Eskimeyen tek şey “gerçek sevgi” ...

Güncelleme Tarihi:

Eskimeyen tek şey “gerçek sevgi” ...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2006 14:52

Eskimeyen tek şey “gerçek sevgi” ...

Bir gün olsun baba sevgisi görmemiş, baba sıcaklığını bir kere olsun tatmamıştı. Bu perspektiften bakınca insanlara çok benziyorlardı. İnsanlarda da babalar ataerkil duruşları ile duygusal ve sevgi aktarımında sorumluluk almaktan kaçınıyorlardı.

Üstelik kedi babalar evin direği olarak ailenin geçimini, ayakta kalmalarını sağlamak için de sorumluluk üstlenmiyorlardı.

Kedilerin yaşamında ana olmak çok ama çok önemli bir yer tutuyordu. Belki dünyaya gelişlerinde bu misyon “kader” olarak sunulmuştu onlara. Bu yazgıyı her dişi kedi gibi yaşamak zorundaydı ve yaşamıştı.

Yavruları ile mutluluğu yakalamaya ve sürdürmeye çalışmıştı.

Sevmiş, bir o kadar da sevilmişti.

Aşık olmuş mutluluktan kendisini bulutların üstünde hissetmişti, bazen de gözyaşı dökmüştü karşılıksız aşkları için.

Hoşlanmış ama bazı ilişkileri “günlük” ilişki sınırları içinde kalmıştı.

Kandırılmıştı sık sık. İhanetlerin en büyüğünü yaşamıştı. Serseriliklere zaman ayıramamıştı pek.

Herşey geride kalmıştı. Tüm iyilikler ve tüm kötülükler de.

Hayatta ne yazık ki herşey eskiyordu.

Duygular, heyecanlar, aşklar, sevişmeler.

“Eskimeyen tek şey galiba gerçek sevgi. Onu kimse eskitemiyor. Kimsenin gücü ona yetmiyor” diye içinden geçiren Masume, kendisine bir “melek” gibi davranan, gerektiğinde kavga veren aileyi, koruyucu aileyi, yani bizleri çok sevmişti.

Hele eşim Dilek’i öylesine sevmişti ki etle tırnak gibi olmuşlardı. Birbirlerini bir gün görmeseler, ertesi gün Masume’nin kavuşma anında gözlerinin içi çalkalanırdı. Üstelik sırnaşır ve şımarırdı hemen. Ayaklarına dolanır, kuyruğunu bir başka biçimde sallardı. Dostluk ve sevgi işaretini daima kuyruğu ile tarif etmeye çalışırdı. “Mırr mırr” sesi, onun mutluluk parolasıydı.

Dışarda yağmur yağıyordu bütün hızıyla.

Yağmur damlaları eskisi gibi değildi sanki.

İçini ısıtıyordu adeta.

Masume, bizim bahçeye bakan odamızın açık penceresinden dışarıya süzülen enfes bir melodinin notalarına kulak kabartıyordu.

CD’de çalan Gene Kelly’nin “Yağmur Altında” adlı filmde söylediği o ünlü “Singing in the rain” melodisi içini daha da ısıtmıştı.

Gerçekten yağmur çok hızlı yağıyordu. Masume öylesine kalakalmıştı müziğin ritmiyle.

Yağmur, Masume’yi ıslatmıyor muydu ne? Hiç oralı olmuyordu. Bir milim kımıldamaya niyeti yoktu sanki...

Yağmur altında…

Tek başına ve o anda sonsuz mutluluk tribine girmişti sanki.

Gözleri daldı…

Cama doğru bir daha baktı. Parçanın son tınılarına kulak kabarttı.

Sık sık gördüğü rüyalarından birine mi girecekti yoksa.

Ama hayır. Karabasanları içinde barındıran, içini acıtan ve kafakarışıklığına yol açan düşlere geri dönmemekte kararlıydı.

Gözlerini daha da açtı. Uzaktan gelen birine takıldı bu kez bakışları.

Hayta, vazgeçilmez küçük dostu Hayta ona doğru geliyordu. Hani veterinerde tanıştığı, tek dostu Hayta da sırılsıklam olmuştu. Acaba o da aynı şarkıya kulak misafiri mi olmuştu? O da dinlemiş olabilirdi. “Neden olmasın?”diye içinden geçirdi.

Yanına gelen Hayta patisini kuyruğuna dokundurmak istedi.

Masume patisiyle karşı koruma ihtiyacı duydu kendisini. Sonra kendisine iyice sokulan Hayta’nın yanına uzanmasına izin verdi. Hayta nedense sevgisini hep böyle göstermeye çalışırdı.

Sonra birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.

Her ikisi de müziğin yayıldığı dairenin penceresine bakışlarını çevirmişti.

Singing in the rain” melodisi bitmişti.

Masume’nin kapkara rüyaları da…

Yağmur; kötü, kabus dolu ve karabasanlara neden olan rüyalarını hayatından çıkarmıştı sanki. Temizlemişti. Hem de nasıl.

Ama ya gerçek hayattaki, evrendeki kötülükler ne olacaktı?

Kinlerin, kıskançlıkların, hasetliklerin, çekemezliklerin ve kötülüklerin kol gezdiği bu gezegende; tüm olumsuzlukları hayatından silmiş, yaşam felsefesini sevgi, yardım ve şevkat üzerine kurmuş bir kaç insan olması bile yeterliydi.

Masume “sadece sevgi” diye mırıldandı. Her sorunun çözümü, sevginin gücüne bağlıydı. Ama önemli olan bunun “gerçek sevgi” olmasıydı. Karşılıksız, beklentisiz, içinde yabancı madde bulundurmayan ari ve asil duygu.

Üzerinde yaşadığımız gezegende tüm duygular, olumlu ya da olumsuz olan tüm duygular eskiyordu. Herşey eskiyor ve geride kalıyordu.

Ama gerçek sevgiyi eskitmeye kimsenin gücü yetmiyordu.

BİTTİ

<ı>

Not: Okurları adına (ben de sadık bir okuruyum) Sezai Abi’ye bu güzel, sıcacık ‘kedi masalı’ için teşekkür ediyorum. Çocuklar gibi, sustuk, dikkatle dinledik. İçimiz ısındı...

 

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!