Giyilmeyecek kıyafeti tasarlamam

Güncelleme Tarihi:

Giyilmeyecek kıyafeti tasarlamam
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 28, 2007 00:00

Dünyaca ünlü moda tasarımcısı Rıfat Özbek, seyyah gibi geziyor, tasarımlarını "giyilebilirlik" kriteriyle yapıyor ve her seferinde başarıyı yakalıyor.

"Moda haftası düzenleyip bekleyerek bir yere varılmaz" diye seslendiği Türk modacılar için "Tasarım uzaktan kumandayla yapılmaz" diyen Özbek, Yaşa dergisine konuştu.

Rıfat Özbek, moda dünyasında "Türk" adını duyuran ilk isimlerden. 1970’te mimarlık eğitimi almaya gittiği Londra’da prestijli moda okullarından St.Martin School of Art’a geçti ve üstün başarı derecesiyle mezun oldu. Özbek’in moda serüveni de burada başladı. Mezuniyetinden sonra birkaç yıl "Monsoon" adlı İtalyan hazır giyim firmasında çalıştı ve kısa sürede tüm dünyada ismini duyurmaya başladı. Başarısında yurtdışında okumasının faydasını yadsımıyor. Her zaman doğru algılanmasını ve onu tanıyanlardan, çalışmalarını bilen pek çok kişiden destek görmesini şans olarak görüyor.

n Tasarımlarınız her defasında farklılığıyla dikkat çekiyor, bu gücü nereden buluyorsunuz?

- Değişik renkler bulmaya, değişik temalardan ilham almaya çalışıyorum. Kendimi tekrarlamayı sevmiyorum. Özüme sadık kalarak siluetleri değiştiriyorum. Hazır giyim yaptığımdan, benim için en önemli kriter tasarımlarımın giyilebilmesi. Hiçbir zaman giyilmeyecek kıyafetler tasarlamam. Detaycı ve titizim. Tatmin oluyorum, ama yeterli görmüyorum. Her defasında kendimde kusurlar buluyorum, kendimi sürekli eleştiriyorum ve daha çok çalışıyorum. Kusurlarımı düzelterek kendimi yeniliyorum. Bunlar da bir sonraki koleksiyonumun daha iyi olmasını sağlıyor.

n Kendinizi ait hissettiğiniz bir coğrafya var mı?

- Yurtdışında yaşamaya ve çalışmaya çok alıştım. Uzun yıllardır Pollini’ye tasarım yapıyorum. Pollini ailem gibi oldu. Yurtdışında çalışmak daha rahat. Dünya insanıyım ben. Her yer evim gibi. Ne Türk, ne İngiliz giyim. Dünyayı dönüp dolaşıyorum. Bugüne kadar bir yere adapte olmadım. Bu hem beni daha mutlu ediyor hem de tasarım gücümün sağlam kalmasını sağlıyor. Türkiye’yi de ihmal etmiyorum, sık geliyorum.

n Teması olan koleksiyonlar ön plana çıkıyor. Neden, trendleri neler belirliyor?

- Her modacı aynı anda, aynı şeyden sıkılıyor. Yeni şeyler istiyor. İnsanlar da modadan çok çabuk bıkıyor. Hızlanan bir dünyanın sonucu olarak moda da altı ayda bir değişiyor, yenileniyor. Bu nedenle modacılar bu hıza ayak uydurmak için değişik temalara yöneliyor. Bunda tüketici beklentilerinin de etkisi oluyor. Farklı temalar insanların ilgisini çekiyor.

n Hangi kültürlerden ilham alıyorsunuz?

- Kızılderili, Osmanlı, Tayland ve Tibet kültürlerinden çok etkilendim. Bunlar tasarımlarıma da yansıyor. Sık sık seyahat ediyorum, farklı kültürleri araştırıyorum. Hem keyif hem de tasarımlarım için ilham alıyorum. Ayrıca benim için müzik, sanat, sinema, modern hayat, kütüphaneler, kitaplar ve tüm dünyayı takip etmek de çok önemli.

n Yurtdışında başarılı olan genç Türk tasarımcıların sayısı arttı. Kimleri beğeniyle izliyorsunuz?

- Bora Aksu ve Hakan Yıldırım’ın tasarımlarını çok beğeniyorum. Çünkü daha modern bir akım takip ediyorlar. Fazla oryantalist olmadan, modern bir dünya içinde çalışıyorlar.

n Türk modasını ve modacılarını değerlendirmenizi istesek neler söylerdiniz?

- İyi gidiyor. Türkiye’nin marka yaratma çabasına inanıyor ve destekliyorum. Ancak yeterli görmüyorum. Biraz daha sosyal olmak gerekiyor. Bu konuda hükümetin desteğine de ihtiyaç var. Yurtdışına açılmak için modanın merkezinde olmak gerekiyor. Örneğin Japonlar 1980’lerde Paris’te ünlü oldular. Ülkelerinde bir moda haftası yapmak gibi bir ısrarları da olmadı. Dışarıda neresi moda üssüyse orada oldular. Türkiye’de genç modacıları destekleyen gruplar daha çok para yatırıp onları New York, Milano, Paris gibi moda merkezlerine göndermeliler. Yalnızca İstanbul’da bir moda haftası yapıp dünyaya açılmayı beklemek doğru değil. Japonlar Tokyo’da moda haftası yaparak ünlü olmadı.

n Dünyaca ünlü markaların İstanbul’da mağaza açtığını görüyoruz. Bazıları "İstanbul moda üssü oluyor" diyor. Potansiyeli var mı?

- İstanbul gittikçe büyüyor ve kozmopolit bir şehir haline geliyor. Onun için de yurtdışının ilgisini çekiyor. Potansiyel olduğunu düşündükleri için buraya yatırım yapmaktan çekinmiyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!