Her kadının başına gelir

Güncelleme Tarihi:

Her kadının başına gelir
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 1998 00:00

Haberin Devamı

Psikolog Fatma Erk, (Asıl adı bizde saklı. Hastalarıyla güven ilişkisinin bozulmaması için kitabını bu adla yazdı) uzun yıllar ruh sağlığı uzmanı olarak çalıştı. 1980-1997 yılları arasında Ankara, İzmir ve İstanbul'da, farklı sosyo-ekonomik düzeydeki kadınların ve muayenehanesine gelen hastalarının duygu ve düşüncelerini kitaplaştırdı. 15-55 yaş arasındaki dört bin kadınla görüşmüş. Sosyal statüleri ne olursa olsun, ‘‘Dört Kan’’ adını verdiği regl, ilk cinsel deneyim, doğum ve menopoz dönemlerinde hepsinin aynı şekilde etkilendiğini söylüyor. ‘‘17 yıl içinde değişen şeyler de var. Şimdi kadınlar, eğitim ve medyanın etkisiyle kendisinin geçirdiği bu evreleri, yaşanması gereken dönemleri yaşamış ya da yaşıyor olarak kabul ediyorlar.’’ Erk, kadının eğitim düzeyinin yükseldiğini, olaylara bakış açısının değiştiğini anlatıyor. ‘‘Kadınların hayatındaki bu dört dönem, zorlanmalı dönemdir. Her kadın bunları yaşıyor.

Yaşarken neler hissettiler? Bu duygu paylaşımını ortaya koymak için kitaplaştırdım’’ diyor.

Psikolog Fatma Erk'e göre, her kadın bunların sadece kendi başına geldiğini düşünüyor. ‘‘Oysa en üst düzey yönetici kadın da menopozu yaşıyor, okuma yazması olmayan kadın da. Ortak duygular olabileceğini vurgulamak istedim.’’ Erk, ailelerin genç kızın yaşantısında önemli etkisi olduğunu anlatırken, ‘‘Bazıları, kız çocuğu regl olduğunda tören düzenliyor. Bazıları da yok sayıp geçiştiriyor. Genç kız ergenliğini bilgisiz yaşıyor’’ diyor. 45-50 yaşındaki kadınların, ergenlik dönemini çok ayrıntılı hatırladığını da gözlemlemiş. Çünkü hepsinin yaşadığı ‘‘şok’’muş! ‘‘Aileler anlamsız bir suçluluk duygusu veriyorlar. Bu da genç kızın ilerdeki cinsel hayatını olumsuz etkiliyor.’’ Erk yine de iyimser. Çünkü kuşaktan kuşağa aktarılan olumlu gelişmeler var.

Menopoz sırasında nelere kızıyorum?

Doktorların ‘‘Çocuğunuz var mı, düşünüyor musunuz?’’ demesi.

Yaşıtlarımla biraraya gelince ‘‘Sen menopoza girdin mi?’’ sorusu.

Evde bir şeye sinirlenince eşimin ‘‘Çocuklar anneniz bir dönem yaşıyor’’ demesi.

Erkeklerin menopoz olmaması.

Gazetelerde, televizyonda .... artık menopozda diye ilan edilmesi.

Çocukların benim çok üstüme düşmesi, ‘‘Kalsiyumunu içtin mi, istersen bir sakinleştirici al, doktora git’’ gibi.

Kocamın öf, pöf etmesi. İçim sıkılınca camı açıyorum, o gidip kapatıyor.

Aşırı duyarlılığımın yakınlarım tarafından alay konusu olması. ‘‘Annem yine ağlar şimdi...’’

Kendime renkli bir şey alınca, bir faaliyete katılınca ‘‘O sana yakışır mı hiç, bu yaşta ha?’’ denmesi.

Katıldığım hayır kurumu çalışmalarındaki gelişmeleri, aksaklıkları eşime anlatınca eşimin ‘‘Bir sürü menopozlu kadın, tabii öyle olacak’’ gibi konuşmaları.

Gelinim bize gelince ‘‘Sancım var, regl oldum’’ demesi. Gelinimle herşeyi de konuşmak, paylaşmak zorunda mıyım?

Kadınlığa ilk adım

Evde, annemle bir tatil günü kahvaltı ediyorduk. ‘‘Anne bugün çok kötüyüm. Canım sabah sabah bol reçel, çikolata istiyor’’ dedim. Annem şaşırdı. O sırada ‘‘İçim boşalıyor anne’’ dedim. Tuvalete koştuk, ilk kanı gördük. Annem bana anlattı. O akşam annem yakın akrabaları eve davet etti. İlk kez regl olduğumu açıkladı. ‘‘Nasıl sünnet önemli bir olaysa bu da kızlar için önemli bir gün’’ diye konuşma yaptı. Herkes bana değişik sorular sordu. ‘‘Ağrın var mı, halsiz misin?’’ Ben de sorularla neler olabileceğini öğrenmiştim. Babam işten geldi, beni kutladı.

Doğumdan sonra

28 yaşındaydım, işimde istediğim yere gelmiştim. Artık anne olabilirdim. İş çıkışlarında bebeğime eşyalar, oyuncaklar alıyordum. Hangi kreşe gidecek, nasıl bir eğitim vereceğiz gibi planlar yapıyordum. Herşeye özen gösteriyordum. Eşim de çok ilgiliydi. Beni oturtur, ayaklarıma masaj yapar, bana kitap okurdu. Dokuz ay 10 gün ne çabuk geçmiş. Bebeğimin bana hiç eziyeti olmamıştı (...) Bebek doğdu, kucağıma aldım. Gözyaşlarımdan bebeğimi göremiyordum. Nedenini bilemediğim bir ağlama krizine tutulmuştum. Sanki doğuma hazır olan ben değildim. Kimselerle konuşamıyordum, doktora soramıyordum. Süt bile veremedim bebeğime. O günden sonra kucağıma alamadım. Mümkün olsa 24 saat ağlayacaktım. 40 gün sonunda savaş bitti, ağlamam kesildi. İlk kez bebeğimi doya doya öptüm. Ben dokuz ay 50 gün sonra anne olmuştum.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!