Günümüzün aşk iksiri para ve güç

Güncelleme Tarihi:

Günümüzün aşk iksiri para ve güç
Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2011 20:41

Gaetano Donizetti’nin ilk kez 1832’de Milano’da sahnelenen eseri Aşk İksiri, bu sezon İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin repartuvarında. Yekta Kara tarafından çağdaşlaştırılarak sahneye konan eser, orijinalinden farklı olarak Toscana’daki çiftlikte değil, Napoli’deki bir kafede geçiyor. Aşk, para ve statü kavramlarının öne çıktığı, adeta bir Yeşilçam filmini andıran eser, bu akşam Kadıköy Süreyya Operası’nda.

Haberin Devamı

1992’de Don Pasquale ve 2003’te Belisario’nun ardından üçüncü bir Gaetano Donizetti eseri hazırladı Yekta Kara; Aşk İksiri. Besteci Donizetti’nin dünya çapında en çok sahnelenen eserlerinden biri. Kara’nın onu sezonun yeni operası olarak seçmesinin sebebiyse konusunun günümüz seyircisine cazip gelecek yönlerinin olması. Bizim çok yabancısı olmadığımız, pek çok Yeşilçam filminde tanıklık ettiğimiz ‘aşk-para-statü’ ilişkisi öne çıkıyor eserde.
Hali vakti yerinde, patron konumunda bir kadın olan Adina var başrolde. Fakir ama gururlu aşık gencimizse onun yanında çalışan Nemorino. Orijinal eserde Adina, Toscana’da büyük bir çiftliğin sahibi, Nemorino da orada çalışan bir işçi olarak anlatılıyor. Ancak Yekta Kara’nın sahneye koyduğu eserde, aşk baki kalsa da, olayın geçtiği yer ve tarih çok farklı. Bakın Kara neden böyle bir yola başvurmuş:

Haberin Devamı

“Çiftlikte geçen hikâyenin bir bölümünde, neden ve nereden geldikleri bir türlü anlaşılamayan askerler devreye giriyor. Adina, üniforma ve güçten etkilenerek bu askerlerin başındaki yüzbaşıya aşık oluyor. İşte eseri değiştirmeden yola çıktığım nokta bu bölüm oldu. Çünkü dramaturjide her şey yerli yerine oturmalı. Hikâye yine İtalya’da geçiyor. Ama Toscana yerine Napoli’de, çiftlik yerine meydandaki bir kafede. Yıl da net bir şekilde belli, 1944. Yani savaş dönemi...”
İşte Yekta Kara’nın orijinalinde bir türlü anlam veremediği askerler, savaş dönemi sayesinde çok daha net bir durumla devreye giriyor hikâyede. Bu dönemde Amerikan askeri, Napoli’ye çıkartma yapıyor. İtalyanlar onları büyük bir coşkuyla, kurtarıcı gibi görerek karşılıyorlar. İtalyanlar, Amerikan kültürüyle ilk defa o noktada tanışıyor. Nemorino, çalıştığı kafenin sahibi Adina’ya büyük bir aşk duyarken, Adina onları kurtarmaya gelen Amerikan askerlerine hayran kalıyor. İş, yüzbaşıyla evlenme noktasına kadar geliyor. Yekta Kara’nın burada dikkat çekmek istediği noktaysa aşikar; günümüzün aşk iksiri ‘para ve güç’:
“Eserin en çok öne çıkan yanı kadın-erkek ilişkileri. Çünkü her dönemde ilgi çeken bir olaydır. Burada da ‘bir kadın için erkeğin hangi yönü caziptir’ sorusunun altı çiziliyor. Artık günümüzde çok maddiyatçı bir ilişki silsilesi var. 19. yüzyılın romantizmi, 50 ve 60’ların ruhunda farklı duyarlıklıklar vardı. 80 sonrasındaysa her şey çok maddiyatçı oldu. Çünkü para, egemen oldu. ‘Otobüste ağlayacağına, Mercedes’te ağlarsın’ diyormuş bir oyuncumuzun ahbabı. Bu oyunda da bu var. Kızların, bir erkeğe yönelmesinin neye göre olduğunu görüyoruz.”
Adina’nın ilk önce Amerikalı yüzbaşının üniformasına ve gücüne kendini kaptırdığını görürken, ikinci perde de nasıl büyük bir ‘U’ dönüşüyle Nemorino’ya yaklaştığını izliyoruz. Sebepse, para! Çünkü Nemorino’ya amcasından büyük bir miras kalıyor. Ama o hâlâ, Adina’nın kendisine Amerikalı Dulcamara’nın sattığı aşk ikrisinden dolayı aşık olduğunu sanıyor.

Haberin Devamı

O LİMONATACI GERÇEK

Eser, başlamadan önce uvertürle birlikte, Selçuk Metin’in hazırladığı film oynatılıyor. Napoli’nin 1944’te nasıl olduğu, Amerikan askerlerinin halk tarafından nasıl karşılandığı anlatılıyor, seyirci eserin içine çekiliyor. İlk perdesi Adina’nın meydanda yer alan kafesinin dışında geçiyor. İkinci perdeyse kafenin içinde. İlk perdedeki huzurlu mavinin, beyaz, somon, gri ve sarıyla bütünleşmesi çok cezbedici. Gerçekten İtalya’daymış gibi hissettiren bu renkleri, panjurlar tamamlıyor. Yekta Kara, bunu daha iyi yansıtabilmek için geçen bayramda Napoli’yi ziyaret etmiş. Örneğin ilk sahnedeki limonata arabası ‘Granita di Limone’, çektiği bir fotoğraftan bakılarak üretilmiş.

Haberin Devamı

Donizetti’nin Aşk İksiri eserini 22-25-26-27 Ekim saat 20.00’de Kadıköy Süreyya operası’nda izleyebilirsiniz. Gişe Tel: 0216 346 15 31.
Sahneye Koyan Yekta Kara Orkestra Şefi Raoul Grüneis Dekor Efter Tunç Kostüm Şanda Zipçi Adina Esra Çetiner/Ayten Telek/Sevim Zerenaoğlu Nemorino Caner Akın/Ahmet Baykara/Cenk Bıyık Belcore Caner Akgün/Önay Günay Dulcamara A.İhsan Onat/Kevork Tavityan

SON DAKİKADA BESTELENEN ARYA YÜZYILLARDIR SESLENDİRİLİYOR

İtalyanca ismi “L’elisir d’amore” olan Aşk İksiri, besteci Gaetano Donizetti tarafından hazırlanmış iki perdelik bir komik opera. Eserin librettosu İtalyanca olarak Daniel-François-Esprit Auber’in Le philtre adlı oyunundan uyarlanarak Eugene Scribe’in hazırladığı librettodan esinlenerek Felice Romani tarafından yazılmış. Operanın prömiyer sahnelenmesi 12 Mayıs 1832’de Milano’da ‘Teatro della Canobbiana’ tiyatrosunda yapılmıştı. Donizetti’nin en çok sahnelenen eserlerinden biri olan Aşk İksiri’nin en önemli noktalarından biri ünlü tenor aryası ‘Una furtiva lagrima’. Bu eserin ilginç öyküsünü Yekta Kara şöyle anlatıyor:
“Opera, o dönemde başka bir besteciye eser sipariş ediyor. İşin yetişmeyeceği anlaşılınca Donizetti’nin kapısı çalınıyor. O da eliçabuk bir besteci. Zaten kısa ömründe onlarca opera bestelemiş. Söylentiye göre Aşk İksiri’ni 15 günde besteliyor. Abartıldığını düşünsek en fazla bir ayda bestelemiş, diyebiliriz. Eski eserlerinden kolaj yapar sanıyorlar ama tamamen özgün bir eser yaratıyor. Ancak bir süre sonra metin yazarından bir tenor arya istiyor. Yazar, karşı çıkıyor. Çünkü ikinci perdede tenor arya için aksiyonun durması gerekiyor. Bu da normal değil. Ciddi bir çatışma sonucunda Donizetti’nin ısrarına boyun eğiyor. Donizetti, iyi ki de ısrar etmiş. Çünkü bu tenor arya yüzyıllar boyunca en önemli aryalardan biri oluyor. Bu aryayı eserde, karakterin kendi içine yolculuk olarak görmek mümkün. Duygularıyla yüzleşmesi, iç hesaplaşması...”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!