Davetsiz misafir

YOU, ME AND DUPREE

İnsan eti ağırdır derler.Gün gelir misafirliğin süresini uzatan en yakın akraba, en sevilen arkadaş bile yük gelebilir insana.Bu acıklı bir durumdur aslında.

İnsanın çiğ süt emmiş olduğuna kadar gidecek bir tartışmanın başlangıcı bile olabilir.Ve işte böyle tatsız tuzsuz bir konudan komedi film yapmak da ancak Hollywood’un aklına gelebilir.

Sen, Ben ve Dupree, tür başlığı altında komedi yazıyor olsa da gerek ele aldığı konuların ağırlığı, gerekse de onları işleyiş şekli itibarıyla komedi ve dram arasında gidip gelen bir film.

BU DA ARKADAŞ YÜREĞİ

Yeni evlenen Molly (Kate Huson) ve Carl’ın (Matt Dillon) kaderleri Dupree (Owen Wilson) ile düğün günü kesişiyor.

Sağdıç Dupree, düğüne katılmak pahasına işinden, evinden ve arabasından olunca, Carl’ın arkadaş yüreği dayanamıyor ve Molly’den habersiz oturma odalarındaki kanepeyi ona veriyor.

Deli dolu, dağınık Dupree’yle yaşam pek kolay değil.

Üstelik Carl için bir de evde Dupree işte kayınpeder durumları var. Gelinin babası (Michael Douglas), içgüveysi gibi gördüğü damadın üstüne giderek binayı içten çökertmeye çalışıyor.

FAZLA KALINCA KİBARCA KOVULDU

Görüldüğü üzere filmdeki olaylar; damat-kayınpeder çekişmesi, damadın zavallı durumdaki yakın arkadaşının yeni evli çiftin hayatına bir kabus gibi çökmesi, gülünecek değil, ağlanacak şeyler.

Böyle bir konudan komedi filmi çıkarmaya çalışan kardeş yönetmenler Anthny ve Joe Russo tüm umutlarını komedi filmlerinin altın çocuğu olan Owen Wilson’ın bağlamışlar ve komediyi onun üzerinden götürmeye çalışmışlar.

Owen Wilson, “buddy” filmlerinde kendini göstermesini iyi bilen bir aktör. Burada da deli dolu iyi dost tiplemesinin altından yine tüm rahatlığıyla kalkıyor. Başarılı oyunculuğuyla filmin ağır aksak senaryosunun açıklarını kapamayı da başarıyor üstelik.

Bu filmde rol gereği yatıya kalma olayını abartan Wilson’ın geçenlerde 4 hafta kaldığı Woody Harrelson’ın evinden kibarca kovulmuş olması da ilginç bir tesadüf olarak tarihe geçiyor tabii!

BU KADRO İZLENİR

Matt Dillon, canlandırdığı karakter sakin olduğunda sıradan bir performans sergiliyor. İçindeki cevher ise daha çok değişim geçirmesinin ardından, sinirlenip, sağa sola saldırdığı anlarda ortaya çıkıyor. Dillon’ın en iyi oynadığı, kendini gösterdiği sahneler de böylece filmin sonlarına denk gelmiş oluyor.

Michael Douglas, senaryo gereği tek boyutlu bir kötü adam tiplemesi çizmiş. Ama ne olursa olsun filmdeki varlığının artıları yadsınamaz.

Kate Hudson’ınki filmin en stabil karakteri. Senaryo filmin tek kadın karakterine ciddi anlamda torpil geçmiş diyebiliriz.

Sen, Ben ve Dupree, kahkahalarla güldüren, hafızalarda uzun süre kalacak bir komedi değil elbette.

Ama hakkını verelim, filmi izlerken, insanın yüzünden tebessüm, gülümseme eksik olmuyor. Sinemadan mutlu çıkıyorsunuz.

İyi isimlerden oluşan bir oyuncu kadrosu eşliğinde keyifli bir iki saat geçirmek isteyenler, Sen, Ben ve Dupree’ye gönül rahatlığıyla bilet alabilirler.�

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

DEVIL WEARS PRADA

Moda dünyasının şeytanlıkları

Şeytan Marka Giyer, moda dünyasının kapılarını bizim için aralıyor ve moda dergisi yöneticisinden, asistanına, tasarımcısından köşe yazarına kadar modayla yatıp kalkan herkesin gizli kalmış hayatlarını gözler önüne seriyor.

Amerikan Vogue dergisinin efsanevi genel yayın yönetmeni Anna Wintour’ın asistanın yazdığı kitaptan uyarlanan film, hain ve acımasız patron temasına da bol bol değinmiş. Bir giydiğini bir daha giymeyerek filmdeki moda gösterisine mankenlik de yapan ünlü oyuncu Meryl Streep başarılı performansıyla yine göz dolduruyor.

ARAF

Kürtaj yaptırmış bir kadının yaşadığı travmadan yola çıkılarak çekilen korku-gerilim filmi Araf, bu yıl Altın Portakal için yarışan 9 filmden biriydi. Ancak, hiçbir ödül alamadığı gibi, festivalin en fazla eleştirilen filmi olmaktan da kurtulamadı.

Eleştirilerin en büyük tetikçisi tekrara düşen ve filmin gereksiz yere uzamasına neden olan sahneler hiç kuşkusuz.

Korku öğesi olarak kullanılan küçük kıza yapılan makyajın amatör düzeyde kalması da filme ayrıca bir darbe daha vuruyor.

Araf’ın çekimleri fena değil aslında, keşke içeriği de daha düzgün olabilseymiş.

ELVEDA AŞKIM

Geçmişinden kaçamıyor

Elveda Aşkım, eski bir suçlu olan Massimo Carlotto’nun otobiyografik romanının beyazperdeye uyarlaması.

Özellikle ülkesi İtalya’da övgüyle karşılanan filmde, saklandığı Güney Amerika’dan İtalya’ya geri dönen ve para kazanıp rahat bir hayat yaşamak için eski dostlarını ispiyonlamaya, önüne geleni dolandırmaya başlayan bir solcu aktivistin hikayesi anlatılıyor.

TZAMETI

Yeniden çevrilecek

Venedik Film Festivali’nde En İyi İlk Film, Sundance’de ise En İyi Film Ödülü’nü alan 13, klostrofobik atmosferi, siyah beyaz görüntüleri ve şiddet ile gerilim dozunu aynı anda yükselten yapısıyla hedef kitlesini etkilemeyi başaran bir gerilim.

Filmin yeniden çevrim haklarının Brad Pitt’in Plan B adlı şirketi tarafından satın alındığını hatırlatalım.

KAHRAMAN PİLOTLAR

Havada düello

Aynı zamanda lisanslı bir akrobasi pilotu olan ünlü yönetmen Tony Bill, Kahraman Pilotlar’da bizleri I. Dünya Savaşı yıllarına götürüyor ve Fransa adına gönüllü savaşan bir grup Amerikalı pilotun gerçek yaşamından yola çıkarak aşk, kıskançlık, onur savaşı ve ırkçılığın da kendine yer bulduğu bir hikaye anlatıyor.

Filmde karakterler iyi çizilmiş, savaş ortamının insan üzerindeki etkileri gerçekçi sahnelerle anlatılmış. 1916’da kullanılan günümüze göre oldukça ilkel sayılabilecek savaş uçaklarının havada yaptığı düellolar da son derece etkileyici.

Jean Reno’nun da oyuncu kadrosunda olduğu bu başarılı filmi özellikle uçaklara, kahramanlık hikayelerine ve savaş filmlerine ilgi duyanlar kaçırmasın.

NIGHT LISTENER
GECENİN SESİ

Robin Williams’lı gerilim

Her yeni filmiyle izleyiciye komedi oyuncusu olduğunu unutturan Robin Williams’ı Arapsaçı’ndan sonra yine dramatik bir rolde izliyoruz. Ünlü oyuncu bu filme yazar olarak çıkıyor karşımıza. Ailesi tarafından cinsel tacize uğramış Pete adlı bir çocuğun hikayesinden etkilenip, onu bulmaya gittiğinde çocuğu evlat edinen Donna (Tony Collette) ile tanışıyor.

Gecenin Sesi, haftanın en zayıf filmlerinden biri. Farklı hikayeleri olan mistik gerilimlerden hoşlananların filmin ağır temposuna katlanmaları gerekiyor.