Ä°haleye çıkardık restore edeceÄŸiz

Güncelleme Tarihi:

İhaleye çıkardık restore edeceğiz
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 12, 2005 00:00

OrtaçaÄŸ sanatının Türkiye’deki ÅŸaheserlerinden 800 yıllık DivriÄŸi Ulu Camii 50 yıldır için için ölüyor. Hem de sözüm ona restorasyonlar marifetiyle.BirleÅŸmiÅŸ Milletler EÄŸitim Bilim ve Kültür Organizasyonu UNESCO’nun 1985’te Dünya Mimari Mirası’na dahil ettiÄŸi DivriÄŸi Ulu Camii ve Darüşşifası’na en ölümcül darbeyi, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 60’lı yıllarda yaptırdığı restorasyon vurdu. Åžimdi Ulu Cami için yeni ve kritik bir dönem baÅŸladı. Sivas Valisi Hasan Canpolat, ihaleye çıkarak caminin restorasyonunu gerçekleÅŸtireceÄŸini açıkladı. Tam, ‘Aman ne güzel, nihayet Ulu Cami kurtarılıyor’, baÅŸka bir ses kafaları karıştırdı. Prof. Dr. DoÄŸan Kuban, ‘İhale derhal durdurulsun’ diyordu. Kuban böyle düşünüyorsa mutlaka bildiÄŸi vardı. Çünkü Kuban, Türkiye’nin restorasyon duayeniydi, Ulu Cami’ye 40 yılını vermiÅŸ, 1997’de ‘DivriÄŸi Mucizesi’ adlı bir kitap yazmıştı. Ãœstelik DivriÄŸi Ulu Camii ve Darüşşifası’nın Restorasyonu Ä°ÅŸi Bilimsel Danışma Kurulu Genel Danışmanı’ydı. En iyisi caminin son halini görmek, resmi yetkililer ve Kuban’ın görüşünü almaktı. Öyle yaptık...Ulu Cami, Anadolu kültürü ve mimarisi açısından çok önemli ancak sorunlarının hükümet düzeyinde ele alınması gerekiyordu. 4 Eylül 2003’te Sivas’ta yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından sonar BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan, DivriÄŸi Ulu Camii ile ilgili ne gerekiyorsa yapılacağını, hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayacağını açıkladı. Caminin onarımı hükümet kararı haline geldi. Yatırımları Hızlandırma ÖdeneÄŸi’nden Turizm Bakanlığı aracılığıyla 2.3 trilyon liralık ödenek aynı yılın kasım ayında Sivas Ä°l Özel Ä°daresi’ne aktarıldı. Bu, baÅŸlangıç ödeneÄŸi. Hükümet, caminin restorasyonu için hiçbir masraftan kaçınılmayacağını belirtti. Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı ve Sivas ValiliÄŸi bir protokol imzaladık. Üç kurumun iÅŸbirliÄŸiyle restorasyonun yürütüleceÄŸini deklare ettik. Teknik kurul ve danışma kurulu oluÅŸturduk. Ä°hale Kanunu’ndan kaynaklanan sıkıntılar gündeme geldiÄŸi için cami restorasyonu kanunun kapsamı dışına çıkarıldı. Fakat Kültür Bakanlığı uygulamaya iliÅŸkin yönetmelikleri çıkarmadı. Bir an önce Kültür ve Tabiat Varlıklarının Restorasyonuna Ä°liÅŸkin Ä°hale Uygulama YönetmeliÄŸi’nin çıkması lazım. Bu yüzden mevcut Ä°hale Kanunu’na göre iÅŸlemi yürütüyoruz. Taslak ÅŸartname hazırlandı. Ä°hale için geçtiÄŸimiz mart ayında ilan verdik. Talip çıkmayınca ihaleyi iptal ettik. Tekrar ihaleye çıkıyoruz. Aynı ÅŸartnameye yine talip çıkmayacağı için deÄŸiÅŸiklik yapıyoruz. Ä°steyen herkes -yabancılar dahil-, konsorsiyum halinde de girebilecek. Caminin etrafındaki on tarihi eserin onarımını da ihaleden çıkardık. Özel fiyatlandırma yapılacak. Mevcut kanunda ‘Ucuz fiyat verene ihale edilecek’ diye bir ÅŸey yok. Kim daha iyi yapacaksa ona verilir. Ãœniversiteler bu ihaleye katılmalı. Restorasyonun kaça mal olacağı, mevcut kanuna göre açıklanmıyor. Paha biçilmez demek yeterli. BÄ°R BENZERÄ° DAHA YOKCami, MengücekoÄŸulları hükümdarı Süleyman Åžah’ın oÄŸlu Ahmet Åžah tarafından 1228 yılında yaptırıldı. 1280 metrekarelik kapalı alana sahip. Anıtın baÅŸmimarı Ahlatlı HürremÅŸah. BitiÅŸiÄŸindeki Darüşşifa (hastane) ise eÅŸi Ahmet Åžah’ın eÅŸi ve Behram Åžah’ın kızı Melike Turan Melek tarafından yaptırıldı. 768 metrekarelik alana sahip olan hastanede ruh hastalıkları müzik ve su sesiyle tedavi edilirdi. Her iki yapı birbirinden ayırt edilemediÄŸi için Ulu Cami sözcüğü her ikisini de kapsıyor. Caminin mükemmel bir işçilikle yapılmış olan ahÅŸap minberi, Tiflisli Ä°brahim oÄŸlu Ahmed adlı bir sanatkara ait. 16 sütunlu cami, 23 tonoz ve iki kubbe ile örtülü. Mihrabın biçim ve bezemelerinin Anadolu’da baÅŸka örneÄŸi yok. Caminin, Kıble-Kuzey Taç Kapısı, batı yönünde çıkış kapısı olan Çarşı-Batı Kapısı ve doÄŸuda yer alan Åžah Kapısı olmak üzere üç giriÅŸi bulunuyor. Camide dört kitabe, dört usta imzası, besmele, ayet ve dua yazılı olan 21 pano yer alıyor. Kapılarda birbirini tekrarlamayan kabartma motifler, ışık-gölge oyunları anıtsal etki yaratıyor.40 YILINI BU YAPIYA VEREN PROF. DOÄžAN KUBANEllemeyin üstünü örtün yeterUlu Cami ihalesi hemen durdurulmalı. Türkiye’de restorasyon yapılamaz. Özellikle de OrtaçaÄŸ eserlerinde. Restore edecek adam yok. Bu kadar komple bir restorasyon hiç yapılmadı. Yeterli hazırlık, laboratuvar çalışması, teknik araÅŸtırma, röleveleri yapılmadan, gereken para ayrılmadan bu iÅŸi ihale ediyorlar. Müteahhit bu iÅŸin uzmanı deÄŸil, bir uzman buluyor. Türkiye’de hálá en büyük anıtların modern usullerle yapılmış rölevesi yok. OrtaçaÄŸ mimarisini; OrtaçaÄŸ Ermeni Mimarisi, OrtaçaÄŸ Selçuklu, OrtaçaÄŸ Anadolu konstrüksiyon tekniklerini, malzemelerini, dekoratif detayları bilmek gerekiyor. Restoratörlerin bunları bilmesi zaten zor. Müteahhitlerin duyarlı olması imkansız. DivriÄŸi Ulu Camii’nin tabanı yakınındaki imam hatip lisesinden almıyor ki suyu sadece. YaÄŸmur, rüzgar, kar, don, dolu da zarar veriyor. Ä°mam hatipteki çocuklar bahçesinde futbol oynuyor. Caminin kapılarını kale yapıp ÅŸut çekiyorlar. Bunlar ayıp ÅŸeyler. Bunlar gecekondu iÅŸleri. Hayır olsun diye dolap, halı hediye alıyorlar. Bütün bunlar, bu iÅŸlerin farkında olmayan toplum kültürünün gösterileri. Bu yüzden çok yapı kaybettik. Devlet, mucize niteliÄŸindeki DivriÄŸi taÅŸ oyma bezemesini, bugüne kadar futbol oynayan çocuklara, kara ve dona koruyamadı. Cehalet sis perdesi gibi Türkiye’yi sarıyor. HEYKEL GÖZÃœYLE BAKILMALIDivriÄŸi’de de geri dönülmez hatalar yapılacak. Çünkü çalışmanın teknik bir temeli yok. Rheims Katedrali’ni gördüm geçenlerde. On senedir on ÅŸirket taÅŸ analizi yapıyor. O ÅŸirketler, 100 yıldır bu iÅŸe hazırlanmıştır. Katedralde bin tane heykel var, hálá tartışıyorlar. Çünkü OrtaçaÄŸ, zordur. Ulu Cami’de de hiçbir ÅŸey birbirine benzemiyor. TaÅŸ duvarı düzeltebilirsin ama taÅŸ oymayı şırınga yöntemiyle ancak 15 yıl yaÅŸatabilirsin. 800 yıllık yapıyı 15 yıllık garantiyle kime emanet edeyim. Münferit bir yapı. EÅŸi yok. Müzeye kaldırılması gerekiyor. Ulu Cami’ye heykel gözüyle bakmak lazım ama müzeye taşınması zor. Türkiye’de restorasyonların duayeniyim. Söyleyeceklerim, kuÅŸağımdakilerin eriÅŸtikleri bilginin özeti. Türkiye’de iki dünya çapında büyük yapı var: Biri DivriÄŸi Ulu Camii, diÄŸeri Edirne Selimiye Camii. Bunlarla oyun olmaz, tartışılmaz. Topkapı Sarayı’ndaki Mukaddes Emanetler gibi saklanması gerekir. ÖRTÃœN, BÄ°R DAHA DON YEMESÄ°NHiçbir ÅŸey yapmak gerekmiyor. Binayı örtmek gerekiyor. Bir kış daha geçirmesin. Hemen naylon örtün. Ama bir daha rüzgar, yaÄŸmur, don yemesin. Ä°ki yıldır söylüyorum. Valiye caminin üstünü örtelim, diyorum. Vali DivriÄŸi’nin silueti, diyor. Ne silueti? Caminin etrafı binalarla berbat edilmiÅŸ. Ya benim dediÄŸimi yapacaklar ya da restore ediyoruz diye rastgele müdahale edecekler ve beÅŸ on sene sonra daha beter olacak. Engellemenin yolu, camiyi müze deÄŸerinden kabul edip üstünü örtmektir. Ondan sonra içinde istedikleri düzenlemeyi yapsınlar ağır ağır. Kazakistan’da Ahmet Yesevi Türbesi gibi. Onu da su basıyordu. Etrafına kuyular kazmışlar, suyu toplayıp baÅŸka yere veriyorlardı. Cami olarak kullanmak istiyorlarsa yine kullansınlar. Ama önce kurtarsınlar. Yukarıdan taÅŸlar düşüyor, namaz kılıyorlar. Neden, illa Ulu Cami’de namaz kılacaklar. Ä°slamiyet’te namaz önemli, kılanan yer deÄŸil ki. Gittim, gözlerimle gördüm dökülüyor, eriyor, kayboluyorSivas’ın DivriÄŸi Ä°lçesi’ne yaklaÅŸtıkça yol bozuluyor. Kangal’dan itibaren asfalt ile stabilize arası daracık yoldan DivriÄŸi’ye ulaşıyoruz. Bir zamanlar ilçenin dışında olan cami, ÅŸimdi apartmanlar arasında kalmış. DivriÄŸi Kaymakamı Mustafa Türk ihale sonucu yapılacak restorasyondan umutlu:’800 yıl direnen bu yapı, geliÅŸen teknoloji sayesinde ilelebet yaÅŸar.’ Müftü Mustafa Önder’le birlikte Ulu Cami’ye gidiyoruz. Önder, Almanca bildiÄŸi için Alman turistlere de rehberlik yapıyormuÅŸ. ‘Ulu Cami’nin mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, kullanım hakkı ise Diyanet Ä°ÅŸleri’ne ait. TBMM, Kültür, Turizm Bakanlığı ve UNESCO da müdahil’ diyor.Cami bahçesinde tek tük ziyaretçiler. TaÅŸ oyma bezemeleriyle dünya sanat tarihinde benzeri olmayan caminin süslemeleri dökülüyor, eriyor. DoÄŸu Kapısı, diÄŸer adıyla Åžah Kapısı, kışla kapısı gibi gri boyalı demir parmaklıklarla kapatılmış. Ana-Taç Kapı’nın üzerindeki oyma figürler demir çemberlerle baÄŸlanmış. GiriÅŸ-Kale Kapısı’ndaki kabartmaların dökülen yerleri beton yamalarla kapatılmış. Batı-Çarşı Kapısı’ndaki tek baÅŸlı kartal MengücekoÄŸlu BeyliÄŸi’ni, çift baÅŸlı olan da Selçuklular’ı simgeliyor. Kapının saÄŸ tarafındaki üç metrelik bölümün figürleri artık yok.Caminin arka tarafına gitmek isterseniz dehÅŸet verici bir manzara sizi durduruyor. 64 metrelik arka duvar, dört metre yüksekliÄŸindeki istinat duvarıyla boydan boya kapatılmış. Tarihi taÅŸlar, betonun içinde kalmış. Caminin kuzey ve doÄŸu kenarları da çirkinlik ötesi demir basamak ve demir trabzanlarla çıkılan bu beton yükseltiye baÄŸlanmış. Altı ise karanlık, küflü bir galeri. Güya caminin arka duvarını ve zeminini daÄŸdan akan sulardan korusun, hava sirkülasyonuyla nemden arıtsın diye yapılmış. Ancak en ufak bir matematik hesaptan uzak bu ilkel uygulama, gelen suyu birkaç misli artırırarak camiyi temelinden minaresine çürütüyor. Caminin elektrik tesisatı 1968’de yapılmış. Duvarların üzerindeki siyah kablolar, priz ve anahtarların çirkinliÄŸi bir tarafa her an kontak yapıp 800 yıllık ÅŸaheseri kül haline getirebilir. Tarihi yapıda çatlak ve ayrılmalara ve de restorasyon ihtiyacına neden olan 150 tonluk kurÅŸun çatı 1940’lara kadar toprakmış. Ä°ÅŸgal yıllarında Ä°stanbul’dan getirilen kıymetli eÅŸyaların korunması için kurÅŸun bir çatı yapılmış. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da sık sık yapılan çatı onarımları caminin genel statiÄŸini altüst etmiÅŸ.Caminin içi de saygısızlıktan nasibini almış. Yüzlerce yıllık ahÅŸap kapılara, hırsızlara karşı aÄŸaç mertekler dayanmış. Sütunlar arasına gerilen tellere perdeler asılmış. Bir kenarda elektrik süpürgesi, formika masa ve çelik dolaplar duruyor. Caminin tarihi halıları yıllar önce Ä°stanbul Halı Müzesi’ne götürülmüş. Yerlerine birbiriyle alakasız renk ve desenlerde makine halıları serilmiÅŸ. Abanoz aÄŸacından ve her milimetresi oyma nakışlarla süslü geçmeli yani çivisiz yapılmış minber, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün vaktiyle yaptığı cami restorasyonu sırasında inÅŸaat iskelesi olarak kullanıldığı için epeyce hasar görmüş. Minberin önünde bir tabela duruyor: ‘21 Haziran 2002 tarihinde çalınan minber kapısı ve iki adet üzeri iÅŸlemeli ahÅŸap levha, Sivas Ä°l Jandarma Komutanlığı’nın çalışmaları sonucu Ä°stanbul ilinde yakalanarak Sivas’a getirilmiÅŸ ve 23 Ekim 2002 tarihinde yerine monte edilmiÅŸtir.’Caminin imamı Bünyamin Yeniyurt, görüntüden mahcup. ‘Ne olduysa 1940’tan sonra oldu. Ne zaman restore ve ihaleye verdilerse o zaman özellik ve güzellik gitmiş’ diyor. Yeniyurt, caminin asli ziyaretçilerinin, otobüslerle gelen ilköğretim öğrencileri olduÄŸunu anlatıyor. Bir de kar-tipi dinlemeden gelen Japonlar’ı.Åžifahane (Hastane) Kapısı’ndan giriyoruz. ÇocukluÄŸumda gördüğüm tavandan sarkan mavi çini küre yerinde yok. Her an düşüp kırılabir diye Sivas Müzesi’ne nakledilmiÅŸ. Mengücek hanedanlarının mezarları vaktiyle Selçuklu çinileriyle kaplıymış. Büyük bir bölümü çalınmış.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!