Hem ziyaret hem ticaret

Güncelleme Tarihi:

Hem ziyaret hem ticaret
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 1999 00:00

Haberin Devamı

Belli günlerde misafir ağırlamak, çok eski bir gelenek. Kadınlar arasındaki bu ev toplantıları başlangıçta sadece dostluk ve sohbet amacıyla yapılırken, daha sonra aralarında para toplayıp her defasında değişen ev sahibine verilen tasarruf faaliyeti haline dönüştü. Günlerde önceleri TL, sonra altın, şimdi ise mark ve dolar toplanıyor.

Onların ‘‘gün’’ü yoktu. Çatkapı gelen misafirlere her zaman hazır tutulanlar ikram edilirdi... Yıl 1950. Evlerde kuzine dışında fırın yok... Börekler, kurabiyeler hep mahalle fırınlarına sipariş ediliyordu. Sık sık tepsiler karışıyor, kurabiye beklerken börekle karşılaşıyorlardı. Eve ne zaman geleceği belli olmayan misafirlere ise böyle büyük hazırlıklar yapmak zordu. O yüzden her evde akide şekeri, bisküvi bulunur yanına da Türk kahvesi ya da ev yapımı vişne, kızılcık, gelincik şurupları çıkartılırdı.

Onların çocukları işi değiştirdiler... Zengin sofralar 60'lı yıllarda ortaya çıktı. Bu dönemde kadınlar biraraya gelip ‘‘gün’’ yapmaya başladılar.

O zaman biraz daha farklıydı tabii her şey. Her ayın belli günleri birilerine aitti. Örneğin ayın 14'ünde Mehveş Hanım'ın günü, 18'inde ise Ayşe Hanım'ın günü olduğunu herkes bilirdi. O gün ev sahibi kimin geleceğini bilmese de oturur hazırlanırdı. Komşular, uzaktaki arkadaşlar, akrabalar o gün evsahibinin evinde hazırlanıp misafir beklediğini bilirdi. Bu biraz riskliydi çünkü kimi zaman hiç kimse gelmez kimi zaman da ev kalabalıktan geçilmezdi. Bu günlerin en önemli özelliklerinden biri de yapılan pastalar, börekler, sofranın zenginliğiydi. İlk zamanlarda çeşit fazlaydı. Herkes hünerini göstermek ispatlamak ister gibi çok çeşit yaparak zengin sofralar hazırlardı. Ama gelenlerin sayısı belli olmadığından yemekler ya fazla geliyor ya da yetmiyordu.

Paralı gün dönemi

70'li yıllarda, kimin ne zaman geleceği belli olmadan yapılan bu günler saçma bulundu. Kendi arkadaşlarından oluşan gruplarla her ay birinin evinde toplanmaya başladılar. Eski günlere göre en önemli değişiklik tasarruf olsun diye para toplamaya karar verilmesiyle oldu. Böylece ‘‘paralı günler’’ devri başladı.

Kura çekilerek kimin evinde toplanacağı belirleniyor, sonra ev sahibi hariç herkesten belli bir miktar toplanıyor, ev sahibine veriliyordu.

Herkese senede bir gün ağırlama ve para alma sırası geliyordu. Grubun sayısı önemliydi: Her ay bir kişi evinde ağırlayacağı için, grubun en fazla 12 kişiden oluşması gerekiyordu. Bazı gruplar yazın sayfiyeye gidildiğinden günlere ara veriyorlardı. Grubun en ideal kişi sayısı 11'di. Çünkü böylece toplanan para ev sahibini çıkardığınızda yuvarlak hesap oluyordu.

Zamanla evde toplanmalar ev sahibine çok yük oluyor diye dışarıya taşmaya başladı. Bugün ‘‘paralı günlerin’’ çeşidi çok bol. Kimi hala eski sistem evde toplanırken kimileri de her ay brunch, Çin lokantası, Çiçek Pasajı diye geziyor. Kimi zaman günlerde toplanan paralar o gün gittikleri yerde harcanıyor ama yine de para toplamaktan vazgeçilmiyor. Çünkü ‘‘para’’ bağlayıcı oluyor ve herkes kendini mecbur hissediyor.

Geçmişte sadece ev kadınlarının yaptığı bu günlere iş kadınları da katılıyor. Maksat hem tanıdıkları görmek hem de para biriktirmek. Çalışan kadın düşünüldüğü için pazar günü toplanan grupların sayısı da bir hayli yüksek.

Günlerde toplanan para miktarı grubun ekonomik gücüne göre değişiyor. Ortalama rakam 100 mark ya da 100 dolar.

Bu günlerin sadece kadınlara mahsus olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Toplanan erkekler de var. Öğle yemeklerinde güveç yemeğe gidiyorlar. Tabii onların ekonomik gücü de kadınlara oranla çok yüksek. 15-20 kişiler ve kişi başına 1000 marktan toplanıyorlar. Kadınlar topladıkları paralarla takı, ev eşyası falan alırken erkekler araba parası topluyorlar.

Kürdanı çek, parayı kap

12 kişilik bu grup, 10 yıldır toplanıyor. Önceleri gün sahibinin yaptığı yemeklerin maliyetini karşılamak için toplanan bir miktar para, piyasa geliştikçe altına döndü. Her ‘‘gün’’'e göre değişen altının boyutu, toplananların ekonomik durumlarına göre değişiyordu; çeyrek, yarım ve büyük altın. Zamanla mark toplamaya başladılar, şimdi ise moda olan ‘‘dolar günleri.’’ Önceleri evlerde toplanan kadınlar, zamanla birbirlerinin marifetlerinden emin oldukları için dışarı çıkmaya başladılar. Bir de evde toplanıldığında gün sahibi hizmet etmekten ne bir çift laf edebiliyor ne de karnını doyurabiliyordu. Gidilecek mekanlar bir önceki toplantıda belirleniyor: Otel restoranları, Çin lokantaları, İtalyan restoranları, balıkçılar, et lokantaları... Lokantada herkes kendi hesabını ödüyor. Kürdanların arasından kırık olanını çeken o günün şanslı kişisi oluyor ve evine ''dolarlı'' olarak dönüyor. Bu günlerde hep aynı konuların konuşulduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Tam tersi kadınların birbirine anlatacakları şeyler hiçbir zaman tükenmiyor. Hatta eskiden ayda bir kere yapılan günler, daha sık görüşmek nedeniyle haftada bir ya da onbeş günde bir şeklinde değiştirilmiş. Erkekler bu günlerden pek şikayetçi değil, kadınların kendi paralarını toplayıp eşine ‘‘bunu bana alır mısın’’ demeden alması hoşlarına gidiyor. Kadınlar şu günlerde esen soğuk ‘‘bahar’’ rüzgarlarına ve çevrelerinde olup bitene rağmen günlerini evde veya dışarda neşelerinden hiç bir şey kaybetmeyerek sürdürüyorlar.

Yirmi yıldır toplanıyorlar

Fotoğrafta görülen günün geçmişi 1979 yılına uzanıyor. Öyle ki bu süre içinde bu grubun yaşadığı değişikliklere baktığınızda ‘‘gün’’ geleneğinin tarihini ve ekonomisini öğrenebilirsiniz. 1979'da 500 lira toplayarak başlamışlar. Ancak enflasyon, Türk parası toplamanın çok karlı olmadığını göstermiş. Çünkü yılın birinci ayı günü olanın topladığı parayla, yılın son ayı günü olanın topladığı para arasında ciddi bir değer düşüşü (yıllık enflasyon kadar!) meydana geliyormuş. Herkesin eşit şartlara kavuşması için paralı gün, altın gününe çevrilmiş. Zaten bugün toplanan grupların hiç biri TL üzerinden para toplamıyor. Yaklaşık on sene kadar altın hesabı üzerinden güne devam etmişler. Çeyrek altınla başlanmış, bir ara Cumhuriyet altınına çevirmişler, ama çok pahalı gelince vazgeçmişler. 90'lı yıllara gelindiğinde, döviz bürolarının çoğalması, altın artışının durmasıyla dövize dönüyorlar. 100 mark ya da 50-100 dolar gibi rakamlarla paralı güne devam ediyorlar. Acaba ne zaman euro'ya geçecekler? Yıllar geçtikçe (bu gün 20 yıldır var çünkü) hem kiloların artışı hem de gün sonlarındaki mide rahatsızlıkları fark edilerek bir tuzlu, bir tatlı, bir salata kararı almışlar; ama yine de gözler zengin sofraya alıştığından bu karar bozulup 4-5 çeşide çıkıldığı oluyor. Buna kızanlar olsa da dayanamıyorlar...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!