Hediyesi işi oldu

Güncelleme Tarihi:

Hediyesi işi oldu
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 2011 00:00

Yağız İzgül (34) yemek ve lezzet düşkünü. Bu merakı ona iş alanında da ilham verdi. İyi ızgara yapmak ve yemek için döküm malzemeden tavalar geliştirip üretti. Restoran lezzetini evlere getirmeyi hedefleyen bu ürünlerini zamanla çeşitlendirdi ve markası iki sene içinde 10 kat büyüdü. Şimdi yıllık ciro beklentisi 800 bin liraya ulaştı. Amacı iki sene içinde milyon dolarlık bir şirkete dönüşmek

Haberin Devamı

Yağız İzgül, beş göbek İstanbullu ve birbirine çok bağlı bir ailenin çocuğu. Dökümcülük baba mesleği. Annesiyse ev kadını. Ama mutfakla arası iyi değil. Bu yüzden Yağız İzgül sekiz yaşından beri sokakta farklı lezzetlerin, yeni tatların peşinde koşuyor. Yıllar içinde de hazır yemeklerin piri oldu. Gerçi İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği mezunu ama o, yemek merakını işe dönüştürmeye karar verdi. Üç ortakla birlikte bir restoran açtı. Sonra da ortaklar arasında çıkan huzursuzluklar yüzünden işi bıraktı.

TAVAYI SATTIM  İKİ TANE DAHA YAP

Restoranı için etin en iyisini ararken ‘Dükkan Burger’ restorandan Emre Mermer’le tanışmıştı: “2007’nin başlarında bir gün kömürle çalışan barbekünün bacası bozulunca Emre, Amerika’dan getirdiği döküm tavayı gösterdi. O tavada pişen etle beraber parmaklarımızı yedik. Öyle güzeldi ki, bir daha mangal filan yapmaya gerek yok diye düşündük. Meğer işin sırrı döküm tavanın ısı tutmasıymış. Emre’ye, ‘Bizim dökümhanemiz var. Ben sana yapıp bir tane hediye edeyim’ dedim. ABD’den gelen tavanın örneğini aldım ve bir tane tava yaptık. Ertesi gün Emre aradı ve ‘Ben tavayı sattım, iki tane daha yapsana’ dedi. Üç tane, beş tane derken sayı hızla yükseldi ve bizim tavalar orada pazarlanmaya başlandı” diye anlatıyor Yağız İzgül döküm tava işine girişini.

Haberin Devamı

İlk denemeler sırasında evinde çalıştığını anlatıyor: “Tavalarla etler yapıp bazen mutfağı dumanlar içinde bırakıp yangın alarmlarını çalıştırıyordum ama bu işten inanılmaz keyif alıyordum. Zamanla tavalara talep hızla yükseldi. Sonra, döküm tavada sadece et mi yapılır, diye araştırmaya başladım. Yurtdışından konuyla ilgili kitaplar topladım. Füme filan da yapılır derken, döküm çeşitleri arttı. Tencere ve aksesuvarlar eklendi. Ayda 40-50 tava yaparak sadece cebime harçlık olacak kadar para kazanıyordum ama zevkten dört köşe oluyordum.

Bir gün Makro Market’lerden telefon geldi. Ürünlerimden istediler. Üretim sayısının artması gerekiyordu. Markamıza İspanyolca ve ‘Afiyet olsun’ anlamına gelen ‘Hecha’ adını koydum. Bir-iki kişiyi işe aldım ve markalaşmaya başladık. 300 metrekare bir yer tuttuk. Ortada reklam bile yokken birden Tepe Home’dan ürün istediler. Boyner ve zincir markalarla çalışmalar devam etti. Şimdi üretim sayımız ayda 1500’e kadar çıktı. Bu iş 25 sene önce Türkiye’de bir kere denenmiş ama o zamanın teknolojisiyle yapamamışlar, tutmamış. Yıllar sonra ilk kez ben ürettim, benden sonra başka markalar da çıktı. Ama bizimle aynı kalitede değiller. Ayda 5 bin lira kazanırken şimdi yıllık ciro beklentimiz 800 bin liraya çıktı. Cironun üç yıl sonra 10 katına çıkmasını planlıyoruz.”

Haberin Devamı

İŞİN SIRRI SICAKLIK  KAYBI OLMAMASI

Döküm tava ve tencerelerde yemeği lezzetli yapan ısıyı belli bir derecede ve eşit muhafaza etmesi. Böylece restoranlardaki yemeğin lezzeti evde de mümkün oluyor. Sıcaklık kaybı olmadığından yemeğin, özellikle et ürünlerinin, etrafında mühür denilen kabuğumsu bir tabaka oluşmuyor. Böylece mühürlenen yiyeceğin lezzeti, suyu ve tüm besin değerleri içinde kalıyor. Tek kusuru var: Döküm ürünler oldukça ağır. Seçtiğiniz modele göre ağırlıkları üç kilodan başlayıp yedi kiloya kadar çıkabiliyor. Ama Yağız İzgül her güzel lezzetin bir bedeli olduğunu söylüyor: “Ürünün üzeri tamamen emaye kaplı. Ocak kapandıktan yarım saat sonra bile sıcaklığı kalıyor. Bu da yemeğe tat veriyor. Ayrıca hepsinin ömür boyu
garantisi de var.”

BENCE SEBZE SAĞLIKLI DEĞİL

Haberin Devamı

Mutfaktan çıkmıyorum. Et yemeklerini ve makarnaları severek yapıyorum. Sebzeyi mümkün olduğunca yemiyorum. Sağlıklı olduğuna da inanmıyorum. Ben o tatları yedikçe verimli olamıyorum, mutsuz oluyorum. Gülü seven dikenine katlanır bu yüzden de gönül rahatlığıyla yemek yiyebilmek için her gün spora gidiyorum. Sık sık “Yemek mi, seks mi” diye soruluyor. Ama ben daha “Seks” diyeni görmedim. Üç gün sevişmezseniz ölmezsiniz ama insan günde üç kere acıkıyor. Yemezseniz ölürsünüz. Ama ikisi birarada olursa en güzeli o zaman olur.

SEVGİLİME BAĞLIYIM

Aşk hayatıyla da gündeme gelen Yağız İzgül, her şeyin hakkını vermeyi sevdiğini söylüyor: “Bekarken bekarlığın, bir ilişkim varsa da o ilişkinin hak ettiğini gösteririm. Şimdi bir ilişkim var ve sevgilime bağlıyım. Uzaktan soğuk görünmekle birlikte yanıma yaklaşıldığında sıcak bir adamımdır.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!