Gözümde Âşık Veysel de Wagner de aynı derece değerlidir

Güncelleme Tarihi:

Gözümde Âşık Veysel de Wagner de aynı derece değerlidir
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2011 21:39

Ankara Devlet Konservatuvarı’nda on yıl piyano eğitimi aldı. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde master ve doktora yaptı. Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde çalışırken Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Yücel Erten’in oyunlarının müziğini yapmaya başlamıştı bile.

Haberin Devamı

Sonra İstanbul’a taşındı, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent olarak çalıştı. 35’i aşkın oyunda besteci piyanist ve müzik direktörü olarak çalışan Çiğdem Erken, klasik müzik eğitimi alsa da halk ozanlarından, Türk besteci ve söz yazarlarından etkilenerek yaptığı şarkılardan bir albüm çıkarttı. Erken’le geçtiğimiz ay piyasaya çıkarttığı ‘Kız Kafası’ albümü üzerine konuştuk.

*  Albümünüz için ne kadar zamandır çalışıyorsunuz? Albümdeki ilk şarkıyı ne zaman yazdınız?
- 2008’de kaydetmeye başladım. Tamamlamam iki yılımı aldı. Kayıt sonrası aşamalar da neredeyse bir yılımı aldı. Laleler’i stüdyoya girmeden aşağı yukarı 15 saat önce yazdım. Üç gün boyunca evde oturup kayda gidip gitmemek arasında fikirlerimle boğuşmuştum. Birden koltuktan kalktım sanki daha önce bildiğim bir şarkıyı çalar gibi Laleler’i çaldım. O sırada anladım o şarkının albümün ilk şarkısı olacağını. Bir saat sonra da Tarkan Gözübüyük’le buluşup ona dinlettim ve “bak yeni şarkı bu, hadi kaydedelim” dedim. Tam şarkıları kaydetmekten vazgeçmek üzereyken Laleler beni stüdyoya gönderdi.
*  Şarkılarınızı yazarken hangi ruh hallerinden besleniyorsunuz? Nelerden ilham alırsınız?
- Hüzün, çocukluğumdan beri en sevdiğim duygudur. Hüzünlü anları, hüzünlü şarkıları hep sevmişimdir. Acıyla yüzleşip onu hüzne döndürebildiğim anlarda yazarım genelde. Bir de bazı kişiler cazip halleri, delilikleriyle yazmam için körükler. Bunun dışında Anadolu ozanları en büyük ilham kaynağım.
*  Yazdıklarınızın tamamı kendi hayatınızdaki örneklerden mi oluşuyor?
- Albümü müzik marketlerde gördüğüm gün günlüğümü Taksim Meydanı’na düşürmüşüm gibi hissetmiştim. Bu yüzden şarkılarıma “Aşk Hafızam” diyorum.
AKADEMİSYEN KİMLİĞİMİ KAPI DIŞINDA BIRAKTIM
*  Albümünüzde bir iddiasızlık durumu var. Buna rağmen hissettiğim en belirgin özellik samimiyet. Bunu nasıl yakaladınız?
- Şarkılarla ilişkimi kurarken piyanist ve akademisyen kimliğimi kapının dışında bırakmak istedim. Bu işe onlarla birlikte girseydim, ozanlara öykünerek yaptığım ve kendi halinde sayıklamalar olarak gördüğüm şarkılarım maksadını aşan özenti şeylere dönüşebilirdi. Albümdeki piyano partileri de son derece mütevazıdır. Evde nasıl çalıyorsam öyle kaydettiğim için mümkün olduğunca sözü öne çıkardım. Sanki hiç müzik bilgisi olmayan biri gibi, bir dış göz yaratmaya çalıştım. Bu tiyatroda da kullanmaya çalıştığım bir yöntemdir. Seyircinin algısını önemsemek gerekir.
*  Sizi en etkileyen besteciler, yorumcular veya söz yazarları kimlerdir?
- Çocukluğum babamın çaldığı türküleri dinleyerek geçti. Küçük yaşlardan beri konservartuvarda klasik müzik eğitimi aldığım için popüler ya da alternatif türler ile tanışmam ise biraz daha geç yaşlarda oldu. O yıllarda her türden müziğe vakit ayırmak konservatuvarda desteklenmezdi. Yazlıktaki arkadaşlarım pop müzik dinlerken ben her hafta iki kez CSO konserine gider, neredeyse sadece klasik dönem müziklerini dinlerdim. İlk albümüm olan Dire Straits’in Money For Nothing’ini de beni diğer türlere teşvik etmeye çalışan ablam almıştı. Konservatuvardaysa sadece MFÖ dinlerdik. Onların o çok sesli vokal kayıtları etkilerdi bizi. Akşamları kendi aramızda söyler doğru sesleri tutturmaya çalışırdık. Klasik müzik bestecileri arasından Bach ve Schumann çok etkilemiştir beni. Bach disiplin içinde tuttuğu devrimciliği, Schumann’sa delilik ve aşkı buluşturduğu buhran ile aynı suda yıkanmışlardır sanki. Aradan yıllar geçtikçe sevdiğim çok şey biriktirdim. Uzun yıllar Elton John, Dire Straits, Phil Collins, Peter Gabriel, Sting, Carpenters, Fairground Attraction, Keith Jarret filan dinledim. Jarret ve Sting hâlâ vazgeçilmezlerimdir. Mehmet Teoman’ın ve Vedat Sakman’ın sözleri de beni çok etkiledi. Bülent Ortaçgil ve
Fikret Kızılok dahiyane şarkılar yazmışlar bir dönem. Bir de Hümeyra’yı çok beğenirim.
*  Prodüksiyonda nelere dikkat ettiniz? Nasıl bir sound oluşturmak istediniz? Sonuca ulaşmada hangi detaylara dikkat ettiniz?
- Benim için en zor süreçti. Şarkıların sözleri çok belirgindi. Söze dayalı bir işin soundu sözü aşmasın istedim. Artistik hareketlere yanaşmadım. Gerçekten gerekli olan şeyleri çaldık sadece. Eksiği olsun, fazlası olmasın diye düşündüm. Şarkı seçiminden, kartoneti tamamladığımız noktaya kadar hep bu mantıkta kaldım. Bazen fazladan yüklenen öğeler bir eksikten daha büyük delik oluşturabilir örgünün içinde. Dolayısıyla oluşturduğumuz sound’da bazı boşluklar olabilir. O boşluk yıllar içinde, zamanla dolacaktır. Hadi bir sound oluşturalım diye yola çıkarsanız elinizde suni bir üretim olacaktır. Zor olan o sesi önce zihninizde duymanız. Uygulaması daha kolay.
*  Albümün kayıt aşamalarıyla ilgili detay verebilir misiniz?
- Neredeyse bütün kayıtları Nurkan Renda ile birlikte yaptık. İlk başlarda Tarkan Gözübüyük ile birlikte başlamıştık. Daha sonraları işlerimizin çakışması, benim kayıt sürecimin iki yıla yayılması gibi nedenlerden, yola Tarkan’sız devam etmek zorunda kaldım. Alp Turaç ve Erim Arkman ilk günden sona kadar yanımdaydılar. Kayıtları tamamladığımı düşündüğüm bir anda çıkan sonucu Mete Özgencil’e yolladım. Gördüğü eksikleri söyledi ve birlikte bazı düzeltmeler yapmamızı önerdi. Bittiğini düşündüğüm bir noktadan stüdyoya geri döndüm. Mete benim de içime sinmeyen ama bir türlü formüle edemediğim bazı şeyler yakalamıştı. Son ütüyü de birlikte yaptık.
*  Akademik çalışmalarda bulunan sanatçılar endüstri ve akademik terbiyenin çelişmesi yüzünden müzik endüstrisine pek alışamaz. Albüm hazırlığında bununla ilgili kendinizle çeliştiniz mi?
- Bu konu ben hiç düşündürmedi. Endüstri ve akademik terbiyenin çelişmesi müziğin bugün geldiği nokta ile son derece uyumsuz bir hadise. Akademik bilgi her türde işe yarar. Bilgiyi kullanmayabilirsiniz ama biliyor olmak sizi birçok hatadan çevirir. Bana gelince ben sadece söylemek zorunda hissettiğim düşünceleri, çalmayı bildiğim tek enstrümanı kullanarak dile getirdim. İyi müzik iyi müziktir. Wagner gözümde ne kadar değerliyse, Âşık Veysel de bir o kadar değerlidir. Bunu anlamayan zihniyeti ve o zihinden doğmuş eleştiri mekanizmasını önemsemiyorum uzun zamandır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!