Honda'nın dans eden robotu Asimo Türkiye'ye geliyor

Güncelleme Tarihi:

Hondanın dans eden robotu Asimo Türkiyeye geliyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 14, 2004 00:47

Honda Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Ümit Karaaslan en önemli hedeflerinin müşteri bağımlılığı yaratmak olduğunun üstüne basarken 2004'ü de ‘‘umut yılı’’ olarak ilan ediyor. Honda'nın geliştirdiği ilk insansı robotu Asimo'yu Türkiye'ye getireceklerini açıklayan Karaaslan, üniversitelerin katıldığı bir sempozyum düzenleyeceklerini söyledi.

Anılarını anlatan yaşlı teyzeler gibi olmak istemiyorum ama başka türlüsünü de bulamıyorum. Yıl 1992 idi diye başlamak zorundayım. Özür diliyorum. Honda'ın Civic hatchback ve CRX modelleri avangard tasarımlarıyla tüm gençleri ve özellikle de kadınların favori otomobilleri olmayı başarmıştı. Şimdilerde ‘‘full time’’ annelik yapan ama o zamanlarda hızlı otomobil kullanan bir arkadaşımın saks mavisi, tek kapı Civic'iyle çıktığımız turların eğlenceli anıları zihnimde pembe izler bırakmış olacak ki Honda markası da hafızamda bu tasasız zamanların imgesi olarak yer etmiş işte. Tasarım anlayışı ile ilk anda hiç de Japon gibi olmayan ama sürüş keyfi ve teknolojisi ile Japonlar yapmış dedirten bir marka. Hálá daha eski bir Civic hatchback gördüğümde kızların arkasından ıslık çalan delikanlılar gibi bakarım kafamı döndürebildiğim kadar. Ama galiba geçmişe takılan bir tek benim çünkü Honda özgünlüğün altını çizerek yarattığı teknolojisiyle jet motorları ve dünyanın ilk insansı robotunu yapan marka olarak ilerlemeye devam ediyor. Tabii bu kadarla da kalmıyor. Hafızamı güncellemem gerek. Bunu da en iyi Honda'nın Genel Müdür Yardımcısı Ümit Karaaslan'la röportaj yaparak halledebilirim. Yani ilk ağızdan en doğru bilgi. Ne de olsa 1997 yılından beri Honda için çalışıyor.

Ümit Karaaslan işletme üzerine eğitim almış. Yaklaşık 24 yıllık iş hayatının 15 yılını otomobil sektöründe çalışarak geçirmiş. Ve hepsi de Japon markalarıymış. 1984 yılında Temsa'da, 1991 yılında Toyotasa'da çalışmaya başlamış. 1997 yılında da o zamanki adıyla Anadolu Honda Otomobil'e, şimdiki adıyla Honda Türkiye A.Ş.'ye gelmiş.

Otomotiv sektöründeki deneyiminiz hep Japon markalarıyla olmuş. Japonlarla çalışmak konusunda neler söyleyebilirsiniz?

- Japonlarla çalışmak konusunu ikiye ayırıyorum. Birincisi Japonlar'ı bilmeden yani ilk yıllarda. Bir de bildikten sonra. Çünkü ikisi arasında dağlar kadar fark var. İlk başta kolay olmadıklarını düşünüyordum. Detaycılar, bürokrasi çok yoğun ama onların tarzlarını öğrendikten sonra disiplinli olmak, açık ve net iletişim kurulmak kaydıyla çok da zor olmadığını öğrendim. 24 yıllık iş hayatımın 15 yılı Japonlarla çalışarak geçti. O açıdan artık birbirimizi daha net anlar hale geldik. Çünkü gelenek ve görenekleri, yaşantıları Türk yapısına uygun. Yakın olunca da çelişmiyor. Çalışkan, agresif oldukları ortada. Siz de o şartlara uyum sağlayabiliyorsanız ya da kişiliğiniz zaten o şartlarla paralelse hiç sorun yok. İlk başlarda fazla bürokrasiden, fazla evrekten, fazla kağıttan biraz problem görülebilir. Ama onu da işleri doğru yapma biçimi, iletişim biçimi olarak algılarsanız sorun çıkmıyor.

Honda dediğiniz zaman nedense benim aklıma ilk anda bir Japon markası gelmiyor. Başka bir yerde duruyor imaj açısından. Sizce bunun sebebi nedir? Sadece bu benim hissettiğim bir şey değil sanırım.

- Hayır. Bunun sebebi teknoloji olabilir. Honda deyince insanların aklına yarış, rekabet, teknoloji geliyor. ‘‘Is it original’’ diye bir marka imajı kampanyası başlattı Honda. Türkçeye çevrildiğinde bu parça orijinal mi diye anlaşılabilir ama ben onu araştırmak için temeline indiğimde bu cümleyi çağrıştıran Japonca kelimenin ‘‘orjinal yaratıcılık’’ anlamında olduğunu öğrendim. Bu da Honda'nın DNA'sında olan bir şey. Özgünlük, yeni fikirler üzerinde geliştirmek. Formula 1 konusuna yıllar sonra neden tekrar geri döndü deniliyor? Çünkü 10 yıldır yoktu. Ben de bunu Formula 1 ekibinin başındaki Tanaka'ya sordum Bahreyn yarışında geçenlerde. Böyle bir soru ona çok enteresan geldi. ‘‘Çünkü biz yarışmak için yarışa girmedik. Bu, Honda'nın kuruluş felsefesidir. Yarışçılık, geliştirme, Honda'nın kuruluşunda vardır‘‘ dedi. Bir örnek verdi. Bay Honda, ilk defa motosiklet motorunu denerken o zamanki Japon rakipleri hep bir başka Amerikalı ya da Avrupalı markadan patent almışlar. Ama Honda kesinlikle almamış. Bir sene daha çalışıp kendi yapmış ve onu diğer markalara satmış.

Honda modelleri özellikle kadınların çok ilgisini çekiyor. Kadınların çok beğendiği bir marka.

- Evet. Modellere göre değişiyor. H-RV diye bir 4x4 modelimiz var biliyorsunuz. Yüzde 80 kadın müşteri grubudur. C-RV'deki kadın oranı da yüzde 50'dir.

Benim favori modellerim arasında Honda Civic hatchback var mesela. Ve o eski kasasını seviyorum. Hala yolda gördüğümde dönüp bakıyorum. Tasarımı o kadar etkileyici ki bugün bile hala eski yüzlü görünmüyor.

- Civic Hatchback'in o yıllardaki modası başka hiçbir markada yoktu. O zamanlar Avrupalı üreticiler de yeni model geliştirmek konusunda geri kalmışlardı. Ve Honda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de o modellerle özdeşleşti. C-RX de ilk spor otomobillerden biridir. Hala konuşulur. Ve bir müjdem var. Bir bir buçuk yıl içinde yeni bir C-RX çalışmamız var.

Türkiye'den Çin'e ihracat yapan ilk otomobil firmasısınız. Bunu anlatabilir misiniz?

- Evet ilk defa oldu. İki ülke arasındaki ticaret dengesizliğinden ötürü bizim hükümetimizle Çin hükümetinin yaptığı görüşmelerde Türkiye'den mal alımı konusunda anlaşmalar oldu. Heyetler geldi. Diğer markalarla da görüştüler bizi seçtiler. İki senedir ihracata devam ediyoruz. Büyüyebilir, ancak Çin çok değişik. 4,5 milyon adetlik bir pazar var. Önümüzdeki yıl da kotaları kaldıracak. Dolayısıyla Çinli'nin ithal otomobil alma düşüncesi artık yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Çünkü tüm markalar orada yatırım için bırakın izin almayı, kuyrukta bekliyorlar. Yakın gelecekte Çin Avrupa'ya otomobil satar hale gelecektir. Her marka için bu gerçek çünkü orada iş gücü ve diğer maliyetler ucuz, çalışkan ve iyi eğitimli.

Motor teknolojilerinden bahsederken Honda'nın sadece otomobil motoru değil jet motoru ve robotlar konusunda da ileri teknolojik çalışmalar yaptığını biliyoruz. Assimo örneği gibi...

- Evet Assimo dünyanın ilk insansı robotu. Teknolojik geliştirme amacı da, insanlığa faydalı olabilecek ilk insansı robotu yapmak. Şimdi onun denemesini yapıyorlar. Yakında insansız araç kullanımı belki hastanelerde engelli insanlara yardım etmek, teknolojik deneylerde kullanmak gibi amaçlarla da kullanılacak. Jet motoru da Honda'nın ilk düşlerinden biri. Geçmişte de bunu denemişlerdi. Ama şimdi ilk defa seri üretimi yapılabilecek bir hale getirdiler. Önümüzdeki yıldan itibaren de küçük jet sınıfında olacaklar. Yine orada da şu anda dünyada kullanılan jet motorlarından yüzde 25 daha az yakıt tüketen ve performansı daha fazla olan bir motor yaptılar.

Assimo'yu Türkiye'ye getirecek misiniz?

- Evet, Assimo şu anda Avrupa'a bir tur içinde. Buraya da getirmeyi düşünüyoruz. Ancak Assimo teknolojik bir yaratık olduğu için bir teknik sempozyum halinde getirmeyi düşünüyoruz. Lütfi Kırdar'da üniversitelerin katıldığı Assimo'nun yaradılışından itibaren başlayıp geçirdiği teknolojik evrimlerin, bilimadamlarıyla da birlikte değerlendirildiği açık bir teknolojik sempozyum. Tabii Assimo da orada olacak ve neler yapabildiğini gösterecekler. Belki Auto Show'da da bize bir şov yapacak diye düşünüyoruz.

Honda Rüya Takımı'na Rüya Kızlar ekleniyor

Sosyal sorumluluk projeleri içinde yer alıyor musunuz Honda olarak?

- Evet sosyal projeler içinde olmaktan keyif alıyoruz. Yakında Türk Eğitim Vakfı'yla yine Honda kapsamında bir projeye başlayacağız. Görüşüyoruz. Her Honda alan Türk Eğitim Vakfı'na bir katkı yapmış olacak. Şu anda ülkenin ekonomiden sonra en önemli derdi eğitim.

Honda Rüya Takımı diye bir slogan var. Benim çok hoşuma gidiyor bu söylem.

- Rüya Takımı'nın üç alt başlığı var. Birinci rüya takımı ürünlerimiz. Honda'nın Civic, Jazz, CRV, Accord'dan oluşan ürünleri. İkincisi bayi teşkilatında çalışan arkadaşlarımız. Üçüncüsü de çalışan arkadaşlarımız. Şimdi ona bir yenisini kattık. Honda rüya kızları. Honda rüya kızları her sunumda, lansmanda, fuarda bizlerle beraber olacaklar. Honda'nın dinamizmini yansıtacaklar.

Mutfakta tercihi İtalyan otomobilde japon

Sihirbazların sektörü. Otomotivden çalışmak için gerçekten seviyor olmak gerekir.

- Evet otomobil sektörü katma değeri daha çok olan bir sektör. Bayi teşkilatımız var, yan sanayiciler var, fabrikada çalışan arkadaşlarımız var ve onun verdiği istihdam yaratma imkanı var. Bu çok olumlu ve keyif verici diye düşünüyorum. Bir de bu inişler çıkışlar heyecan verici. Başka ülkelerde ve başka sektörlerde fazla olmayan bir konu bu. Onun için gittiği yere kadar bu adrenalini tutmak lazım. O enteresan bir şey.

Hayattaki kariyer hedefiniz hep otomotiv sektöründe kalmak mı?

- Bir İtalyan restoranı sahibi olmak istiyorum. İmkanlar el verdikçe bunu gerçekleştirmek istiyorum.

Buradan çok iyi İtalyan yemeği yaptığınız hükmüne varabilir miyiz?

- Yapıyorum ama pasta tarafı değil de deniz ve risotto gibi diğer tarafıyla ilgileniyorum.

İtalyan mutfağına olan ilginiz İtalyan otomobilleri için de geçerli mi yoksa illa Japon otomobilleri mi?

- Ben Japon otomobillerinin teknolojilerini tercih ediyorum. Dünyada petrol krizi başladığında ilk defa yakıt tüketimi düşük otomobil yapan Japon teknolojisi oldu. Orada insanların görüşünü değiştirdi. İlk eğitim, güvenlik, emniyet kemeri gibi konuları yapan yine aynı teknolojidir. Onun için Japon teknolojisine karşı bir zaafım bir hayranlığım var. Otomotivi ayrı tutalım. Ama İtalyan markaları moda, gurme konularında, tasarım konularında evet. Bazı Japon markaları da İtalyan tasarımcılarla çalışıyorlar zaten. Otomobilde de çalışıyorlar.

Yol kazası olmazsa pazar 400 bini görür

Otomotiv sektörüyle igili görüşlerinizi merak ediyorum.

- Mart ayı satışı 46 bin adet oldu. Geçmiş 12 yıl içinde ilk üç aylık satışlara baktığımızda rekor satış. En büyük nedeni de faiz düşüşü, ertelenmiş alım kararları, hurda teşviğinin yarattığı yüzde 35-40'lık avantajlar ve yeni modellerin sunumu. Bir başka gerçek daha var. Avrupalı üreticilerin şu anda Avrupa'da işlerinin iyi gitmemesinden ötürü ellerinde yoğun birikmiş stokları var. Bu şekilde fiyat avantajları özellikle eski modellere yansıyor. Çünkü bir sürü Avrupalı'nın yeni modeli çıktığı halde şu anda eski modeller satılıyor. Bu stokun da büyük bir etkisi var. Geçen yıl 241 bin otomobil satıldı. Ondan önce 96 bin otomobil satıldı. Bu yıl otomotivciler yıla, 280 binle 300 bin adetlik bir tahminle başlandı ki bu önemli bir gelişmeydi. Şimdi 450 bin 500 bin rakamları konuşuluyor.

Sizin kişisel tahmininiz nedir?

- Bu koşullar eğer devam ederse ve hurda teşviği de bitmezse ben 400 ila 420 bin arası bir rakam olur diye tahmin ediyorum. Ama bir yol kazası olmasın. Ama bunları söylerken yine içinde bulunduğumuz dış ödemeler dengesindeki olumsuzluk ve ertelenmiş alımların nereye kadar gideceği ikinci soru işareti. Bir de B segmentindeki alımlar yoğunlaşmaya başladı. B segmenti yani içinde Jazz'ın olduğu segment geçmiş yıllarda ortalama 30-35 arasındaydı. Bu ilk üç ayda yüzde 40'a çıktı. Bu bir göstergedir ki daha çok kredili otomobil alınıyor. Yani geçmiş iki senede krizden etkilenen insanların bir bölümü otomobil almaya başladı. Ama bir dezavantaj da şu ki geçmiş krizler nedeniyle hepimizin alım gücü daraldı. Gelirlerimizde fazla artış yok. Dolayısıyla işsiz oranımız yüzde 10.8, bu da maalesef sevimsiz bir durum. Bu yıl enteresan belirsizlikler içinde çok iyi şeyler olacakmış gibi düşünüyoruz ve bu pazar şekline göre siparişlerimizi ayarlıyoruz.

Türkiye gibi kesin olan tek şeyin belirsizlik olduğu bir ülkede ileriye dönük işler yapmak ayrı bir beceri. Sürekli olarak yedek planlarınızın mı olması gerekiyor?

- Ortalamada bizim sipariş ve tedarik sürecimiz 4 ay. Bugün biz Ağustos satışının siparişini vermek durumundayız. İşte gelin birlikte tahmin yapalım. Ne olur biz de herkes gibi ekonomik değerlendirmeye bakıyorz. Avrupa'daki hareketlere bakıyoruz. Kur planlarına bakıyoruz. İyimser ve kötümser bakış açıları var. Ona göre gitmeye çalışıyoruz. Bugünkü koşulları 4 ay önce hiçbir şirket tahmin etmiyordu. Hurda teşviği geçen Ağustos'ta çıktı ondan sonra yoğunluk başladı. Kur hesapları yapılırken hiç bu seviyelerde olacağı da düşünülmüyordu. Gelir dağılımı, dış ödemeler dengesinin de böyle olacağı düşünülmüyordu. Bundan sonra ne olacağı düşünülür. Dikkat ederek ama pazarı da kaçırmadan yapmak gerekir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!