Ne olursa olsun doğru yolda devam etmenin çok değerli olduğu günlerde yaşıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Ne olursa olsun doğru yolda devam etmenin çok değerli olduğu günlerde yaşıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 2019 08:00

Emin Alper’in ödüllü yeni filmi ‘Kız Kardeşler’; besleme olarak verildikleri ailelerin yanından yaşadıkları köye geri dönen üç kız kardeşin hikâyesini anlatıyor, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve sınıf farklılıklarına dokunuyor. 38’inci İstanbul Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazanan başrol oyuncuları Cemre Ebüzziya, Ece Yüksel ve Helin Kandemir’le buluşup Türkiye’de kadın olmayı, cinselliğin tabulaşmasını ve sıkışmışlık hissini konuştuk.

Haberin Devamı

Sizin gözünüzden bu filmin asıl derdi ne?
Cemre Ebüzziya: Filmdeki tüm karakterlerin temel derdi aynı; yaşadıkları koşulları zorlamak ve hayatta kalmak. Direnmenin ve ne olursa olsun doğru yolda, yaşam yolunda devam etmenin çok değerli olduğu günlerde yaşıyoruz. Özellikle cinsiyet eşitsizliğinin geldiği boyutun caniliği pek korkutucu. Cinayete kadar uzanan, kadına karşı müthiş bir nefretin doğduğu zamanlardayız. Haberler yürek yakıcı.
◊ ‘Kız Kardeşler’ taşrada geçiyor. Taşrada kadın olmak üzerine ne söylersiniz?
Ece Yüksel: Aslında dışarıdan bakınca taşrada kadın olmakla ilgili farklı düşüncelerimiz olabilir. Mesela kadınların daha çekingen, isteklerini belli etmeyen bir yapıları olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ama bence taşra kadını çok güçlü. Ne istediğini biliyor, açık sözlü. Örneğin; biz aramızda cinsellikten çekinerek bahsetsek de taşra kadını kendi arasında bunu açıkça konuşabiliyor ya da filmde gördüğümüz gibi neyi isteyip neyi istemediğini çok iyi biliyor. Tabii tüm bunlar genelleme. Farklı tipte de taşra kadını mutlaka vardır. Ama beni taşra kadınının gücü çok etkiledi.
◊ Peki Türkiye’de kadın olmak?
Helin Kandemir: Türkiye’de her 10 kadından 9’unun pasaportu yok, 10 kadından 7’si sinemaya, tiyatroya gitmiyor. Taciz ve tecavüz rakamları ortada. Herhangi bir adam, hayatı boyunca hiçbir şeyi başarmamış dahi olsa da, sırf erkek olduğu için senden daha önemli olduğunu düşünüyor. Erkek egemenliğini azaltmak için kadınlara da pay düşüyor. Kendilerine sunulanla geçinmek yerine hep daha iyisini hedefleyen, kendi erkek çocuklarını kadınlara karşı saygı ve sevgi duyan bireyler olarak yetiştiren anneler, erkek egemenliğini azaltmakta çok önemli bir role sahip.
Bildiğimiz, inandığımız tüm zeminler sorgulanıyor
◊ Film dışarıdan kartpostal gibi görünen bir manzarayla başlıyor. Ama o dünyaya girdiğinizde yaşanan dramı ve sıkışmışlığı görüyorsunuz. Bu tezatlık size ne öğretti?
Ece Yüksel: İnanılmaz güzellikteki dağlar, orada yaşayanlar için bir duvar oluyor. Herkes birbirinin hayatına özeniyor ama aslında o güzel görünen dağlarda yaşamadan zorlukları anlaşılmıyor. Bu film sayesinde gözümüze güzel geliyor diye özendiğimiz yerlere hapsolmuş hayatları tanıma fırsatı buldum.
◊ Sizce bizler günümüzde ne kadar sıkışmış durumdayız?
Cemre Ebüzziya: Her engeli değişim ve yenilenme için bir fırsat olarak görürseniz, hayat daha kolay olur. Bazılarımız sıkışmışlık duygusunu maalesef çok ağır yaşıyor, faturası çok ağır kesiliyor ve bu çaresizlik durumundan çıkmak belki hiç mümkün olmuyor. Her konuda testten geçtiğimiz ve büyük sıkıştırmalar yaşadığımız bir dönemdeyiz, ben böyle algılıyorum. Bildiğimiz, güvendiğimiz, inandığımız, sırtımızı yasladığımız tüm zeminler sorgulanıyor, buradan hep beraber güçlü çıkacağımıza inanıyorum.

Ne olursa olsun doğru yolda devam etmenin çok değerli olduğu günlerde yaşıyoruz

◊ Neler bizi bu hale getiriyor?
Helin Kandemir: Hayatın içinde bulunan bazı eşitsizlikler, her ne kadar içimizden gelmese de yapmak zorunda olduğumuz bazı zorunluluklar, değişen hayat şartlarımız maalesef sıkışıklık duygusuna kapılmamızı sağlıyor.
Mizahın gücü direnci artırıyor
◊ Filmde de verilen daha iyi bir hayat umudu için ne söylersiniz?
Cemre Ebüzziya: Bu topraklarda o kadar çok derin acı yaşanmış ki! Farklı dinlerin, zengin medeniyetlerin, farklı kültürlerin hükmettiği topraklarda yaşıyoruz. Değişmeyen tek bir gerçek var, o da hayatın devam etme gücü, yaşam enerjisi. Ülkemizdeki zorluklara rağmen geliştirdiğimiz yaşam enerjisi ve güçlü mizah anlayışı beni çok etkiliyor. Mizahın gücü direnci de artırıyor. Bizim filmimizde de senaryonun başarısı burada ortaya çıkıyor, kız kardeşler ve etraflarındaki diğer karakterler mizah gücünü hiç yitirmiyor. Her şeye rağmen hikâyeler dinlemeye ve anlatmaya devam ediyorlar.
◊ Yönetmen Emin Alper film için, “Bir umut hikâyesi anlatmak istedim” diyor. ‘Umut’ size ne ifade ediyor?
Ece Yüksel: Umut olduğu sürece güzel şeyler olacaktır. Ben hayatımda hiç umudumu kaybetmemeye çalıştım. Umut ve azim oldukça yapılamayacak şey yok.
Yayık sahnesi, karakterlerin
cinsellikle başa çıkma yollarını gösteriyor
◊ Filmde çok konuşulacak bir yayık sahnesi var. İki kardeş arasında cinselliğin açık şekilde konuşulduğu o sahne sizce ne anlatıyor?
Ece Yüksel: O sahnede olaya ve karakterlere ait çok şey öğreniyoruz. Karakterlerin cinsellikle başa çıkma yollarını ve duruşlarını gösteriyor.
◊ Siz özel hayatınızda cinselliği bu kadar rahat konuşur musunuz?
Ece Yüksel: İnsan içinde toplum normlarının dışına çıkmadan konuşurum. Özel hayatımda da duruma göre değişir.
◊ O sahneyi çekmek sizin için zor muydu?
Ece Yüksel: Oldukça zorlayıcı bir sahneydi. Hem uzun hem de dinamiği değişkendi. Hatırladığım kadarıyla bir günü sadece o sahneye ayırmıştık.
◊ Sizce cinsellik ne zaman bir tabu olmaktan çıkar?
Ece Yüksel: Bunun herkesin vücudunun bir parçası olduğunu kabullenip başkalarını yargılamadığı noktada tabu olması için bir sebep göremiyorum.
Sanatın sorgulama
ve aydınlatma gücüne inanıyorum
Ne olursa olsun doğru yolda devam etmenin çok değerli olduğu günlerde yaşıyoruz

Ece Yüksel, Cemre Ebüzziya ve Helin Kandemir (soldan sağa) filmin yönetmeni Emin Alper’le.
◊ Sanatın iyileştirici gücü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ece Yüksel: Bu tip filmleri izlemek seyirciyi düşünmeye itiyor ve bazı konulara hiç düşünmedikleri açılardan bakma şansı buluyorlar, bu da beraberinde empatiyi getiriyor. Sanatın bizde bıraktığı bir iz, bizde uyandırdığı bir duygu ya da bir düşünce bizi iyileştirebilir.
Helin Kandemir: Sanatın iyileştirici bir etkisi olduğu tartışılmaz. İnsanlar sanatın herhangi bir dalıyla iç dünyalarında yaşananları daha net, daha kuvvetli bir şekilde ifade edebiliyor. Toplumu bilinçlendirmek adına bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Cemre Ebüzziya: Sanatın sadece iyileştiriciliğine değil, sorgulama ve aydınlatma gücüne de inanıyorum. Sanat, sınırları zorlama, gerçekleri aynalama ve güçlü hikâyelerle iyileştirici öğelere sahip. Sanat gücüne ve önemine inanan biriyim. Sanatçı, sanatını ne kadar dürüst, sorgulayıcı ve yenileyici biçimde icra ederse o kadar önemli reformlara yol açabilir.
Ne olursa olsun doğru yolda devam etmenin çok değerli olduğu günlerde yaşıyoruz

CEMRE EBUZZİYA
30 yaşında. Ekranda ilk olarak ‘Muhteşem Yüzyıl’daki ‘Helena’ karakterini canlandırdı. İlk uzun metrajlı filmi ‘Bulantı’ydı. ‘Kız Kardeşler’in yönetmeni Emin Alper için, “Oyuncuları ve oyunculuğu seven bir yönetmen. Nazik ve çok sabırlı. Büyük bir aşkla yapıyor işini” diyor.
HELİN KANDEMİR
15 yaşında. İstanbul’da doğup büyüdü. Lise eğitimine devam ediyor. Uzunca bir süre seslendirme yaptıktan sonra 2017’de ‘İsimsizler’ dizisiyle oyunculuğa başladı. Aldığı ödülün onun için çok büyük bir sürpriz olduğunu söylüyor.
ECE YÜKSEL
1997’de İstanbul’da doğdu. Sekiz yaşında tiyatroyla tanıştı. Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü’ne girdi, okulun son yılında Hollanda’da Erasmus öğrencisi oldu. İlk ödülünü 17 yaşında aldı. Kariyerine Avrupa’da devam etmek istiyor: “Hollanda’da iş yapmayı hedeflediğim için bu ara Hollandaca üzerine çalışıyorum.”

 

BAKMADAN GEÇME!