Komedyen dediğin kiloludan fazla olmalı, en az 90 okka gelmeli!

Güncelleme Tarihi:

Komedyen dediğin kiloludan fazla olmalı, en az 90 okka gelmeli
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2017 15:42

Bir yanda; Türkiye’nin usta oyuncularından Metin Akpınar. Diğer yanda; son yılların en başarılı komedyenlerinden Ata Demirer. İkiliyle bayram vesilesiyle buluştuk. Mizahın geçmişten günümüze yolculuğunu, modern zamanların hayatımızda yarattığı değişimi ve ‘o eski bayramlar’ı konuştuk. Elbette kahkahalar röportajın hiçbir anında eksik olmadı. Ata Demirer: Hepimizin telefonla ilişkisi sakat bir noktaya gidiyor. Röportajdan önce sinemaya gittim. Salona ağustosböcekleri serpilmiş gibiydi. Sürekli insanlara yeşil yeşil mesajlar geliyor. Metin Akpınar: Sinemalarda eskiden akide şekeri ve kabuklu yemiş yenmezdi. Şimdi ateşböcekleri mi dolaşıyor!

Haberin Devamı

Ortak yönünüz çok: İkiniz de komedi yapıyorsunuz. Seslerinizin güzelliği meşhur... Ve ikiniz de kilolusunuz... Göbekli olmak mizahın bir unsuru mu?

Metin Akpınar: Jönü değil, komiği oynayacaksınız bu iş deformasyon istiyor.

Ata Demirer: Durumumuz bayağı acıklı, anlayacağın (gülüyor).

Komedyen dediğin kiloludan fazla olmalı, en az 90 okka gelmeli

SAHNE SONRASI KURULAN SOFRALARIN KALICI ETKİLERİ OLUYOR

Neden gerekiyor bu deformasyon?

Metin Akpınar: E izleyen ekranda gördüğüne bakıp, “Ben öyle değilim” diyerek onurlanmalı. Hatta komedyen dediğin, kiloludan da fazla olmalı, en az 90 okka gelmeli. Mesela bir dönemin komiği Abdi Efendi, 90 okkanın da üstündeymiş, bununla da övünürmüş.

Haberin Devamı

O zaman fiziğiniz sizin için mesleğin bir gereği...

Metin Akpınar: Yok canım. Evet, mesleğimin gereği ama teknik bir şey değil. Böyle olmamın sebebi oyunlardan sonra yemek yemek ve ardından yatmak. Düşün, tam 40 sene gece yarısından sonra sofra kurup saatlerce o sofrada oturduk ve ardından hemen uyuduk.

Ata Demirer: Valla ben hep kilolu bir çocuktum. Ama üniversitede şu ankinden neredeyse 40 kilo daha zayıftım. Sahneye çıkmadan bir-iki saat önce rahatsızlık vermesin diye yemek yenmez. Ama turnelerde sahne sonrası kurulan sofralar gerçekten kalıcı etkiler yapıyor.

Filinta gibi olmak ister miydiniz?

Ata Demirer: N’oluyor, hayırdır Hakan? Elinde bilmediğimiz bir koz mu var? İstemezdim. Gerçi bir 15-20 kilo versem de fena olmazdı.

Metin Akpınar: İnce dönemlerim olduğu için şimdi onları hatırlayıp övünüyorum ama aynı ölçülere dönmek mümkün değil. Zaten sağlığım için rejim yapıyorum. Bu gördüğün 15 kilo vermiş halim. Neden öyle şaşırarak bakıyorsun yüzüme?

Estağfurullah...

Metin Akpınar: Anlamadın değil mi kilo verdiğimi? E tabii, bende 15 kilo zayıflık, dinozorun diş çektirmesi gibi görünüyor (gülüyor).

JÖN OLMAK GİBİ HAYALLERİM HİÇ OLMADI

Peki, güldüren adamı değil de jönü oynamak ister miydiniz? Mesela bir Kıvanç Tatlıtuğ olmak, Behlül olarak anılmak?

Haberin Devamı

Metin Akpınar: Öyle bir talebimiz olmadı, zaten ben ‘jön-komik’ de oldum.

Ata Demirer: Benim jön olmak gibi hayallerim hiç olmadı. O durağan ve uzun bakışmalar da bana zaman kaybı gibi geliyor. Biz konuşacağız abi!

Metin Akpınar: Zaten Atacığım, jön rolleri mızrakçı rollerinin bir üstüdür. Çok fonksiyonel değildir. Sadece fiziklerinden dolayı seçilirler.

“Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer” derler. Kadının kalbine giden yol da mizahtan mı geçer?

Metin Akpınar: Zekâ ve akıl iyi unsurlardır. Barışmak ve birleşmek için de iyi birer basamaktır.

Ben kadın-erkek ilişkisinden bahsediyordum.

Metin Akpınar: Kadın-erkek mevzuunda herkesin beyninde idealize ettiği bir tip vardır. Karşılaşır karşılaşmaz onu bir tarar, kafasındaki şekle oturuyorsa; dürtüyle etkiyle, önüne geçilmez arzu ve istekle ona dokunmak, onunla beraber olmak ister.

Haberin Devamı

HEDEF; ÜREMEYE MÜTEALLİK EYLEMDE BULUNMAK!

Finalde?

Metin Akpınar: Finalde de ana hedef üremeye müteallik eylemde bulunmaktır.

Ata Demirer: (Gülüyor) O zaman ben de sizleri üremeye müteallik eylemden tutukluyorum!

Yani kadınlar konusunda komik olmanın ekmeğini yemediniz mi?

Metin Akpınar: Komik olmanın değil ama şöhretin ekmeğini yedim. Yoksa “Sahnede komik, aman gidip buna merhaba diyeyim” diyen bir kadın tanımadım.

Ata Demirer: İşte, yeniden acı gerçekler... Bir insana gerçekten değer veriyorsan ne işle uğraştığının bir anlamı yok. Mesela bana biri gerçekten değer verirse pilot ya da dalgıç olabilir; fark etmez.

Komedyenler genelde hayatlarının bir noktasında mankenlerle birlikte oluyor...

Haberin Devamı

Metin Akpınar: Bunun için kıskanılıyorsak anlamsız bir kıskançlık. Beceri, kabiliyet, önde olmak daha kıskanılacak şeylerdir.

Ata Demirer: Bak Hakan, Metin Abi seni edep sularına çekmeye çalışıyor, bence daha fazla şansını zorlama...

MUSİKİ KONUSUNDA ATA EĞİTİMLİ, BEN ALAYLIYIM

Ata Demirer: Müzik konusunda gerçek bir arsızım. Günün her saatinin müziği var; caz, rembetiko, Türk müziği... Bir şarkıdan sahne yaratmak gibi bir mekanizmaya da sahibim. Bir de müzisyen olunca her şivenin, ağzın melodisini daha iyi duyuyorsun. Bu da filmlerde orijinaline yakın tonlamalar yapmanızı sağlıyor.

Metin Akpınar: Musiki konusunda Ata eğitimli, ben alaylıyım. Hafız Kemal’ler, Hafız Yaşar’lar çalınırdı evimizde, öyle büyüdük. Kulak hafızasıyla icra ederim. Beynin sekiz tane sayabildiğimiz zekâ çeşidi var. Müzik zekâsı da bunlardan biri. Müzik becerisi Allah’ın bir lütfu.

Haberin Devamı

Komedyen dediğin kiloludan fazla olmalı, en az 90 okka gelmeli

METİN AKPINAR: BİZİM İNSANIMIZ SEVGİSİNİ DE ÖFKESİNİ DE FAZLA BELİRTİR

◊ ‘Devekuşu Kabare’deki gibi muhalif ve provokatif esprilerin artık yapılmadığı görüşüne katılmıyorum. Kabare tiyatroları dünyanın her yerinde her yönetim tarzında yaşamıştır. Bu; faşist ortamda doğmuş başkaldırı, şaka, ironi tiyatrosudur. Mesele, o sözcüğü anlatım tarzını bulup söyleyebilmekte. Medyanın yarattığı bir şey bu “Ünlülerin taklidi yapılamıyor, acaba korku mu var” sorusu. Korku tabii var ama en az bizde var. İşadamında korku daha çok.

◊ Bizim insanımız sevgisini de öfkesini de fazla belirtir. Ama insanlara kızamıyorum. Ben nasıl içinden geçtiğimiz evreye müstahak olmadığımı düşünüyorsam, yanlış yapan insanların da o yanlışı yapmakta çok suçlu olmadıkları inancındayım. Onlar da doğru bilgiye ulaşamadığı, empati kültürleri olmadığı için bu haldeler. Kızmak yerine onlar için üzülüyorum.

Komedyen dediğin kiloludan fazla olmalı, en az 90 okka gelmeli

Ertem Eğilmez, Arzu Film... O kadar sağlam ki... Onların yaptığı şey; insan sevmek. Derinlikli ama basit, son derece duygulu...

BİTPAZARINA NUR YAĞDIRMAK İSTEMİYORUM AMA ESKİDEN HAKİKATEN BİR BAŞKAYDI

 

Bugün bayram... Sizler de “Nerede o eski bayramlar” diyor musunuz?

Metin Akpınar: Benim kayınpederim eskiden, “Patatesler bozuldu” derdi. Ne huysuz adam diye düşünürdüm. Şimdi bakıyorum patatesler gerçekten bozuluyor, hemen filizlenip çürüyor. Demek “Nerede o eski patatesler, eski etler, bayramlar” demek bizi doğruya düşürüyor. Ama bitpazarına da nur yağdırmak istemiyorum. Yine de o zamanlar hakikaten başkaydı. Aslında olay mitolojiye dayanıyor. Şeker Bayramı... Sonra adı Ramazan Bayramı olmuştur. Yardımlaşma, dayanışma için de Kurban Bayramı’dır. Bunların yanında bizim Cumhuriyet’le kazandığımız üç bayramımız daha vardır ki onlar da en az bu kadar mühim ve mutlaka kutlanılması gereken bayramlardır.

Yeteri kadar değer verilip kutlanıyor mu?

Metin Akpınar: Verilmediği net ve açık olarak görülüyor. Ama vatandaş sahip çıkacaktır. Kamuoyu sahip çıktığı zaman siyasi otorite görmezden gelemez.

Peki, Ata Bey sizin bayramlar nasıldı?

Ata Demirer: Daire sayısı fazla bir apartmanda yaşıyorduk. Benim parayı kırdığım yıllardı. Sevimli de bir çocuktum. En sevdiğim, mendilin içine konan paralar ve şekerlerdi. Annem hâlâ hazırlar. Şimdi herhalde bunlar pek kalmadı. Anne-babalar artık çocuklarını alıp tatile gidiyor. El öpüp harçlık alma ritüeli pek yok.

NEDENSE BİRAZ SERT BİR ÇAĞDA YAŞIYORUZ, DAHA ÇOK TAHAMMÜL OLMALI

Bayram mesajınız ne olur?

Ata Demirer: Daha az agresyon, daha çok sevgi, karşındaki insana daha çok tahammül... Nedense biraz sert bir çağda yaşıyoruz. Daha çok tahammül olmalı. Mesela yolda giderken bir araba seni sıkıştırsa içinde kim var bilmiyorsun ve adam seni çıkıp vurabilir bile...

Metin Akpınar: Bayramda temas etmek, dokunmak, bayramlaşmak önemli. Bugün bunlar var mı bilmiyorum. Ama temas, sarılma mutlaka olmalı. Ata’nın da dediği gibi sevgi öne çıkmalı.

Neden sevgiyi kaybettik?

Ata Demirer: “Bütün bunlar Kâmil Abi yüzünden başımıza geldi” diye bir cümle kuramayız. Zamanın ruhu diye bir şey var. Dizilerden bilgisayar oyunlarına kadar... Dünyada şiddet pompalanıyor. Mesela Kore dizileri uyarlanıyor. Karakterlere bakıyorum, ya çok iyi ya da çok kötü; gri yok. Doğal olarak ‘Perihan Abla’, ‘Süper Baba’, ‘Bizimkiler’ gibi bizi biz yapan öğelerin bulunduğu işler azalıyor. Hep mafya, zengin çocuk-köylü kız aşkı gibi klişeler üzerine kuruluyor hikâyeler.

Ne yapmalıyız?

Ata Demirer: Ancak ‘Ne kadar sevgi o kadar ekmek’ olursa düzeliriz.

Metin Akpınar: Öfkeyi yenecek tek şey var, o da öfkelendiğiniz insan için üzülmeyi becermek...

Ata Demirer: Bir de minnet duygusunu yeniden çağırmak gerekiyor. İnsanlar artık duygularını belli etmekten utanır oldu.

ZOR VE HUYSUZ BİR İHTİYAR OLDUM

◊ Göründüğünüz kadar zor adamlar mısınız?

Ata Demirer: Benim kabalık takıntım var. Kabalıkla karşılaşınca bu nasıl dizginlenir, ne yapmam gerekir bilemiyorum.

Metin Akpınar: İnsan kendini yetiştirirken biraz sınıf atlayarak gelişiyor. İyiye ulaştıkça daha zor beğenir hale geliyor. Zorluğu bu anlamda alırsak ben zor ve huysuz ihtiyar oldum. Böyle olacağımı da tahmin etmezdim. Çok az şeyle mutlu olur hale geldim. Bunun da bana müstahak olmadığını düşünüyorum. Bu şartlar altında çok da mutlu olduğum söylenemez. 76 yaşındayım, gözümün önünden birkaç devir geçti. Doğrusu gidişimizi de çok sağlıklı görmüyorum. Bu yüzden de böyle bir dünyaya müstahak olmadığım kanaatindeyim. Bu da beni rahatsız ediyor.

BURADAN BANA EKMEK ÇIKAR DİYE KÜFÜRLÜ SAHNE YAZARSAN O ‘MİZAH PORNOSU’ OLUR

Günümüz mizahını nasıl buluyorsunuz?

Metin Akpınar: Bir şeyin çivisi çıkınca her şeyin çıkıyor.

Nelerde çivilerimiz çıktı?

Metin Akpınar: Sanatta, siyasette, ticarette, mizahta... Biraz çivimiz sallandı.

Nasıl yerine oturturuz?

Metin Akpınar: Bunun için bir kültür ihtilali, bir zihin değişikliği istiyorum. Burjuvası olmayan bir ülkede gerçekleştirilen burjuva ihtilalinin hazımsızlığından tutun da, ikiye bölünme, üçe bölünme gibi üzerimize uygulanan sistem ve bizim ona adeta inanmamız ve uygulamamız neticesinde garip taraflara bölündük. Herkes birlik ve beraberlik öneriyor ama kim kimle hangi koşullarda birleşecek o konuda bir netlik yok. Nerede birleşeceğiz? Bir birlik talebi var ama “Gelin benim çatımın altında birleşelim” demek demokratik değil. Bu noktada; mizah ve müziğin birleşme açısından ciddi faydaları olacağına inanıyorum.

Eski Türk filmlerinin hâlâ aynı iştahla izlenmesinin sebebi, o filmlerde şu an bahsettiğiniz gibi bölünmüşlüğün olmaması mı?

Metin Akpınar: Önemli olan insan... İnsanı kaybettik.

Ata Demirer: Ertem Eğilmez, Arzu Film... O kadar sağlam ki... Onların yaptığı şey; insan sevmek. Derinlikli ama basit, son derece duygulu... Günümüzdeyse o filmlerde çok rastlanmayan bir şey, mizahı revaçta tutuyor.

Nedir o?

Ata Demirer: Karşındakiyle ne pahasına olursa olsun ağır biçimde dalga geçmek. Eskiden bir dozu varmış. Şimdi mizah, karşındakini parçalayıp oradan komiği çıkarmak olarak görülüyor. Anaakım sinemanın yakın takipçisiyim. ‘Eyvah Eyvah’lar başarılı olduysa da bu tamamen Yeşilçam’ın mirasıdır. Onu sahiplenip hâlâ öyle yaşamaya çalışma gayretimin bir sonucu. Ben “13-15 yaş grubu izler mi” kaygısı gütmeden kalbimden geçeni yapmaya çalışıyorum. Bu da beni tedirgin ediyor. Bir anda eskiyebilirsin, mizaha bakışın anlaşılmayabilir.

Peki, yeni filmleri nasıl buluyorsunuz?

Metin Akpınar: Her şeyi abartılı buluyorum. Herkes damarları şişene kadar bağırıyor.  Eskiden ‘Üç Ahbap Çavuşlar’ vardı. Oradaki dilsiz en çok gülmeceyi alırdı. Bu abartılı doyumsuzluk önce çizerlerde başladı, sonra sahnede belirdi ve en son televizyon-sinemayla zirve yaptı. Seviye irtifa kaybetti.

Son dönem filmlerde sık gördüğümüz bel altı espriler kolaycılık mı?

Ata Demirer: İçimden gelmeyen bir şeyi yazmıyorum. Zaten buradan bana ekmek çıkar diyerek özellikle küfürlü sahne yazarsan o ‘mizah pornosu’ oluyor.

ATA DEMİRER: İYİ İŞ YAPAN HERKESE GÜLERİM; CEM YILMAZ, YILMAZ ERDOĞAN...

◊ Metin Akpınar çocukluk idolümdü. İlk Bursa Açıkhava’da ‘Reklamlar’da izlemiştim. Sonra ‘Devekuşu Kabare’sindeki performanslarına özenerek büyüdüm. Onlara yaklaşmaya çalıştım. Hâlâ da istim üzerindeyim. Yani ben aslında istediğim yerdeyim.

◊  İyi iş yapan herkese gülerim. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan... Yeter ki beni yakalasın. Mesela Peter Sellers’a zamanında ‘Parti’ filminde çok gülmüştüm. Bence dünyanın en iyi işidir. ‘Devekuşu Kabare’leri de ezbere bilirim.

Komedyen dediğin kiloludan fazla olmalı, en az 90 okka gelmeli

Metin Akpınar ile Ata Demirer, Opet’in reklam filmi için bir araya geldi. Baba-oğulu canlandıran ikilinin reklamları devam edecek.

BİR FİLMİMİZ OLMASINI ÇOK İSTERİZ

Sizi bu reklam filmi için bir araya gelmeye nasıl ikna ettiler?

Ata Demirer: Metin Akpınar ismini duyunca bohçamı aldım kaçtım. Bu işe onun gölgesinde serinlemek için bile girerdim.

Metin Akpınar: Ben de Ata’nın ismini duyunca tereddütsüz kabul ettim.

Nasıl bir deneyimdi birlikte çalışmak?

Ata Demirer: Bazen benimle karşılıklı oynarken oyuncu arkadaşlarım kendini tutamaz gülerdi. Ama Metin Abi’yle oynarken gülmemek için zorlanan bendim.

Birbirinizi nasıl anlatırsınız?

Ata Demirer: Metin Akpınar benim için ulaşması çok zor bir yerde. Çünkü o bir kombinasyon. Müzik, temaşa sanatının birçok hali, matematik-duygusal zekâ, kültür birikimi... Bir sürü insanın sanki onlar uyurken beyinlerini yutmuş gibi...

Metin Akpınar: Ata temiz. Herkes çok temiz değil, insanlara kıyıdan köşeden kirlilik bulaşmış. Ata’nın ürünü de temiz. Yaratıcılığı, kulak hafızası, beyni ve başka olguların birleşimiyle sanat yapıyor. Bu da herkesin ulaşabileceği bir şey değil. 

Ata-Demet (Akbağ), Zeki-Metin’den sonra sizden de bir ikili doğar mı?

Ata Demirer: Bir sinema filmimiz olsun çok isterim.

Metin Akpınar: Ben de aynı şekilde.

PARAYA ESİR OLMAMAK ÖNEMLİ

◊ Paraya önem verir misiniz?

Ata Demirer: Fazla önemsemem ama rahat bir yaşlılığımın olması için de har vurup harman savurmam.

Metin Akpınar: Kıtlıkta büyüdüm. Gelir ve kültür seviyesi yüksek bir aileden gelmedim. Bu toplumun vasat hatta vasatın altında ezilmiş popülasyonundan çıktım. O yüzden paranın kıymetini bilirim. Zeki bana zaman zaman kızardı, “Yeter artık! Ev, araba, kat aldın” derdi. Ama yetmez olduğunu şimdi görüyorsun. Tabii paraya esir olmamak da en önemli şey.

BAZEN KENDİMİ AV HAYVANI GİBİ HİSSEDİYORUM

İkinizin de eskiye özlemi büyük... Bugünün de teknoloji gibi nimetleri var ama...

Ata Demirer: Bir zamanlar insanlar imzalı fotoğraf taşıyormuş. Keşke o yıllarda yaşasak... Bizi bu akıllı telefonlar bitirdi biraz da... İnsanlar çoğunlukla seni sevdiği için değil, bir sosyal medya mecrasına koymak için gelip bizimle fotoğraf çektiriyor. Bazen kendimi av hayvanı gibi hissediyorum. Gördük, yakaladık, tespit ettik, burada...

O zaman teknoloji-insan ilişkisi rahatsız edici bir noktaya mı gidiyor?

Ata Demirer: Telefonla ilişkimiz sakat bir noktaya gidiyor. Röportajdan önce sinemaya gittim. Salona ağustos böcekleri serpilmiş gibiydi. Sürekli
insanlara yeşil yeşil mesajlar geliyor.

Metin Akpınar: Sinemalarda eskiden akide şekeri ve kabuklu yemiş yenmezdi. Şimdi ateşböcekleri mi dolaşıyor?

Metin Bey siz telefon kullanıyor musunuz?

Metin Akpınar: ‘Tele erkek’ olmamak için uzun süre direndim. Sonunda Zeki (Alasya) beni tele erkek yaptı (gülüyor). Bana ilk telefonu o aldı. Hâlâ da o eski cihaza yakın bir cihaz kullanıyorum..

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!