'Anıtkabir artık bir şikâyet yeri'

Güncelleme Tarihi:

Anıtkabir artık bir şikâyet yeri
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2015 02:05

Mimarlık tarihi araştırmacısı Amerikalı Christopher Wilson, ‘Anıtkabir’in Ötesi’ adlı kitabında Atatürk’ün mezar mimarisi ve ulusal belleğin izini sürüyor. Bugünü konuştuğumuz Wilson’a göre AKP döneminin mimarisi bir eski zamanlar özlemi.

Haberin Devamı

Anıtkabir, 1938’den sonraki Atatürk algısına nasıl bir katkıda bulundu? Bu anıt mezarın, ulusal kimliğin inşasında ve lidere duyulan inançtaki yeri ne?
Atatürk öldüğünde etrafta onu tanımış olan insanlar vardı. Bu insanlar için Anıtkabir, onlara tanıdıkları Atatürk’ü hatırlatmak içindi. Ancak 1981’de, 100’üncü doğum günü kutlandığında bu kuşağın çoğu yok olmuştu. Kitapta, 1981’de anıta yapılmış olan eklentilerden bahsediyorum. Bütün bu yenilikler, Atatürk’ü hiç tanımamış olan yeni nesli eğitmek için yapılmıştı. Sorduğun iki soru kesinlikle birbiriyle bağlantılı; gerek Anıtkabir, gerek okullardaki müfredat, Türk insanına Atatürk’ü öğreten her şey, aynı zamanda o neslin belleğine de şekil verecektir. Halkın Atatürk belleğine yalnızca bir anıt şekil vermiyor. İnsanlara Atatürk’e dair eğitimi veren her şeyin, en önemlisi de okullardaki müfredatın oynadığı önemli bir rol var bu hafızanın oluşumunda.

Haberin Devamı

Laik devletin tehdit altında olduğunu düşünen insanlar Anıtkabir’i ziyaret ediyor, siyasetçiler Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalıyor. Bunu nasıl yorumlarsınız?
Bu, çok ilginç bir durum aslında. Şikâyetçiler, Anıtkabir’e Atatürk’ü ve laik devleti temsil ettiği için gidiyor. Şikâyette bulunmak için parlamentoya, Meclis’e gitmiyorlar. Meclis’e de gidebilirler aslında ama bunu milletvekillerini ziyaret etmek gibi başka sebepler için yaparlar. Meclis’e gittiklerinde de bazen şikâyetlerde bulunabilirler, ancak bu Anıtkabir’deki kadar halka açık bir oturum olmaz.
Hitler kötüydü ama...

Anıtkabir artık bir şikâyet yeri

Melih Gökçek’in yaptırdığı, çok tarşılan ‘kapılar’...

Neden?
Anıtkabir çok daha umumi bir yer ve burada pek çok insanla karşılaşıyorsunuz, tıpkı oğlunu bir araba kazasında kaybettiği için bütün Türkiye’yi gezerek ülkenin trafiğini protesto eden adam gibi. Meclis’i de ziyaret etmişti, ancak yanlış hatırlamıyorsam son durağı Anıtkabir’di. Buraya gitmesinin sebebi yalnızca Atatürk’e değil, bütün ülkenin halkına hitap etmek ve konuşmasını ulusal bir toplantı haline getirmekti. Yani bu anıt tek kişilik bir mezardan çok daha fazlası, ulusal bir nokta. İlginç olan şu ki yalnızca Atatürk’ün ve İnönü’nün mozolelerinden oluştuğu için gerçekte Anıtkabir şahsi bir mezar. Buraya defnedilmiş olan diğer herkes, 1988’de Devlet Mezarlığı kurulduğunda yeni mezara taşınmıştı. Söylemek istediğim, Anıtkabir’in bu kadar ulusal bir alan olması bu yapının ülkeyi, Meclis’ten daha değişik bir şekilde temsil ediyor olmasından kaynaklanıyor. Aslında ikisi de ulusu temsil ediyor, ancak bence Meclis daha resmi, Anıtkabir ise daha halka açık bir temsil.

Haberin Devamı

Sizce her ideolojinin veya güçlü hükümetin mimari bir sembolü var mı? Mimari yapılar insanlara veya topluma belli fikirler aşılamayı nasıl başarıyor?
Mesela Hitler kötü bir adamdı, umarım kimse onu övdüğümü zannetmez. Ancak mimariyi kullanışı açısından iyi bir örnek oluşturuyor. Hitler aynı zamanda kendini bir sanatçı olarak görüyor, sanatın ve mimarinin ne kadar güçlü olduğunu biliyor ve bunu kullanmaktan çekinmiyordu. Mimari, insanları hem eğiten hem de düşüncelerine biçim veren alanlardan biri. Ben bir mimarlık tarihçisi olduğum için yalnızca bu alandan bahsediyorum. Bu kitapta da bazı mekânlarla iç içe geçmiş olan tarihsel şekillerin, anıtların, sembollerin ve halk geleneklerinin bize Türkiye Cumhuriyeti’yle ilgili neler öğrettiğine değiniyorum.

Haberin Devamı

Anıtkabir artık bir şikâyet yeri

Christopher Wilson

Sizce baskının veya özgürlüğün bir mimarisi var mı? Yapılan her binanın yaratıcıları tarafından belirlenen bir maksadı var mıdır?
Mimari çok pahalı bir şey. Yani Topkapı Sarayı’na veya herhangi bir Osmanlı anıtına bakarsanız, bunların inşasına bir imparatorluğun bütün zenginliğinin adandığını görebilirsiniz. Mimarlık tarihi, özellikle de erken mimarlık tarihi genellikle hep büyük anıtlardan oluşur: Saraylar, türbeler, mezarlar, dini yapılar... Ancak aynı zamanda mimari her yerde. Mimarlar tarafından yapılmamış olan, normal insanlar tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiş olan eserler de var. Yani sorunu cevaplamak gerekirse; evet. Bir yapıyı önce tasarımı, daha sonra inşası, en son ise kullanımı tanımlar ve bu, yazılı tarihin bir parçası haline getirilebilir. Hazır bir yapının nasıl kullanıldığı, bazen onu tasarlamamış veya inşa etmemiş olan insanlar tarafından belirlenir. Yani galiba cevabım evet, evet ve evet.

Haberin Devamı

OSMANLI GEÇMİŞİNE ÖZLEM

Anıtkabir artık bir şikâyet yeri

AK Parti mimarisinin en önemli örneklerinden biri Ak-saray.

Aksaray da buna benzer sembolik bir yapı. Sizce Ak-saray da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın nasıl algılandığını belirlemek için yapılan mimari bir girişim mi, ne dersiniz?
1998’den 2011’e kadar Türkiye’de yaşadım. AKP 2002’de iktidara geldi. 2002’den günümüze kadar, Osmanlı geçmişine özlem duyan mimari yapılar gördüm ve halen de görmeye devam ediyorum. Buna iyi bir örnek, Melih Gökçek tarafından Ankara’nın girişine yaptırılan kapılar. Tarihsel görünmek kötü bir şey değil ama bence burada, eskiden her şeyin daha güzel olduğu ve belki eski görünümlü yapılar inşa edersek günümüzün de geçmişe benzeyeceği izlenimi veren bir hasret var. Ak-saray’ı görmedim ve hakkında çok fazla bilgiye sahip değilim, bu sebeple bir şey söyleyemeyeceğim. Bahsettiğim ‘eskiye özlem’i (en son yaşadığım kent olan) İzmir’de çok görmedim.

Haberin Devamı

Bunun bir anlamı var mı?

Anıtkabir artık bir şikâyet yeri
Çünkü İzmir bir AKP bölgesi değil; ancak ülkenin her yerinde bununla karşılaşmaya devam ediyorum. Aynı zamanda ülkeyi dolaştıkça değişik motiflerle ve tasarımlarla yapılan aydınlatma armatürleri ve parmaklıklar da görüyorum. Söyleyebileceğim tek şey, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da -mimarlık tarihçilerinin Birinci Ulusal Mimarlık Akımı olarak adlandırdığı- tarihsel mimari biçimleri kullanan benzer bir girişim vardı; ancak bu akımın günümüzdeki durumla farkı, o dönemde nostaljinin olmamasıdır. Aksine, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı bir modernleşme hareketiydi. Osmanlı mimari biçimlerini, yeni modern cumhuriyeti temsil edecek şekilde modernleştirme ya da güncelleme çabasıydı. Bugünün mimarisi oldukça nostaljik, bugünden daha iyiymişçesine bir eski zamanlar özlemi...

BAKMADAN GEÇME!