EN DİŞİ HALİM

Güncelleme Tarihi:

EN DİŞİ HALİM
Oluşturulma Tarihi: Ekim 24, 2012 00:00

Tuba Ünsal’ın zamansız stili, L’Officiel dergisinin kasım ayı kapağında bohem Parizyen bir rüzgar estirdi. İddialı, kışkırtıcı, bir o kadar da doğal... Ünsal’ın göz kamaştıran ışığının kaynağı, belki de bu üç bileşenin uyumunda saklı.

Haberin Devamı

L’Officiel Türkiye’nin French Kiss temalı tanıtım afişine bakarken, Tuba Ünsal’ın zarif ve stil sahibi Parizyen ruhunu ne kadar gerçekçi bir şekilde fotoğrafa yansıttığını hissediyorsunuz. O, böyle işte; içinde bulunduğu projeyi iş olmaktan çıkarıp, yapmacıksız bir ana dönüştürüyor.

TUBA ÜNSAL'DAN ÇOK ÖZEL POZLAR (FOTO-GALERİ)

“Kariyerimdeki en dişi fotoğraflar” dediği bu ayki kapak çekimimiz için stüdyoya minik Sare’siyle gelen Ünsal, makyajsız hali ve kocaman gülümsemesiyle bize “Merhaba” diyor. Üzerinde, bu kış için benimsediği görünüm olan Berkemann sabolar, İspanyol paça jean ve romantik dantel beyaz üst var. Makyajın bitmesiyle birlikte röportaja başlıyoruz ve bu bohem ruhun stil şifresini çözümlüyoruz.

Sürekli bir taşınma halindesiniz, bu yolculuklar ne derece stilinize yansıdı?   

- İstanbul’da doğduktan sonra babamın işi nedeniyle birçok şehir gezdik. Kırklareli, Silopi, Gelibolu, Şanlıurfa ve İzmir’i hızlıca sayabilirim. Bu kadar çok yer gezince, ailenin temelinden de gelen bir moda eğilimi varsa, ister istemez her şehrin stilinize bir dokunuşu oluyor. Örneğin Şanlıurfa’nın Bakırcılar Çarşısı gardırobuma şalvarı ekledi. İzmir’in Avrupai havasında, saçlarımı belime kadar uzatıp, uçlarını mora boyamıştım. Yuvarlak formlu Elton John gözlüklerim vazgeçilmez bir parçamdı ve elime ne geçerse batikle boyuyordum.

Ailenizde ilham perileriniz var mıydı?

- Annem el sanatları öğretmeni olduğu için her şeyi kendi dikerdi. Thierry Mugler’in vatkalı kocaman ceketlerini, patron çıkarıp diktiğini net bir şekilde hatırlıyorum. Kendisi modaya çok meraklı olduğu için bizleri de bu bakış açısıyla yetiştirdi. Hiçbir zaman pijamalı çocuklar olmadık. Babamın dizinde sigara yanığı olan pantolonunu bile uğur böcekleri ve dantellerle işleyip, bana ve ablama elbise yapmışlığı vardır. Annem dışında, Hollanda ve İspanya’da yaşayan teyzem ve kuzenlerim, yurtdışından her gelişlerinde Diesel jean, tayt, şimşek kolyeler getirirlerdi. Kıyafet değiş tokuşumuz çok olurdu. Anne ve babamızın kanatları altından uçtuğumuz zaman, sazı elimize alıp bohem bir stile doğru eğilim gösterdik.

TAKI ERZAĞIM LONDRA’DAN

Sıkı bir Los Angeles hayranı olduğunuzu biliyoruz. Sizi bu şehre çeken şey nedir?

- Pasadena Flea Market! Buranın ciddi anlamda bağımlısıyım. Doğum yapmak için annemle Los Angeles’e gitmiştim, ama öncesinde de her yıl iki veya üç ayımı bu renkli şehirde geçirirdim. Şimdi de fırsat buldukça gitmeye çalışıyorum. Vintage denince aklıma ilk burası geliyor. Yıllık takı erzağımı da Londra’daki ikinci el pazarı Portobello’dan temin ediyorum.

Kalbinizi hızla çarptıran marka hangisi?

- Her daim Chanel!

Peki, bir vintage aşığı olarak Chanel’in yeni sezonda benimsediği New Vintage eğilimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Chanel’in zamansız bir stili var. Elbette bir de “kolay ulaşılamaz” algısı var. Sunumların tümü, parçaları tek başına birer arzu nesnesine çeviriyor. Ancak New Vintage kavramını çok benimsediğimi söyleyemeyeceğim. Niçin 1970’lerde dikilmiş bir elbiseyi daha ucuz fiyata alabilecekken, yeni sezonda eski görünümlü bir kıyafeti tercih edeyim?

Chanel’in hangi parçalarını dolabınıza katmaktan mutlusunuz?

- Ne şanslıyım ki, Chanel’in 2.55 çantalarının birkaç rengine sahibim. Bir de iki sezon önce Chanel’in bir hasır çantası vardı; Wicker Bag. Bu çanta, Jane Birkin’in hasır sepetlerine bir göndermedir. Özellikle kışın taktığımda kıyafetimi anında romantik bir havaya sokuyor.

Chanel dışında takibinizde olan markalar hangileri?

- Marc Jacobs ve Louis Vuitton... Özellikle Jacobs’ın LV için hazırladığı fetiş koleksiyonu eşsizdi.

Sonbahar-kış sezonunda en çok kullanacağınızı düşündüğünüz parça hangisi?

- Kesinlikle içi kürklü ve ekoseli Superga ayakkabılar. Onları kaşmir elbiselerle kombinleyeceğim.

SAÇLARIMA BOYA SÜRMÜYORUM

Çok fazla makyaj yapmıyorsunuz. Bir cilt bakım ritüeliniz var mı?

- Dünyaya mükemmel bileşenlerle geliyoruz, bir sürü dış etkenle görüntümüzle, cildimizle oynuyoruz ve sonunda yine en doğala dönmeye çalışıyoruz. Ben, cilt bakımında az ve öz üründen yanayım. İçeriği de mutlaka doğal olmalı. Cildimin temizliğine dikkat ediyorum. Saçlarıma boya sürmüyorum. Vücut bakımında ise yeni keşfim Lidya. Harika bir masöz olan Lidya, haftada bir, bal karışımlı özel bir peeling’le cildime kese yapıyor.

Kişisel gelişim programlarıyla ilgileniyor musunuz?

- Çok küçük yaştan beri çalıştığımdan, tüm bu karmaşa içinde ruh sağlımı ve dinginliğimi korumanın öneminin farkına vardım. Yıllarca kişisel gelişim seminerlerine katıldım. Art of Living’in nefes egzersizlerini yapıyorum, çünkü doğru bir şekilde nefes alıp vermekle başlıyor her şey. Ayrıca Vipassana sessizlik egzersizini elimden geldiğince uygulamaya çalışıyorum. Bu egzersizin ana fikri, şehirli olma durumundan kısa bir süre için de olsa uzaklaşabilmeye dayanıyor. Elbette, Sare hayatıma girdikten sonra sessizlik egzersizim en uzun 10 dakika sürüyor! Kişisel gelişim kitaplarım da hep başucumda. Okumak bana iyi geliyor.

ÇOK EVHAMLI BİR ANNE SAYILMAM

İş hayatında farklı yönlerinizi keşfetmeyi seviyorsunuz. Şimdi de bir müzikalde oynuyorsunuz.

- Haldun Taner’in sayısız kez çevirisi yapılan “Keşanlı Ali Destanı” müzikalini bir yıldır sahneliyoruz. Yeni sezon perdemizi bu ay açtık. Benim rolüm, daha önce bu role bürünen oyuncuların ödüller aldığı Madam Olga karakteri... Dolayısıyla omuzlarımda büyük sorumluluk var. Müzik direktörümüz Çiğdem Erken’le şarkılarım üzerine titiz bir çalışma içerisindeyiz. Kariyerimin bu noktasında daha ince eleyip sık dokumaya başladım. Zamanla tüm taşlar yerine oturacak diye düşünüyorum.

Hayatınızda çizmeye çalıştığınız kararlı ve dingin rota anneliğinize de yansıdı mı?

- Korku gerçeği doğurur. Bu sebeple çok evhamlı bir anne olduğumu söyleyemeyeceğim. Çocuğumun sağlıklı bir şekilde beslenebilmesi ve benimle pozitif zaman geçirebilmesi önceliğim. Sare, gördüğünüz üzere benimle sete geliyor ve birlikte çok eğleniyoruz.

Haberin Devamı

BUGÜNE KADAR AŞK HAYATIMA PANİK DUYGUSU HAKİMDİ

Aşkta dinginlik dönemi başladı mı?

- Bugüne kadar aşk hayatıma panik duygusu hakimdi. Şimdiyse daha olgun bir döneme girdim. Belki de bunun sebebi, erkek arkadaşımla geçmişe dayanan bir dostluk ilişkimiz olmasıdır. Zor zamanlarımızda hep birbirimize destek olduk ve hayatımızın bu noktasında ilişkimiz form değiştirdi. Birbirimize çok benziyoruz. Beraber eğleniyoruz. İkimiz de sakin yapıdayız. Çift olarak, insanlar bizimle vakit geçirmekten keyif alıyor diyebilirim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!