Hayatta en korktuğum şey Hürriyet'e manşet olmak

Güncelleme Tarihi:

Hayatta en korktuğum şey Hürriyete manşet olmak
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2002 00:00

Hürriyet, Türk basınının amiral gemisi. Aksini söylemek abesle iştigal. Bir kere inanılmaz etkin. İzin verirseniz, aksini söyleyeni alnından vurmak istiyorum.Peki, şiddete gerek yok, bugün neşeliyim, sadece bir fiske atmakla yetiniyorum!Ve ağzı açık bir balık olarak, medyanın Hürriyet semalarında on yıldır yüzebildiğim için (bir iki kez atıldım o ayrı!) kendimi acayip şanslı hissediyorum.Dediğim gibi bazen su yutuyorum. Yalpalıyorum, boğulacak hale geliyorum. Ama yine de duruma inanamıyorum.Ben kim, Hürriyet'te yazı yazmak kim?* * *Ve iddia ediyorum ki, eli kalem tutan pek çok insanın hayalidir bu gazetede yazmak. Aksini söyleyenler de, koy yan cebime yapıyordur. Çünkü öyle bir yayın organı ki Hürriyet, satır satır okunuyor, gündem yaratıyor, gündem değiştiriyor...Resmen hapur hupur yeniliyor! Ekmek neyse, biz Türkler için, Hürriyet o. Yokluğu büyük eksiklik. Hele okumadan güne başlamak. Evden pantalonsuz çıkmak gibi bir şey!Kendi çalıştığım gazete diye söylemiyorum, üstelik demoktrat.Herkes fikrini özgürce ifade edebiliyor. Benim gibi zaman zaman aykırı olarak değerlendirilen fikirleri olanlar bile çatır çatır ne düşünüyorsa yazıyor...* * *Yeteri kadar sahip çıktım değil mi çalıştığım gazeteye?O zaman şimdi bir itirafta bulunacağım: Hayatta en korktuğum şeylerden biri, bu etkin gazeteye manşet olmak!Çünkü adım gibi biliyorum ki, olumlu ya da olumsuz bu gazetenin bir şeklide manşeti olmak insanın hayatını kaydırır.Üç saat içinde tüm Türkiye sizi tanır. Kaçacak yer bulamayabilirsiniz. Doğduğunuza pişman olabilirsiniz!Yaptığım röportajların, yazdığım kıytırık yazıların bile etkisini görüyorum ben, ‘‘Amma çok kişi okumuş. Allah Allah!’’ diyorum. Halbuki bu durumun, o şahaser işleri kaleme alan kişinin, ben olmamla bir alakası yok. Yayınlandığı yer Hürriyet olduğu için öyle. Söylüyorum size, gerçekten etkin...* * *Tam da o yüzden Cumartesi günü bu gazeteye manşat olan Deha Berk Soyer ve Pınar Özen'e üzüldüm ya.Eşlerini trafik kazasında kaybeden bu iki kadın, alköllü sürücü İsmet Kandemir'den davacı olmamış, olmadıkları gibi Hürriyet'in manşetine göre adam başı 75'er milyar ‘‘kan parası’’ almıştı.‘‘İsyan ettiren kan parası’’ başlığına, ben de isyan ettim önce.İlk tepkim, aynen vefat eden Devlet Çoksesli Korosu sanatçıları olan Semih Soyer ile Bektaş Özen'in yakınları ve akrabaları gibiydi...Ulan insanlık öldü mü dedim.Öfkemi tırnaklarımı yemekle bastırmaya çalışıyordum ki Zafer, ‘‘Deli misin? Niye oyuna geliyorsun? En makul olanı yapmışlar. Anormallik yok ki bu durumda. Kamu davası devam ediyor nasıl olsa...’’ dedi.‘‘Ama manşette öyle yazmıyor’’ dedim.‘‘İçeride 20. sayfada’’ dedi.Gerçekten de, içeride ‘‘Alkollü sürücü eşlerine çarpıp öldürmüştü’’ ‘‘Parayı alıp canavarı affettiler’’ ‘‘Arkadaşları kahroldu’’ ‘‘Çocuklarının geleceğini düşünmüşler’’ gibi büyük puntolarla atılmış başlıkların yayında ‘‘10 yıl hapsi isteniyor’’ diye bir başlık da vardı...Yani, kimbilir hangi ekonomik sıkıntılar içinde boğuşan o zavallı kadınların, alkollü sürücüden şikayetçi olmamaları, davanın seyrini filan değiştirmiyordu.Ama benim gazetem manşeti öyle bir vermişti ki, benim de duyduğum ilk tepki öfke ve isyandı.Belki de bu yüzden Allah kimseyi gazetecilerin eline düşürmesin diyorlar ya.* * *Dün ise haberin devamı vardı.Acılı eşlerden Deha Berk Soyer, Hürriyet'in ‘‘kan parası’’ olarak değerlendirdiği o 75 milyarı neden aldığını açıklıyordu:‘‘Çocuğuma okul parası yetiştiremiyorum. Para için asla kocamı satmam. Onlarla tazminat konusunda anlaştık. Ceza davası devam ediyor. O adamı ben nasıl affederim? Ben affetsem Tanrı affetmez...’’Üzüldüm.Boktan bir trafik kazasında kaybettiği eşinin acısı bir yana, ikinci haber yayınlanıncaya kadar o kadın kimbilir neler hissetmişti?O 24 saat, eminim en yakınlarına bile dert anlatması gerekmişti.Canını dişe takarak kendisini savunması icap etmişti...O yüzden diyorum ya, hayatta en korktuğum şey Hürriyet gibi etkin bir gazeteye manşet olmak...HAMİŞ: Bu iki kadının maddi manevi yaşadığı tüm sıkıntıyı, acıyı ayrıntılı bir biçimde anlatabilmek için röportaj yapmaya hazırım. Deha Berk Soyer ve Pınar Özen, her an Ankara'ya gelebilirim, bir telefonunuz yeter. Başınız sağolsun, sevgilerimle...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!