“Nehir nerelerde?” diyenler bilsin ki ben iyiyim, hem de çok iyi...

Güncelleme Tarihi:

“Nehir nerelerde” diyenler bilsin ki ben iyiyim, hem de çok iyi...
Oluşturulma Tarihi: Kasım 10, 2018 15:04

Altı yıl önce Paris’e taşındı. 19 metrekarelik bir evde Kendine yeni hayat kurdu. Bu süreçte bir evlilik ve ayrılık yaşadı. Sorbonne Üniversitesi’nde eğitim aldı. Dansa ve meditasyona merak sardı. Kendi deyimiyle hayata karşı bakışını esnetti. Nehir Erdoğan şimdi Kanal D’de başlayan ‘İkizler Memo-Can’ dizisiyle ekrana döndü. Onunla Paris’i, orada yaşadıklarını ve dizisini konuştuk.

Haberin Devamı

Uzun zamandır sizi ne ekranda, ne de beyazperdede görüyorduk. “Nehir’e ne oldu?” diyenlere cevabınız ne?
- İnsan aynaya bakarken, orada tırnak içinde bir ekran yüzü görmüyor ki! Sadece bir insanın sıradan yüzünü görüyor; kendi saf suretini. Ben de aynadaki yüzüme daha çok vakit ayırdım, elbette kitap okumaya ve yeni deneyimlere de. Geceleri denizde yüzdüm, dağları adımladım. Kasabaları geçtim, antik kentlere vardım. Zamanımı kendime ve sevdiklerime ayırdım, arındım. Hayata karşı bakışımı esnetmeye çalıştım; yeni şehirler, yeni insanlar tanıdım, yeni bilgiler öğrendim, yeni bir hayat kurdum. Eh! Bir insan daha ne ister? “Nehir nerelerde?” diyenler bilsin ki ben iyiyim, hem de çok iyi... İnsan, her gün, her öğünde aynı yemeği yiyebilir mi? Bir değişiklik yapma ihtiyacım doğdu, ben de yaptım; hepsi bu.
◊ 2012’de Paris’e taşınmıştınız. Sebep yaşadığınız bir şeylerden kaçmak mıydı?
- Kesinlikle hayır. İnsan bazen hayatında değişiklik ister. İmkânı varsa da yapar ya da yapmaz. Ben değişimi seçtim. Kendime Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde eğitim alma fırsatı yarattım. Aynı şeyleri yaşadıkça öğrenme süreci duruyor. Eskiden seyyahların vardıkları duraklarda en fazla 40 gün kalmalarının sebebi de bu. Bir dil daha öğrendim, ne güzel oldu.

“Nehir nerelerde” diyenler bilsin ki ben iyiyim, hem de çok iyi...


◊ İlk senenizde orada 19 metrekare bir evde yaşıyordunuz...
- Paris’te ya da Londra’da olsun; insanlar birkaç metrekarelik, küçücük evlerde yaşıyorlar ama dünyayı gezmiş çoğu... Bizde hep büyük ev merakı var ama o kocaman evin içinde, yalnızca kendi mahallelerinin dedikodularıyla ilgililer. Kocaman kanepe ve koltuk takımları, duvardan duvara halılar, boy boy sehpalar ya da adımın kocaman harflerle görünmesi değildi benim ilgi alanım. Ben benzersiz ve kendi halinde bir deneyim istedim. Normalde ODTÜ Felsefe Bölümü’ne yüksek lisans başvurusu yapacaktım ama sonra, önce yeni bir kültür daha öğrenmek istediğimi hatırlayıp, Paris’te karar kıldım.
Issız yerde kendin için evren ol
◊ Orada nasıl bir hayat kurmuştunuz?
- Mütevazı ve sakin. İnsanların kafasında bir değil, binbir Paris imajı var ama hepsi de genellikle şaşaalı. Ben kendimi o gösteriş budalası şablonların herhangi birine ait hissetmiyorum. İçinde Eyfel Kulesi olmayan bir Paris filmi düşünün. Paris hayatım işte o filme benziyor. Emin olun Paris, alışveriş ya da moda, sahte bir romantik hezeyan ya da makaron dolu sepetler demek değil... “Issız yerde kendin için evren ol” dememişler mi? Paris, tüm o kalabalığında ve üstüne giydirilmiş imajının arasında, bana korunaklı evrenimi yaratma imkânımı sundu.
◊ Kendinize dair keşifleriniz oldu mu?
- Dans ve meditasyon işini daha ciddiye almaya başladım.
◊ Oradaki evinizi kapattınız mı?
- Paris’te dostlarım var. Bu bir evden daha fazlası demek değil mi? Mühim olan bu, şekilsel olan değil. Ev demek, dört duvar demek değildir, yoksa birkaç odadan ibaret bir depresyonum olurdu.

Haberin Devamı

Türker İnanoğlu yaşayan tarihtir
◊ Uzun aradan sonra ekrandasınız... ‘İkizler Memo-Can’ dizisinde sizi çeken neydi?
- Türker İnanoğlu. Türkiye televizyon ve sinema tarihinin en önemli simalarından biridir. Yaşayan tarihtir. O bana bu işte inanıyor ve bu işte olmamın gerekli olduğunu düşünüyorsa, ben “Hayır Türker Abi, sen yanlış biliyorsun” mu diyeceğim? İkizler projesini de Türker Abi söz konusu olduğu için seve seve kabul ettim.

“Nehir nerelerde” diyenler bilsin ki ben iyiyim, hem de çok iyi...

◊ Canlandırdığınız karakteri nasıl anlatırsınız?
- İkizler Memo-Can birbirinden çok farklı hayat koşullarında büyümüş iki kardeşin ve ailelerinin hikâyesi. Ben Memo’nun annesi Melek’i canlandırıyorum. Melek, hayatın zorlu tarafını tecrübe etmiş ama asla pes etmeyen ve ayakta duran bir karakter. Annesi, erkek kardeşi ve oğlu Memo ile beraber büyük geçim sıkıntısı içindeler. Yine de birbirlerine olan sevgileriyle ve mahalledeki dostlarıyla beraber dayanışma içinde mutlu olmanın yolunu buluyorlar.
◊ Partneriniz çocuk oyuncu Emir Berke Zincidi. Bir çocuk oyuncuyla çalışmak nasıl?
- Emir Berke çok akıllı, yaşının çok daha üstünde bir çocuk. Tanıştığımda şaşırdım. Karşımda işini aşkla yapan, profesyonel bir oyuncu duruyordu. Çok iyi dost olduk.

Haberin Devamı

İyi bir fikrin önünde saçın ne önemi var?
◊ Çok popülerken son yıllarda sanki kendi içinize döndünüz. Neydi bu sakinliğin sebebi?
- Felsefeyle ilgilendim. Felsefe, yolda olmak demek. İç bakıştır dışa bakış olduğu kadar. Acele edip geç kalmak duygusu ne tahrip edici. Felsefe, insanı o aciliyetin dışında bir yere çıkartıp daha rahat nefes aldırıyor.
◊ Türkiye’ye döner dönmez hakkınızda “Nehir Erdoğan bikinisiyle yakalandı” haberleri çıktı...
- Yarın da atkımla, beremle ve eldivenlerimle kartopu savaşı yaparken yakalayacaklarsa, “Bu işler böyle yürüyormuş demek ki birileri için” der, güler geçerim. Bunun bir haber değeri olduğunu da düşünmem.
◊ Magazine alıştınız mı yoksa hâlâ üzülüp takabiliyor musunuz magazine konu olunca?
- Sorun magazine konu olmak değil. Yapılan haberde adil bir dil kullanımı. İçinde adalet olduğu sürece, haber değeri taşıyan bir habere, kim niye üzülsün?
◊ Bir dönem de saçlarınızı kestirdiniz. “Kadınların moralleri bozukken ya da bunalımdaysalar, saçlarıyla oynarlar” klişesi akla gelince öyle bir dönemden mi geçtiniz yoksa?
- Hayır. Saç bu, uzatılır, kısaltılır. Kimi zaman renklenir, kimi zaman düz olur, bazen de kıvırcık: En nihayetinde insanlar, kıyafetleriyle karşılanırlar, fikirleriyle uğurlanırlar. İyi bir fikrin önünde saçın ne önemi var?

 

BAKMADAN GEÇME!