İş doğallıkta bitiyor

Yetenek bir yana, tarz ve imaj olarak bir Hollywood yıldızının en güçlü silahı nedir? Kırmızı ruj mu, buğulu bakışlar mı?

-Bir oyuncu olarak mükemmel saçlara sahip olmanın çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Stil dediğiniz şey, filmden diğerine değişiklik gösterebiliyor. Ama her zaman güzel görünmek zorundasınız. Burada da saçlar önemli rol oynuyor.

Bir röportajınızda ergenlik yıllarında açık renkli saçlarınızı kuzguni siyaha boyadığınızı okumuştum. Ruh halinize göre saç boyayan kadınlardan mısınız?

-Aslında hayır. Saçlarımı yeni bir film için hazırlanmaya başladığım zamanlarda boyatıyorum. Role ve karaktere bürünmek için farklı bir saç stili düşünmek olmazsa olmazlardan benim için. Ama itiraf edeyim, saç rengimde değişiklik yapmayı çok seviyorum. Saç rengi ve stil, kişiliğinizi ve karakterinizi yansıtmanın bir yolu. Değişimse özgür ve iyi hissettiren bir duygu.

Siyahtan sarıya her tonu denemiş biri olarak, hangi Eva favoriniz?

-Kumral. Benim için doğallık önemli: Sıcak ve koyu renkler cilt tonuma daha çok yakışıyor. Böylece daha doğal bir görünüm elde etmiş oluyorum.

Verebileceğiniz en iyi ‘güzellik’ tavsiyesi nedir?

-Güzellik iksirim: Bol likit. Bol su için, bol sebze suyu tüketin. Saçınızı da temiz tutun.

Beylik bir soruyla devam edelim: Stilinizi nasıl tanımlarsınız?

-Aslında pek çok farklı stili bir arada taşıyorum diyebilirim. Değişimi seviyorum; ama beni sıklıkla siyahlar içinde görebilirsiniz.

Peki, kırmızı halı stili? Sizi hep iddialı, dumanlı göz makyajı ve kırmızı rujla görüyoruz. Bu ‘femme fatale’ imajı ne kadar sizi yansıtıyor?

-Kırmızı halıda dramatik bir görünüm sevdiğim için daha teatral giyindiğimi söyleyebilirim. Amacım yalnızca eğlenmek! Günlük hayatımdaysa son derece sadeyim zaten... Favori parçalarım siyah tayt, motorcu botu ve ‘cool’ tişörtler.

Burada bir tezatlık seziyoruz. Bir yandan spor ve yalın bir tarz, diğer yandan öldüren cazibe modu... Hangisi sizsiniz?

- İkisi de benim tabii ama itiraf edeyim, güçlü ve dominant karakterleri canlandıran bir oyuncu olarak aslında utangaç bir yapım var.

Kişisel hayatınızla iş hayatınız arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz bu durumda?

-Oyunculuğu çok seviyorum ve sevdiğim bir şeyi yapmak iş gibi gelmiyor açıkçası.

BENİM EVİM LONDRA

İsveç asıllı bir baba, Fransız bir anne ve Hollywood merkezli bir hayat. Bir dünya vatandaşı olarak, hangi şehirde kendinizi evinizde hissediyorsunuz?

-Londra. Avrupa’yı çok seviyorum; ama evim Londra.

Londra’yı bu kadar farklı kılan ne? Nasıl zaman geçiriyorsunuz şehirde?

-İşte, herkesin yaptığı şeyleri yapıyorum. Sinemaya, operaya gitmeyi; doğada uzun yürüyüşler yapmayı; güzel restoranlarda farklı lezzetler tatmayı seviyorum.

Indie filmler ve günlük hayatta benimsediğiniz ‘gotik-grunge’ tarzı göz önüne alınca favori müzik türünüz hakkında bir fikir elde edebiliyoruz... En sevdiğiniz şarkı, gruplar hangileri?

- Hayal kırıklığına uğratmak gibi olmasın ama, Chopin.

BAKIMA İHTİYACIM VAR

Sizi indie filmlerindeki ‘cool’ kadın olarak tanıyoruz. Birdenbire karşımıza bir kozmetik devinin marka yüzü olarak da karşımıza çıktınız. Neden bir güzellik markasının elçisi olmayı seçtiniz?

-Yani, ikisini de birlikte yürütemez miyim? Aslında benim için çok iyi bir işbirliği. Çünkü saç bakımı hakikaten uzmanlık isteyen bir iş. Bakıma ihtiyacım var. Çünkü oyuncu olduğum için saçlarım sürekli değişiyor, işlem görüyor, rengi değişiyor ve yüksek ısıya maruz kalıyor. Sağlık filan kalmıyor geriye. Bu yüzden zaten saç bakımıma özen göstermeliyim. Kendim üşensem de yüzü olduğum marka benim bu alandaki birçok ihtiyacımı karşılıyor. Nedir bunlar: Saç bakımı, saç stili, renk ve geri kalan her şey!

ANNEME OYUNCU OLDUĞUMU SÖYLEMEYİN...

Kariyeriniz Bertolucci’nin ‘The Dreamers’ıyla başladı...

-O filmden önce de birtakım deneyimlerim olmuştu. Ama ‘kariyer başlangıcı’ doğru bir saptama. Çünkü öncesinde oyuncu olmayı hedeflemiyordum. Tesadüfi olarak filmin casting’inde yer aldım. Bu kadar mükemmel bir yönetmenle çalışmak kariyerim için çok iyi bir başlangıç oldu. Ben de ‘oyunculuğa yoğunlaşayım’ dedim. Annem gençliğinde oyunculuk yapmıştı ama beni bu iş konusunda hiç yüreklendirmedi. Neden bilmem...
Bertolucci’ye karşı olan hayranlığınızı anladık. Peki siz bir film olsaydınız....
-Tim Burton tarafından yönetilirdim. Yani, umarım.