En iyi seyirci sizde

Güncelleme Tarihi:

En iyi seyirci sizde
Oluşturulma Tarihi: Ekim 16, 1999 00:00

Haberin Devamı

Efsanevi gitarist Al Di Meola, New York'ta Türk depremzedeler yararına verilen konsere katıldı.

Kış geceleri

Birkaç saat sonra sohbet ve yemekler bittiğinde masadan kalkıyoruz ve tam dışarı çıkarken Di Meola, ‘‘Bak, yeni albümüm. Haftaya çıkıyor’’ deyip ‘‘Winter Nights’’ (Kış Geceleri) adlı CD'sini uzatıyor. Peter Gabriel'in ‘‘Mercy Street’’ ve Paul Simon'un ‘‘Scarborough Fair’’ parçalarının da yer aldığı CD'de, Al Di Meola'nın eski bestelerinin yanı sıra, 6 tane yepyeni parça yer alıyor. ‘‘Umarım hoşuna gider’’ diyor.

‘‘Eminim gider’’ deyip CD'yi alıyorum. Sanki yıllardır tanıdığım bir dostla vedalaşıp eve koşuyorum ve hediyemi CD çalarıma takıp düşlere dalıyorum.

Bir süre önce Soon Production şirketi, New York'ta, Türkiye'deki depremzedeler adına bir konser düzenledi. Konserden elde edilen gelirin tümü, depremde zarar gören ailelere gidecek.

21.30'da restoranın kapısından içeri giriyorum. O henüz gelmemiş. Provası varmış, biraz gecikecekmiş. Restoranın sahibi Ross, elime bir kadeh şarap tutuşturup beni içerdeki kırmızı kanepeye oturtuyor ve Al Di Meola'nın kuzeni ile tanıştırıyor. Vinny, benim Türk olduğumu öğrendiğinde müthiş heyecanlanıyor. 3 yıl önce İstanbul'da bir Türk'e aşık olmuş. Harika vakit geçirmiş. ‘‘Belki tanırsın’’ diyor. ‘‘Meşhur biri. Tüm paparazziler peşimizdeydi.’’ Kim olduğunu öğrendiğimde ‘‘Tabii tanıyorum,’’ diyorum. ‘‘Ünlü bir oyuncu.’’ Vinny bana, ‘‘Lütfen görürsen söyle beni arasın. Ona hálá aşığım’’ derken Al Di Meola içeri giriyor.

ENGİNAR VE CAVATELLİ

Di Meola, ‘‘Beklettiğim için özür dilerim,’’ deyip beni Türk usulü yanaklarımdan öpüyor. Bir süre havadan sudan konuşuyoruz, fotoğraflar çekiliyor. Sonra masaya geçiyoruz. Ben her zamanki kararsızlığımla menüyle cebelleşirken, ‘‘Yemekleri ben seçeceğim,’’ diyor. Di Meola, İtalyan asıllı olduğundan midesine çok düşkün. Röportaj için bir İtalyan lokantası seçmesinin nedeni de o. Kırmızı koltuklar, aynalar ve kristal avizelerle süslü salonu gözden geçirirken ‘‘Buraya hep mafya gelir’’ diyor. ‘‘Bu nedenle yemekler her zaman çok güzeldir. Ross, yemekleri bozmaya cesaret edemez.’’ Gerçekten de etrafıma şöyle bir baktığımda, BABA filminden fırlamış gibi görünen bir sürü şişman, kalantor İtalyanla karşılaşıyorum. Çoğunun yanında da Latin kökenli olduğu anlaşılan iri göğüslü, açık saçık giyinmiş, üçüncü sınıf dizilerde rol alabilmek için birbirinin gözünü oymaya hazır görünen hatunlar oturuyor. Bir an kendimi Hollywood'da bir film dekorunun içinde sanıyorum.

Bu sırada kendinden emin bir tavırla yemekleri ısmarlıyor Di Meola. Önden sarmısaklı ekmek kırıntılarına bulanmış enginar, sonra da etli Cavatelli. Yemekler geldiğinde soruyor ‘‘Seçimim nasıl?’’ diye. ‘‘Harika’’ diyorum. ‘‘Gerçekten çok lezzetli.’’

ACI ÇEKMEDEN OLMAZ

Bir süre sonra ‘‘Artık başlayalım mı?’’ deyip teybimi çıkartıyorum, ama bu gürültüde bir şey kaydetmek imkánsız. ‘‘Ben aklımda tutarım’’ diyorum ve konuşmaya başlıyoruz. İlk soruyu o soruyor: ‘‘Beni nereden tanıyorsun?’’ Ben de ona yıllar önce arkadaşlarımla birlikte, nasıl gece gündüz ‘‘Friday Nights in San Francisco’’ (Cuma Akşamları San Francisco'da) albümünü dinlediğimizi anlatıyorum. Yani Al Di Meola'nın John McLaughlin ve Paco De Lucia'yla kaydettiği albüm.

- Amerika'da bugün gençlerin çoğu Puff Daddy dinliyor. İncelikten uzak. Duygu yok. İnsanlar artık hissetmekten korkuyor. Duyarlı olmanın zayıflık olduğu düşünülüyor. Tek saygı duyulan şey, katı bir akılcılık. Ben müziğimle her zaman bundan uzak durmaya çalıştım.

Duyarlılık ve incelik müziğinizde her zaman hissediliyor. Böyle melodiler yazabilmeniz için yüreğinizin çok dolu olması gerekir. Neler geçiyor içinizden?

- Ben her zaman, insanın iyi şeyler üretebilmesi için acı çekmiş olması gerektiğini söylerim. Düşünsenize, her şey önünüze geliyor, çok rahat bir yaşamınız var. Bu durumda nasıl üretebilirsiniz? Hiçbir zaman çok kötü bir yaşamım olmasa da acı çektim. Hep bıçak sırtında yaşadım. Bu nedenle hissediyorum ve beste yapıyorum. Acı çekmeseydim bu besteleri yapamazdım.

Neydi size acı çektiren?

Bu soru üstüne yüzünde hüzünlü bir ifadeyle gözlerinin buğulandığını fark ediyorum. Sonra bazı insanların acı çekmesi için çok korkunç şeylerin olması gerekmediğini anımsıyorum. Başkalarında böylesine yoğun duygular uyandıran bestelerin, filmlerin, romanların yaratıcılarının, birçok kişinin aldırmadığı, gündelik yaşamın problemlerinden saydığı konularda nasıl acı çektiğini düşünüyorum. Al Di Meola da dar gelirli göçmen bir ailenin çocuğu olarak Amerika'daki yaşamına başladığı andan itibaren acı çekmeye başlamış. Çevreden politikaya, her konuda duyarlı biri olarak haksızlıklar ve çirkinlikler karşısında isyan etmiş. Yıllar sonra da müziğiyle dünyaya güzellik katmaya karar vermiş.

KANUN VE UD HAYRANI

Son albümünüzde iki ilginç parça var: Biri ‘‘İstanbul’’ diğeri ‘‘Race With the Devil On Turkish Highway’’ (Türk Otoyolunda Şeytanla Yarış). Bu parçaların hikáyesi nedir?

- Türkiye'de ne zaman konser verdiysem müthiş bir seyirciyle karşılaştım. Gerçekten de en iyi seyirci Türkiye'de. İstanbul'a bayıldım ve Türklerle müthiş bir dostluk kurdum. Sonra Türk müziğini incelemeye başladım. Kanun ve udu çok sevdim. Türk müziğinin etkisiyle de bu besteleri yaptım.

Sohbetin ne denli doğal ve akıcı ilerlediğine şaşıyorum. Bu bir röportaj değil de daha çok iki eski dostun dertleşmesini andırıyor.

Birbirini iyi anlayan, çoğu zaman anlaşmak için konuşma gereği duymayan iki dost. Suyun, bir labirentin kıvrımlarına hiç zorlanmadan uyum sağlayarak akmasını andırıyor ilerleyen sohbetimiz.

BEATLES VE ELVIS

Günümüzde çocukların çoğu hayatta ne yapmak istediğini bilmiyor. Gerçek bir tutkuları yok. Siz müzikle uğraşmak istediğinizi ne zaman anladınız?

- Çocukken televizyonda Beatles ve Elvis'i her gördüğümde hayran olurdum. Bu insanların gitarla kitleleri derinden etkileyebilmesi beni büyülerdi. Böylece gitar dersleri almaya başladım. Liseden sonra da Berkeley Müzik Okulu'na kaydoldum.

Peki hiç müziği bırakmayı düşündünüz mü?

- Geçen yıla kadar asla. Ama bir yıl önce müzikten birdenbire uzaklaştım. Kötü giden bir ilişkim vardı. Bu durum, iyi besteler üretmemi engelliyordu. Sonra İnternet'te borsa oyunlarına sardırdım. Bütün yıl İnternetin başından kalkmadım. Bilgisayarda oyun oynar gibi dünyanın parasını kazanmak büyeleyiciydi.

Daha sonra aklımı başıma topladım. İlişkimi bitirdim ve borsadan uzaklaştım. Tekrar müzik yapmaya başladım. Şimdi kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Benim yapmam gereken şey müzik. Başka türlü mutlu olamıyorum.

Birden masanın karşısından Hernan Romero (Al Di Meola'nın gitaristi) bağırıyor: ‘‘Evet, müzik yapmak onu mutlu ediyor. Bu nedenle bize günde 10 saat prova yaptırıyor. Şu kamçı izlerine bir baksana,’’ deyip sırtını gösteriyor. Ben kıkır kıkır gülerken Al Di Meola da hafifçe sırıtıp Romero'ya ‘‘Ben sana sonra gösteririm’’ anlamına gelen bir bakış fırlatıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!