İlişkimiz elektral değil

Güncelleme Tarihi:

İlişkimiz elektral değil
Oluşturulma Tarihi: Mart 28, 1999 00:00

Haberin Devamı

Doğrusu röportaja giderken çok heyecanlıydım. Uzun yıllardır tanışmamıza, hatta uzaktan uzağa birbirimiz sevmemize rağmen arkadaşlık çerçevesinde bir ilişkimiz olmamıştı. ‘‘Ya söyleşi sırasında anlayamadığım İngilizce sözcükler kullanırsa!’’ ‘‘Ya soğuk bir ortam oluşursa!’’ ‘‘Ya sorulara cevap vermezse!’’ gibi endişelerle gittim buluşacağımız yere. Dönüşümde ‘‘O bizden biri’’ydi ve bizden biri olması için Anadolu'nun bağrından kopup gelmesi şart değildi.

Ajda Pekkan, kendini çocuklara, yaşlılara, hayvanlara ve işine adamış. Gazeteci ordusunu peşine takmadan birçok fakire, yaşlıya ve hastaya yardıma koşuyor. Kendisinden soğuk ve kendini beğenmiş olarak bahsedilmesine çok üzülüyor, çünkü içinde büyük bir insan sevgisi var. Bundan sonra içindeki bu duyguyu yansıtacak biçimde halkla içiçe yaşamak istiyor.

Bir televizyon kanalına programa başlıyor. İlk çekimler nisan ayı içerisinde Harran'da gerçekleşecek. Kültür Bakanlığı'nın katkılarıyla Diyarbakır'da ve birçok yerde konser verecek. Dedikoduyu hiç sevmiyor. İçki ve sigara içmiyor. Resim yapıyor. İçindeki ‘‘Modacı’’yı ortaya çıkarmak istiyor. Yeni çıkan bütün CD ve kasetleri alıyor, tür ayırmadan hepsini dinliyor. Evinde dokuz tane birbirinden güzel kedisi var, iki ayrı cins kediyi çifleştirmeyi düşünüyor. Eminönü'nde satılan hastalıklı hayvanları kurtarmak istiyor. ‘‘Süperstar’’ olmanın ayrıcalıklı olmak anlamına gelmediğini düşünüyor ve kendisini bu topraklarda doğmuş, bu ülkede yaşamış herhangi bir bireyden farklı görmüyor.

Her zaman halktan uzak bir Ajda imajı vardı. Uzun zamandır halkla çok içiçe görüyorum sizi. Mesela en son Harran'da bir konser verdiniz. Orada bir ilkokul yaptıracaksınız.

- Evet, konser sırasında söz verdim ve inşallah haziranda temelini atıyoruz. Hatta daha evvel galiba. Ayrıca yapacak daha çok işim var. Mesela bir vakıf kurmak istiyorum. Bunun daha içeriğini bilmiyorum. Belki birkaç içerikli olabilir. Onu ancak vakıf olayına vakıf olduktan sonra karar vereceğim.

Bir de lösemili çocuklara yardım var galiba...

- Evet. Türk Kalp Vakfı'nın tüm konserleri bana ait. Ama bıktırıncaya kadar bana ait olmasını istemiyorum. Bunu tüm sanatçı arkadaşlarımla beraber götürmek istiyorum. Bir misyon olarak üstlenmiş durumdayız. Buna paralel olarak yine o misyonu takiben lösemili çocuklara yardım konserlerinde de sıra sanırım iki senede bir bana geliyor. Bunu seve seve yapıyorum. Çünkü ülkemi çok seviyorum. Ama devletimizin daha çok sahip çıkması gerekiyor bu ülkeye. Mesela son Oktar Babuna olayında, niçin o makineden sadece iki tane var? Türkiye gösterişten ziyade bu tip insanların yararına olan şeylere yatırım yapsa daha faydalı olmaz mı? İçim parçalanıyor böyle şeylere. Çünkü ben bunun acısını Emir'de yaşadım. Üç sene yapay bir şekilde yaşattılar onu. Ondan sonra ben kendimi herhangi bir şekilde alkole ya da uyuşturucuya vurmamak için evlendim. Benim evlenmem tamamen kaçmak içindi.

BİR ERKEĞE SAYGI

Herhangi bir toplantıya yada kokteyle katılırken para istermişsiniz. Bu gerçek midir?

- Asla, hayır.

O toplantıdan bahsedilsin, diye sizi davet ederlermiş. En son Calvin Klein'ın açılışına davet edildiniz ve bunun için para talep ettiniz. Böyle bir şey var mı?

- Evet, bu doğru. Belli bir teberru istedim. Baktım bunu herkes istiyor. Ben de istiyorum, dedim. Harran'daki okul için istedim.

Sizde bayağı değişiklikler var veya bunlar vardı da biz mi bilmiyorduk. Bunun sebebi hayatınıza bir politikacının girmiş olması olabilir mi?

- Hayır.

Bir politikacı ile beraber olmak hayatınıza bir şeyler kattı mı veya zorluklar getirdi mi? Daha bir kontrollü olmak zorunda hissettiniz mi kendinizi?

- Yıldırım Bey hakkında tamamen objektif konuşacağım. Onun bir politikacı olarak değil de insan olarak hayatıma bir şeyler kattığını söyleyebilirim. Bugüne kadar benim hayatımdaki tesadüfen beraber olduğum insanların çok dışında. Belki dışardan bakıldığında çok yüzeysel görünen bir birliktelik. Ama o kadar içten bir beraberliğimiz var. Onun mesleği yüzünden çok sık görüşemiyoruz ancak buna rağmen çok içten bir beraberlik. Bizim beraberliğimiz birtakım şartlanmalara veya istemlere dayalı değil. İstem dışı gelişmiş, istem dışı oluşmuş ve şimdi de istem içinde ama sonucunun ne olacağını bilmediğimiz çok hoş bir bütünlük içinde olduğumuzu farkettik. Farkettik diyorum çünkü kendisinin de aynı hisler içerisinde olduğunu biliyorum. Yani ben inanılmaz şekilde hayatımda bir erkeğe çok büyük saygı duyuyorum. Babamdan sonra.

Bu bir aşk ilişkisi mi?

- Aşk lafı bana artık o kadar ucuz geliyor ki. Sevgi de çok tuhaf, sevginin de olmadığı yerde zaten beraber olunmuyor. Ben bütün bunların sentezine varmış olarak görüyorum bu yaşta kendimi. Yani yaşamımda kilometre taşlarıyla alakalı. Aynı sanat yaşamımda olduğu gibi hayatımda da böyle. Beraberlikte de bunu çok ucuzlatmamak lazım. Küçümsememek lazım, bunu aşk olarak tanımlamamak lazım, bunu sevgi olarak tanımlamamak lazım. Bunun mutlaka değişik bir ismi olması lazım. Yani böyle bir elektral yaklaşım değil. Herhangi bir psikiyatr ile onun hastası durumu hiç değil. Ama bir tek şey söyleyeyim, benim kendime olan güvenimi kendisinin mantığı ile belli bir dengeye getirmiş durumdayım. Bu da bana kadın olarak kendime olan özgüvenimi kazandırdı. Böyle bir dostum olduğu için çok büyük mutluluk ve gurur duyuyorum. Benim için çok hoş bir bütün.

BENİ KİMSE TAŞIYAMAYACAK

Beraberliğiniz başlarken onun politikacı olmasının bir etkisi oldu mu?

- Ben kimsenin konumundan etkilenmem ve etkilenmiyorum. Zaten öyle bir yerde hissediyorum ki kendimi. Ben kendi konumum itibariyle belli bir doyum noktasındayım.

Benim şöhretimi ancak böyle bir adam taşıyabilir, diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Sanatçıların ve özellikle de sizin gibi bir insanın bu tip şikayetlerinin olması lazım. Sizleri herkes kolay kolay taşıyamıyor.

- Aynen böyle bir şikayetim vardı. Değer yargılarını kaale aldığınız zaman tabii ki böyle bir insan beni daha rahat taşıyabilir demiştim. Ama sonuçta beni kimsenin taşıyamayacağını görmüş oldum. Beni hiç kimse taşıyamayacak, bir tek ben taşıyacağım kendimi. Herkes beni çok sevecek çok değer verecek, bir yerlere koyacak ama asla taşıyamayacak.

Beraberken politikadan bahsediyor musunuz?

- Tabii.

Ben olsam şöyle yapardım dediğiniz oluyor mu?

- Yok hayır. Eleştirmiyorum. Zaten nasıl eleştirebilirim, benden daha fazla bilen ve tecrübe sahibi bir insan kendisi. Ancak şöyle; kendisi çok zarif, zaman zaman danışır. Zaten biz herşeyi birbirimize danışırız ama danışsak bile birbirimizin hayatını değiştirmediğimizi farkediyorum. Birbirimizin işlerine karışmıyoruz. Bunu bir zerafet ya da alışkanlık olarak görüyoruz.

Yıldırım Bey parlamento dışı kalacak. Sanatçılarla birlikte olan diğer politikacılar da öyle. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bunu bir kriter olarak değerlendirmiyorum. Bir tesadüf olduğunu düşünüyorum. Çünkü bütün kriterler çok değişik.

Hayata bakışınızda bir değişiklik oldu mu?

- Hayır. Zaten memur çocuğuydum. Bir asker kızıydım. O yüzden de her zaman o koşullar içinde yaşamak istedim ve insanları da o koşullar içerisinde değerlendirdim. Hiçbir zaman kendimden çok üstün bir insanla beraber olmak istemedim. Çünkü o bana büyük rahatsızlık verirdi. Ama karakter ya da kültür dengesi olarak beni aşağıya çekecek insandan da hep korkarım. Ben her zaman çok verici bir insanım. O yüzden de bugüne kadar çok hayal kırıklıkları yaşadım. Birazcık da bu kadar çok soyutlanıp kendimle özdeşleşmem oradan kaynaklandı. Yani eskisi gibi şöhretin kullandığı Ajda Pekkan değilim artık. Ben şöhreti kullanmayı öğrendim. Ajda Pekkan benim umurumda değil artık. Keşke elimde olsa da öldürüp yeni birini çıkarsam, o zaman rahatça sokağa da tükürür, gece dışarı çıkıp gönlümce de eğlenebilirdim.

ESKİDEN ÖZGÜVENİM YOKTU

Diğer insanlardan farklı mıdır politikacılar? Mesela bazı meslekler insanları katı yapar. Yıldırım Bey nasıl bir insandır?

- Ben Yıldırım Bey hakkında konuşmayı istemiyorum. Hayatımdaki insanın duygusallığı onunla benim aramda kalmalı diye düşünüyorum. Ancak çok iyi anlaştığımızı söyleyebilirim. Çünkü ilişkimizde bundan başka bir ortak payda yok, mantık olarak çok anlaşırız.

Politik görüşünüz aynı mı Yıldırım Bey'le?

- Evet aynı.

Kıskanır mısınız?

- Hayır, hayatımda hiç kimseyi kıskanmadım. Onun beni kıskanıp kıskanmadığını da bilmiyorum. Çok olgun ve de mantıklı bir insan. Belki de böyle olduğu için uzun zamandır mantıklı gidiyor.

Devamlı mantık da insanı rahatsız etmez mi?

- Belki rahatsız ediyor ama bunun tam tersine bakarsanız kıskançlık da beni çok rahatsız ediyor. Etti de.

Bazı şeyleri doğal halinde bırakmak isteği oluşmuyor mu özellikle bu ilişkide? Rahat gezdiğiniz yerler var. Sarmaş dolaş çıkıyorsunuz bazen. Devamlı böyle yaşamak istemez misiniz?

- Evet çok zor ama olmuyor. Bir kere öyle davrandık ama görüyorsunuz işte her gece temcit pilavı gibi onu gösteriyorlar. Herhalde Berna Hanım da Mesut beyi çok seviyor ama her dakika da elele dizdize görünemiyorlar. Bir takım protokol kuralları var.

Politikaya girmeyi hiç düşündünüz mü?

- Aman aman hayır.

Hiç teklif geldi mi?

- Gelse de istemem. Çünkü oradaki insanlar çok değişik. Düşünce tarzları değişik.

Sizi yönlendirenler kimlerdi bugüne kadar? Halkın içine giremediniz, sokmadılar.

- Beni kimse yönlendirmedi.

Ama bir şey vardı ve siz Harran'a gitmezdiniz.

- Evet belki de genetik olarak bir şey var. Belki de babamın asker olması buna sebep oldu. Aslında bu insan sevgisi, hayvan sevgisi eskiden beri içimde vardı. Birtakım şeyler bunları ortaya çıkarmama engel oluyordu. Ama ben bunları özgüvenim sayesinde kırdım. Eskiden özgüvenim yoktu belki de. Ondan bundan çekinmekten bir şey yapamıyordum.

SON SÖZ

Okuduklarınız Ajda Pekkan'ın anlattıklarının bir kısmı. Tamamına yer verseydik bugün gazetenizde başka hiçbirşey olmayabilirdi. O kadar dolu bir gün o kadar size içini dökme ihtiyacında Ajda Pekkan... Ve sizi ciddiye alıyor, dolayısıyla işini de. Çoğu zaman mizah konusu olan estetik ameliyatlarının sebebi de bu. Bunca yıl zirvede kalmayı başarabilen, geçip giden zamana, değişen değerlere rağmen başarı grafiğinde en ufak bir düşüş olmayan kaç kişiyi tanıyorsunuz? Ajda Pekkan'a saygı duymak zorundayız.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!