İlk fırsatta İstanbul

Güncelleme Tarihi:

İlk fırsatta İstanbul
Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2012 00:00

Tesadüfler bir matematik hesabından ibaret olsaydı... Ve yanınızda sayılar arasındaki tüm bağlantıları görebilen, üstün zekalı bir oğlunuz... Başınıza neler gelirdi dersiniz? 20 Mart tarihini not edin, Kiefer Sutherland’in çok ses getirecek yeni dizisi “Touch”, Fox Life’ta başlıyor...

Haberin Devamı

Karısı 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıda hayatını kaybeden Martin Bohm (Kiefer Sutherland), 11 yaşındaki otizmli oğlu Jacob (David Mazouz) ile beraber yaşamaktadır. Jacob’un kimselere benzemeyen bir özelliği vardır; kağıtlara karalayıp durduğu sayılarda kimsenin görmediği bağları görebilmekte, başka bir deyişle sayıların düzeni içinde, gelecekte olacakları göstermektedir. Martin’in, sözlü iletişim kuramayan oğluyla ilgili keşfettiği bu gerçek, onunla bağ kurmasına yardımcı olacak; “Tesadüf” dediğimiz şeyin ise hayatımızda var olan sayılarda gizli olduğunu anlatacaktır... Ama nasıl?
Biliyorsunuz, Hollywood’un son yıllarda yapımlara hikaye etmeyi en çok sevdiği konular arasında, tesadüflerle kesişen ve gizemli yollarla birbirine bağlanan hayatlar, başı çekiyor. Kiefer Sutherland’ın yeni dizisi “Touch”, işte buna bambaşka bir bakış açısı getiriyor.
Dizinin Los Angeles’taki ilk gösterimini Kiefer Sutherland ile birlikte izledim. Türkiye’den sadece Hürriyet’in davet edildiği bu özel gösterimden sonra, son olarak “Heroes”un yaratıcısı olarak da hatırlayacağınız yapımcı Tim Kring ve başrol oyuncusu Kiefer Sutherland ile diziyi konuştuk... Kring’den notlar yarına...

Haberin Devamı

Televizyon tarihine geçen “24” gibi bir yapımdan sonra yeni bir projenin başrolündesiniz. Bu projeye nasıl dahil oldunuz?

Kiefer Sutherland: Açıkçası senaryoyu ilk elime aldığımda, yeni bir proje için hazır hissettiğim bir dönemde değildim. Fakat senaryoyu okuduğum anda bu dizide mutlaka bulunmam gerektiğini anladım, çünkü “Touch” bir oyuncunun hayatında karşısına bir defa çıkabilecek nadir iyi işlerden biri.

Nedir hikâyesi, bir de sizin cümlelerinizle dinleyelim...

- Hayatta sürekli karşımıza çıkan, her an, her dakika yaşadığımız teğet geçmeleri, kesişmeleri, karşılaşmaları konu ediyor dizi. Hikâyenin merkezinde bir baba-oğul ilişkisi var. Martin’in, yani canlandırdığım karakterin oğlu, özel bir çocuk. Her hafta hikâyenin özü ikisi çevresinde gelişiyor. Bunun haricinde, onlarla bağlantılı yan hikâyeler de konu ediliyor. Böylece dünyanın çeşitli yerlerinden çeşitli karakterlerle tanışacağız. Bana kalırsa dizinin eğlenceli kısımlarından biri, her bölümde tesadüfleri yaratan bulmacaların nasıl bir araya geldiğini izlemek olacak.

DAVID İLE BENZERSİZ BİR KİMYA YAKALADIK

Jacob’u canlandıran David, çok yetenekli bir çocuk... Sanıyorum Hollywood’a takdimi de “Touch” ile gerçekleşecek; onu nasıl seçtiniz?

- İngiltere’den Kanada’ya birçok ülkede çocuk aradık. 25 kadar çocukla görüştük, David ilkti. Hepimize harika bir duygu geçirdi. Zaten aradığımız da buydu ve dedik ki “İlk çocuktan bu kadar iyi performans aldıysak, kim bilir daha neler göreceğiz”! İkinci çocuk, üçüncü çocuk, dördüncü çocuk derken, sürekli “Hiçbiri ilki kadar duygu geçiremiyor, hatta ona yaklaşamıyor bile” deyip sızlandığımızı fark ettik ve başa döndük. Aslında kimi seçeceğimiz, David ile ilk karşılaştığımız an belliydi. Doğal, kendi içinden gelen bir yeteneği var ve tüm dizi ekibi olarak bunu 11 yaşındaki bir çocuk için inanılmaz buluyoruz... Beraber benzersiz bir kimya yakaladık.

Sette kendi aranızda “tesadüf anlarınızı” konuşuyor musunuz?

- Herkesin “Eğer o gün tesadüfen orada olmasaydım, bugün şu olmayacaktı” gibi cümlelerle anlattığı, hayatını önemli derecede değiştirmiş bir anısı vardır. Sette de herkes kendi “Touch” anlarını anlatıyor tabii. Günlük konuşmalarda bile tesadüflerin ne kadar sık konuşulduğunu görmek şaşırtıcı. Beklenmedik olaylar, şanslar, yakın temaslar... İşte bu, tüm insanlığın ortak ve uluslararası dili aslında. Tabii bunun tam tersi de geçerli. Her şey birbiriyle sandığımız ya da istediğimiz gibi bağlantılı olmak durumunda değil. Mesela “evrenin görünmez güçleri”nin yanımızda olacağını düşündüğümüz bir gün, işler hiç de istediğimiz gibi gitmez ve “Belki de doğru yer veya zaman değildi” deriz, bu omuzlarımızdan büyük bir yük kaldırır. “Belki bugün, her şey olması gerektiği gibi gidiyordur” deriz... Bu da geçerli bir durum.

“24”TE EFSANE YARATACAĞIZ DİYE ÇALIŞMIYORDUK

“24”, televizyon tarihinde bir devrim yaptı diyebiliriz. “Touch”un böyle bir yönü olacak mı?

- Teşekkür ederim, böyle düşündüğünüz için. Bir dizinin televizyon tarihinde yaratacağı etkiyi önceden tahmin etmek mümkün olmuyor. Büyük resmi, dizi bittikten ve yarattığı etkiyi gördükten sonra gözlemleyebiliyorsunuz. “24”te büyük resme odaklanmadan sahneden sahneye, bölümden bölüme savrulduğumuz ve bir sezonun nasıl bittiğini bile fark etmediğimiz bir tempo vardı. “Biz bir efsane yaratacağız” diye çalışmıyorduk, sadece inanarak, severek ve çok çalışarak işimizi yapıyorduk. Şimdi de durum farklı değil. Küçük şeyler önemli; sabah uyanmak ve o gün çekeceğimiz sahneler için heyecanlanmak gibi... Söylemek istediğim şu: Öncelikle büyük, kocaman hedefler, büyük başarılar değil, küçük şeyler, detaylar düşünüyorsunuz. Mesela bugünkü sahneler dünden daha mı sert olmalı? Daha mı yumuşak? Yoksa daha mı güçlü? Daha mı zayıf? Küçük parçaları önemiyorsunuz önce. Büyük resim, dizi bittiğinde ve geriye baktığınızda elinizde kalanlar oluyor. Ne yaptığınızı, yapımın izleyici üzerindeki etkisini ve efsane olup olmadığını, devrim yaratıp yaratmadığını ancak o zaman doğru bir biçimde görebiliyorsunuz. Tabii böyle bir etki yaratabilirsek çok mutlu olurum...

Haberin Devamı

İNSANIZ, UNUTTUK AMA HEPİMİZ AYNIYIZ!

Artık dizilerin genellikle uluslararası platformlar seçtiğini, dünyanın farklı yerlerindeki toplumları ve kültürleri konu ettiğini görüyoruz. Bu, “herkese ulaşma çabası” olarak değerlendirilebilir mi?

- Bir yapım dünyanın farklı yerlerinde farklı insanların hikâyelerinden seçildiğinde, dil engeli, din ve kültür ayrılıkları ortadan kalkıyor... Bizi ayırıyor gibi görünen tüm faktörleri ortadan kaldırdığımızda, gerçek ihtiyaçlarımızı anlayacağımız ve birbirimizi gerçekten algılayabileceğimiz bir platform çıkıyor ortaya. Ve görüyoruz ki aynı şeyleri arzuluyoruz, aynı şeylere ihtiyaç duyuyoruz... Belki bunları farklı şekillerde yapıyoruz ama nihayetinde aynıyız, insanız... Etrafımızda o kadar çok gürültü ve dikkat dağıtıcı unsur var ki, artık insan olduğumuzu hatırlamaz hale geldik. Hem de uzun süreden beri...

Haberin Devamı

DÜNYAYI İLGİNÇ KILAN ÖZELLİK, ÇEŞİTLİLİK  

“Touch”un vurgulamak istediği bir mesajı var mı?

- “Touch”a “Bir şeyleri değiştireceğiz” motivasyonuyla başlamadık. Farklı kültürlerin, farklı dinlerin, farklı dillerin bulunduğu, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan insanların konu olduğu bir yapım bu. Her şeyin köküne indiğimizde görüyoruz ki, hepimizin aynıyız. Vurgulamak istediğimiz, yola çıkış noktamız bu. Ayrıca kültürlerin çeşitliliğini gösterebiliyoruz, dünyada bundan daha harika ne olabilir? Burada herhangi bir topluluğu, bir dili dışarıda bırakıyor ya da “siz farklısınız” diyor değiliz, bunun tam aksini yapıyoruz. Çünkü dünyayı inanılmaz derecede ilginç kılan özellik, çeşitliliğimiz.

Haberin Devamı

İSTANBUL’U ÇOK MERAK EDİYORUM

Türkiye’yi hiç ziyaret etmediğinizi biliyorum. Gelmeyi düşünüyor musunuz?

- Evet, mutlaka! “24”ün son senesinde bir ara Romanya’da çekimdeydik, tam Türkiye’ye geçecektik ki programı sıkıştırdıklarını, derhal Amerika’ya geri dönmemiz gerektiğini fark ettik ve planlarımızı değiştirmek zorunda kaldık. İki sene önce kızım Ege koylarını dolaştı, hayatının en etkileyici deneyimini yaşadığını söylüyor. Ben esas İstanbul’u çok merak ediyorum, dünyada çok az şehirde binlerce yıl öncesinden kalma medeniyetin izlerine rastlayabilirsiniz...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!