Huysuz İhtiyar

Güncelleme Tarihi:

Huysuz İhtiyar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 1998 00:00

Senede bir günBugün benim tatil günüm. Tatilimin keyfini tam olarak çıkarmaya kararlıyım. Sabah kalkınca ilk işim, kedilerin mama dolu çanaklarına bir tüp uhu sıkmak oldu. Karşı apartmanın balkonundaki aşık delikanlı, arabesk kasetler çalarak sigaraları biri birine ekleyerek, denize karşı aşk hicranı seansına sabahtan başlamıştı.‘‘Kendini boş yere helak etme. Kızlar kısa boylulardan hoşlanmaz. Hele hele, hem kısa hem de sıskalara hiç yüz vermezler!’’dedim ve pencereye hızla kapatıp perdeyi çektim.Eşim Tolga'nın boyu 160 santim olduğu için dolabın tepe rafına gizlediğim ve bir ay önceden gizlice hazırladığım tatil kıyafeti torbamı çıkardım. Çiçekli ipek gömleğimin düğmelerini göbek deliğime kadar açık bıraktım. Dar pantolonumun kemerini göbek altından sıktırınca, göbeğim büsbütün haşmetle öne fırladı. İki renkli ve sivri pabuçlarımı topuklarına basarak terlik gibi giydim. Sahte altın zincirimi boynuma, künyemi de koluma taktım. Az daha nal kadar şövalye yüzüğümü küçük parmağıma takmayı unutuyordum. Tolga'yı uyardırmamak için, merdivenlerden sessizce inip ve kedilerden birini sessizce tekmeleyip sokağa çıktım.İlk işim, başparmağımı burnumun bir deliğine bastırıp öteki delikle hınkırmak oldu. Burun ifrazatlarını uzağa fırlatabilen adamlara hep hayranlık duymuşumdur. Benimki pek başarılı olmadı. Hatta, küçük bir bölümü, paçama bile bulaştı. Ama olsun, bu işte bir gün ustalaşacağımdan eminim. Elimi, pantolonumun içine sokup kaşına kaşına yürürken, evinden çıkan Yıldız Hanım'a rastladım. Şaşkın bakışlarına aldırmayıp günaydın dedim.‘‘Aman, elbiseniz çok güzel Yıldız Hanım... Bunu üstünüzde ilk kez görüyorum.’’‘‘Ah çok teşekkür ederim, yeni diktirdim.’’deyip, güzelliğinden şüphesi olmayan kadınların yapmacık mahcubiyeti ile kırıttı.‘‘Elbise güzel ama, bu çağla yeşili renk sizi olduğunuzdan da yaşlı gösteriyor. Üstelik, eteği de biraz kısa... Sizin bacaklarınız çarpıkça olduğu için, etek boyu daha uzun olmalıydı!’’Yıldız Hanım, az önce süzüle, kırıta çıktığı evine hızla döndü. Kapıyı da güm diye çarpıp kapattı. Ben de, keyifle bir sigara yaktım.***Daha sabahın körü olmasına rağmen, karakolun önündeki halı saha çocuk doluydu. İtişe kakışa, iddialı bir maç yapıyorlardı. Onlara, hakemsiz oynanmış bir maçın maç sayılamayacağını, babacan bir öğretmen şefkatiyle izah ettim. Yufka yürekli olduğum için de, çocukların ısrarlarına dayanamayıp hakemliği kabul ettim. İptal ettiğim ilk iki golde fazla patırtı çıkmadı. Ama gollerini saymadığım takıma, iki de penaltı verince kızılca kıyamet koptu. İşi garantiye almak için, aynı takımın iki oyuncusunu attım, onlar da zorla oynamak isteyince beklediğim kavga çıktı. Çocuklar birbirlerini döverken, ben mutlu bir gülümsemeyle halı sahadan ayrıldım.***Park etmiş arabaların kapılarını elimdeki temel çivisi ile çize çize arabama geldim. Bol davullu ve bol cıstaklı kasetimi teybe koyup, sesi sonuna kadar açtım. Sonra da öğleye doğru zor uyanan bizim sokaktaki yeni evli çiftin pencerelerinin altına yanaştım. Nihayet, evden gürültü ve küfür sesleri gelmeye başlayınca gazladım.***Boğaz'daki bir kahvede çayımı yudumlarken, yazım tanınmasın diye sol elimle mektup yazmaya başladım.Sayın Yekta Bey,Bu mektubu yazmaya, inanın elim varmıyor ve üzüntüler içindeyim. Ama dostluk, insanlık ve namus anlayışım, beni yazmaya mecbur ediyor. Hele, sizin karınıza olan derin sevginiz ve sıcak şefkatinizi düşündükçe bu haksızlığa isyan etmemem mümkün değil.Bildiğiniz gibi, karınız hanım arkadaşlarıyla sık sık konken oynamaya gidiyor. Ama gerçekten konken oynamaya mı gidiyor dersiniz?..Haftada birkaç gün Tarabya Oteli'nin pastanesinde kimi bekliyor ve niye peruk ve güneş gözlüğü takıyor?..BMW kırmızı arabanın içindeki sarışın genç kim?.. Niçin sizin sokaktan her gün geçiyor ve niçin teybinde hep 'Bakayım koynunu aç... Çapkın!..' şarkısını çalıyor?..Daha fazlasını yazmak istemiyorum. Sizin gibi zeki bir adam için bu kadarı yeterli. Allah size acısın.İyiliğinizi isteyen bir dostYekta Bey için bu kadarı gerçekten yeterli idi. Hatta çok fazlaydı. Çünkü Yekta Bey kendinden 15 yaş genç bir karısı olan hastalık derecesinde kıskanç bir adamdı. Sokaktan geçen simitçiye bile şüpheyle bakardı. Karısını tesettüre sokmak için, haftada bir hır çıkarırdı. Ama ufak tefek, sıska biri olduğu için kadının üstüne pek varamazdı ve tesettür hayallerini ertelemek zorunda kalırdı.Bu mektup işine bayılmıştım. O hızla bir tane daha döşendim.Emniyet Müdürlüğü, Terörle Mücadele Şubesi'neSize çok önemli bir ihbarda bulunacağım. Herifi yakaladığınız zaman, bütün Türkiye sizi ayakta alkışlayacak ve hepiniz terfi edeceksiniz. Aradığınız YEŞİL kod adlı adam, herkesin gözü önünde olmasına rağmen plastik ameliyat yaptırdığı için, kimsecikler tanıyamıyor. Halbuki o, Hürriyet Gazetesi'nde çalışıyor. Sahte adı, Cafer Yarkent, Hürriyet Pazar'ın Yazı İşleri Müdürü'dür. Kendisi zalim bir katil olduğu için, Hürriyet Pazar'da çalışan yazar ve çizerlere zulüm ediyor. Yakaladığınız zaman, Hürriyet'teki diğer Yazı İşleri müdürlerinin,'Biz Cafer Bey'i yıllardır tanırız. Bu tip gıllı gışlı işlerde bezi olmayan, dürüst ve eski bir gazetecidir...'gibisinden itirazlarına sakın kulak asmayın. Çünkü, onlar da Susurluk çetesinden olabilirler. Ben kendim için bir şey istemiyorum. Vatanıma hizmet etmiş olmanın onuru bana yeter.Vatansever bir vatandaş***Bitişik masadaki adam tuvalete gidince, çayına atmak için sinek aradım. Bulamayınca, sekiz küp şekeri, adamın fincanına boca edip kahveden çıktım. Boğaz sırtlarını kaplayan gecekondu apartmanların beton manzarasını keyifle içime sindire sindire seyrettim. Hele denizin üstünde bir parmak kalınlığındaki kapkara mazot lekeleri ve içinde yüzen lokanta artığı çöplere zevkten mayışarak baktım. Canım, Boğaz'da bu çöplere karşı rakı içmek istedi. Tam o sırada, gecekondu estetiği ile yeni kondurulmuş bir minarenin cazırtılı hoparlöründen ezan sesi yükseldi. Kulaksız ve balgami sesli biri, yanık yanık höykürüyordu. Sözcükler tam anlaşılmıyordu ama, bu gıcırtılı ses, gavuru bile Müslüman yapacak kadar etkiliydi. Ben, zaten Müslüman olarak doğduğum için, tekrar Müslüman olmam mümkün değildi. Ama o coşkuyla gidip Fazilet Partisi'ne yazılmak geldi içimden... Ne yazık ki günlerden pazardı!..***Arabayla gezerken, özellikle kırmızı ışıkları bekleyip karşıya geçtim. Gözüme kestirdiğim kadın ve yaşlı sürücülerin arabalarını sıkıştırıp kaldırıma çıkardım. Su birikintilerine hızla dalıp yayaları tepe tırnak çamur içinde bıraktım. Telefon kulübelerine girip kumbaraların jeton deliklerine paçavra, çivi, ne bulursam doldurdum. Yaşlı, genç demeden kadınlara laf ve el attım. Vapura, trene binip çaktırmadan koltukları çakıyla kestim.Yani, tatil günümün bütün keyfini çıkardım!..Bugün iyi adamlığıma tatil vermiştim. Çocukluğumdan beri canıma okumuşlardı. İyi adam ol, nazik ve kibar adam ol!.. Kimseye kötülük etme!.. Kimseyi rahatsız etme!.. Ülkene faydalı ol!.. İyilik yap denize at, balık bilmezse, Halik bilir!..Artık, iyilikten ve kibarlıktan canım çıktı. Cahil ve avanak yerine konmam da cabası!.. Hatta teşekkürlü, lütfenli konuştuğum için bir ara homoseksüel zannedildiğim bile oldu!..Ama şimdi yılda bir gün iyi adamlığıma tatil verip, normal bir vatandaş olmanın keyfini çıkarıyorum.***Eve, epey geç döndüm ve Tolga'yı pek bir hüzünlü buldum. Kediler, hastalanmışlar ve yemek yemiyorlarmış. Hatta, mama çanağının yanında inileyip yerlerde yuvarlanıyorlarmış. Ama, ağızlarını açamıyorlarmış. Tolga bunları anlatırken, gözünden bir damla yaş minik çenesine kadar indi. Salona girdiğim zaman, kavunuyla, favasıyla, peynir çeşitleriyle, çiçekleriyle içaçıcı bir akşamcı masasının beni beklediğini gördüm. Normal kız çocukları, annelerinden mutfak sihirbazlığı öğrenirlerken, benimki bale, tiyatro, dublaj gibi işlerle uğraştığı için bu konuda pek usta sayılmazdı. Ama acemi gayreti ve sevgiyle hazırladığı sofralar, hep yüreğimi burkmuş
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!