Issız Adam’ın mutfağı ekrana taşındı

CNN Türk’ün yeni yemek programı “Arda’nın Mutfağı”nı sunan Arda Türkmen de işte o restoranın gerçek sahibi. 20 yıldır yiyecek-içecek sektöründe çalışan Türkmen, şimdi deneyimlerini Leblon’da hazırladığı yemekler eşliğinde konukları ve izleyicileriyle paylaşıyor.

Sizi CNN Türk’te yayına başlayan “Arda’nın Mutfağı”yla tanıdık. Programdan bahsetmeden önce, yiyecek-içecek sektörüne nasıl girdiğinizi sormak istiyorum.   �

- 2003 yılında Roka adında bir catering firması açtım. O firmayla hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki şirketlere hizmet verdik. 2008 yılına kadar Roka benim ilk göz ağrımdı. Sonra oradaki ekibimle beraber kafe açmaya karar verdik. Hayal ettiklerimi gerçekleştirebileceğim mekanı bulduğumda da Leblon’u açtık. Neredeyse üç yıldır burada işletmecilik yapıyorum.

Aşçılığa olan ilginiz nereden geliyor peki? �

- Rahmetli babam hatırı sayılır bir otelciydi. Onun vasıtasıyla küçük yaşlardayken birçok otelin mutfağına girdim. Annemle babam çalıştığı için evde de sürekli kendi kendime yemekler hazırlardım. Kesile kesile, elim bıçak tutmayı öğrendi! Aşçılık konusunda eğitimli değilim ama yaklaşık 20 yıldır yiyecek-içecek sektöründeyim. İyi bir alaylı sayılırım. Yemek yapmayı da yemeyi de seviyorum. Bir de çok seyahat ederim. Gittiğim yerlerde tattığım lezzetleri araştırır, bunları benzer malzemelerle kendi mutfağımda pişirmeye çalışırım.

YEMEK PROGRAMI FİKRİNE PEK SICAK BAKMIYORDUM

Kendi mekânınızda mutfağa girip çalışıyor musunuz?

- İlk sene her şeye elimi soktum. Şu an ise ekibime çok güveniyorum ve çoğu işi onlara bırakıyorum. Sadece mönülerin tasarlanması, kokteyl seçimleri ve mekândaki yenilikler konularında yönlendirme yapıyorum.

Yemek programı yapmaya nasıl karar verdiniz?

- Yapımcımız Özlem Erginel, yemeğe olan sevgimi ve tutkumu biliyordu, bir yemek programı yapmam konusunda da çok ısrarcıydı. Önceleri bu fikre pek sıcak bakmıyordum, çünkü bir kriz yılından çıkmıştık. İşlerimi bir düzene oturttuktan sonra teklifini kabul ettim ve “Arda’nın Mutfağı” için kolları sıvadık. 2,5 senedir Kalebodur ve Çanakkale Seramik ile birlikte çalışıyorduk, programın sponsorluğunu da onlar üstlendi.

SIRADAN MALZEMELERLE SIRA DIŞI YEMEKLER

İlk bölümü izlememiş olanlar için programın formatından da biraz bahseder misiniz?
 
- Ben programımın bir şef aşçının partneriyle stüdyoda yemek yaptığı, ölçülü tariflerin verildiği o klasik yemek programlarına benzemesini istemedim. Daha aktüel ve güncel yanları olan bir program olsun istedim. Bu nedenle gitmeyi sevdiğim pazarları ve alışveriş yaptığı esnafı da programa taşıdım. Her bölümde çarşı-pazar gezmesi yapıyorum. İzleyicilere neyi nerede bulabilecekleri, yemek malzemesi alırken ya da pişirirken hangi özelliklere dikkat etmeleri gerektiği gibi pratik bilgiler veriyorum. Kendi aldığım malzemeleri de Leblon’daki mutfağımda pişiriyorum. Programda ayrıca dostlarımı ağırlayıp yaptığım yemekleri onlara tattırıyorum. “Arda’nın Mutfağı”, hızlı akan, dış çekimi de olan, aktüel, dinamik ve sohbetli bir yemek programı.

Dünya mutfaklardan da tarifler verecek misiniz?

- Aslında bu konuda bir sınırım yok. Evde deneyip keşfettiğim yemekleri de yapacağım, tavada çok hızlı pişen yemekleri de, hazırlanması uzun zaman alanları da... Dünya mutfağından isimler vererek bunu kısıtlamak istemiyorum. Amacım sıradan malzemelerle sıra dışı yemekler yapabilmek.

BADE İŞÇİL MUTFAKTA ÇOK HAMARATMIŞ�

İlk konuğunuz Bade İşçil’di, önümüzdeki cumartesi günü kimi ağırlayacaksınız? �

- Bade İşçil’in uzunca yürüyüşler yaptığını öğrenince ona “Yemek yemek için mi bu kadar yürüyorsunuz?” diye sorduk. “Evet” cevabını alınca da hemen programa davet ettik. Çok keyifli bir sohbetti. Mutfakta epey hamarat olduğunu öğrendik. Bir sonraki programda da Tuvana Büyükçınar ve eşini konuk aldım. O da gayet keyifli bir sohbet oldu.