen getirin koyalım dediler."

Eşofman sayesinde kendini kanıtlamıştı. Başka ailesi olmak üzere yakın çevresindeki insanlar Herman’ın ticarette başarılı olacağına inanmışlardı. Ama ne yazık ki kendisi "Eşofmancı Herman" lakabını sevmemişti. Daha esnek bir alana triko sektörüne kaydı. İşi öğrenmek için önemli triko firmalarında çalıştı. İki yıl sonra kendi trikolarını üretmeye başladı: "O zamanlar bir sezonda bir desen patlatman yeterdi. O bir tutuldu mu sırtın yere gelmezdi."
/images/100/0x0/55eb4eadf018fbb8f8b8d354


TRİKO DENİZİ BİTTİ ABİYE FIRTINASI BAŞLADI

Triko denizi 1992’de bitti. Kararını vermişti, artık daha parlak daha şatafatlı sularda yüzecek, abiye işine girecekti. 1993’te Rumeli Caddesi’nde sadece abiye elbiseler satan Alfabeta mağazası açıldı. O yıllarda sadece abiye satıyor diye piyasada adı çılgına çıkmıştı. Ama sonra herkes peşinden geldi. Birkaç markayı bir arada satan küçük butikler, Alfabeta da satabilmek için Herman Mıhçı’nın kapısında sıra beklediler. Avusturya, Yunanistan, İtalya, Almanya, İsrail, Fransa, İsviçre, İran, Rusya, S. Arabistan, Lübnan, Romanya başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat yaptı.

Bu markanın birinci sırrı çeşit. Mıhçı bir sezonda 500 farklı model üretiyor. Atölyesi 24 saat çalışıyor: "Diyelim ki televizyonda, bir davette ya da konserde birinin üzerinde bir elbise gördüm. Anında gelir benzerini yaparım. Atölyede 300 bin metre kumaş hazır bekler. Yüzlerce renk ve desen var. Eğer gördüğüm elbisenin kumaşının benzeri yoksa kahrolurum." Yurtdışında Roberto Cavalli senin Christian Dior benim dolaşıyor, beğendiği elbiselere binlerce Euro verip satın alıyor, atölyeye getirip o elbiselerin onar değişik versiyonunu yapıyor: "İlham aldığım yüzlerce kıyafet var. Beynimde 20 yıl öncesi de, dün gece gördüklerim de kayıtlı. Mesela geçen ay Gönül Yazar’ın 74 senesinde Caddebostan Maksim’de sahneye çıktığında giydiği bir kıyafetin benzerini yaptım. Yani bugün gördüğümü bugün kopyalamıyorum. Biriktiriyorum, üzerine bir şeyler ekliyorum."

ADINI SÜPERMARKETTEN ALDI

Alfabeta markası ismini Los Angelas’taki bir süpermarketten alıyor. Herman Mıhçı üniversite okumak için gittiği üç aylık dönemde vaktinin büyük bir çoğunluğunu burada geçirirmiş: "O zamanlar kredi kartı yoktu. Alışveriş yaptığın zaman çek keserdin. Ben de en çok Alfabeta süpermarkete çek keserdim. Alfabeta beynime kazındı. Türkiye’ye döndüğümde firmama isim ararken aklıma önce Alfabeta geldi."

İÇİMDE ARAP RUHU VAR

İtiraf edeyim benim içimde bir Arap ruhu var. İstesem de modern şeyler üretemem. Ama Türk kadınları da benim gibi. Sade şeyleri sevmiyor. Mağazada en çok işlemeliler, güllü dallılar, abartılı olanlar satılıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!