DAR GELEN BEDEN (2)

Güncelleme Tarihi:

DAR GELEN BEDEN (2)
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2006 15:09

DAR GELEN BEDEN (2.bölüm)

Mustafa ÖNCÜL / Adana

Yeni bir şehirde, yeni bir üniversitede başladığı yaşam güzel gidiyordu. Üniversiteye de, Antakya’ya Hürriyetda kolay alışmıştı. Her şey yolundaydı. Ancak vakit geçirmeden bir ev bulmalıydı. Çünkü oldum olası sevmemişti lojman ve konukevi hayatını. Buralarda insanın özel yaşantısı diye bir şey olmuyordu. Sanki yirmidört saat çalışıyor gibi hissediyordu kendini. İşten çıkınca, işten, iş arkadaşlarından uzaklaşmak, kendine ait bir mekâna girmek istiyordu.

Dersinin olmadığı bir gün emlakçıları dolaştı. Ev için ayırabileceği bütçesini, evin özelliklerini, muhiti söyledi, telefonunu bıraktı. Çok sürmedi, birkaç gün sonra ev seçeneklerini getirdiler. Fiyatlar uygundu, evler güzeldi. Hele de İstanbul’dan gelen biri için… Her şey güllük gülistanlık görünüyordu.

Kendisinin bile düşünemediği kadar güzel bir ev kiraladı. Mahalle arasında tek katlı müstakil villa gibi bir evdi. Zaman geçirmeden taşındı, yerleşti. Fakülteye biraz uzak olması dışında hiçbir sorun yoktu. O da sorun değildi. Bir ara izin alıp, İstanbul’a gitmeyi ve arabasını getirmeyi düşünüyordu. Uzun yolda araba kullanmayı sevmezdi ama getirmek zorundaydı.

* * *

Komşuları çok çabuk ısındılar Nihat’a. “Hocam…” diyerek konuşmaya başlıyorlar, saygıda kusur etmiyorlardı. Kadınlar, “Hocam bekâr adamsın, yemek yapmaya vaktin, fırsatın olmaz” deyip her akşam yemek getiriyorlardı. Çamaşırlarını yıkamayı bile teklif ettikleri oluyordu. Fizik hocası olduğu mahallede duyulunca, korktuğu başına geldi. Mahallede ne kadar öğrenci varsa kapısını çalmaya başladı. Kimisi ödevine yardım etmesini, kimisi ders çalıştırmasını istiyordu. Gerçi hoşuna da gitmiyor değildi çocuklara yardımcı olmak ama kendine ait zamanları hızla tükeniyordu. Onu en çok bu durum huzursuz ediyordu. Gene de çok şikâyetçi olduğu söylenemezdi.

Hatice isimli, lise son sınıf öğrencisi bir kız geliyordu derslerine yardımcı olması için. Üniversiteye hazırlanıyordu Hatice. Nihat bekâr ve genç sayılabilecek bir yaşta olunca, Hatice’yi yalnız göndermiyordu ailesi. Her seferinde Hatice ile birlikte altı yaşındaki küçük kardeşi Bekir de geliyordu. Nihat Hatice’ye ders çalıştırırken Bekir yanlarına geliyor, hiç konuşmadan, dikkatli ve ilgili bir şekilde, pürdikkat onları izliyordu. Bekir’in bu kadar dikkatli bir şekilde anlatılanlarla ilgilenmesi Nihat’ın da hoşuna gidiyor, ona “Fizikçi mi olacaksın bakalım sen?” diye takılıyordu.

O gün, Hatice yine Nihat’ın yanına ders çalışmaya gelmişti. Bekir, her zaman olduğu gibi yine Hatice ile birlikteydi. Nihat çocukları salona aldı. Bekir’e bol resimli bir dergi verdi, Hatice’ye döndü ve hangi konuya çalışacaklarını sordu. Hatice o gün okulda işledikleri konuyu ve anlamadığı yerleri söyledi. “Kolay!..” dedi Nihat, “Şimdi şıp diye anlayacaksın. Hiç merak etme. Yarın okulda anlamayan arkadaşın varsa, onlara bile anlatabilirsin.” Hatice gülümseyerek baktı Nihat’a, “Teşekkür ederim” dedi.

Nihat mutfağa gitti, ocakta kaynayan suyla çayı demledi, gelirken uzaktan “Söyle bakalım hangi konuymuş bu senin anlayamadığın?” diye sordu. Hatice kitabını, defterini çıkarıp masanın üzerine hazırlamıştı. O gün işledikleri konuyu açtı, “Newton Yasaları’nı işledik bugün. Bir türlü anlayamadım. Çok karışık.” Nihat geldi, masaya oturdu. Kitabı önüne çekti, eline bir kalem alıp anlatmaya başladı:

“Newton Yasaları’nın temeli, kütle ve kütlenin ivmesi ile orantılı olarak değişen kuvvet esasına dayanır. Bunu ‘F=ma’ olarak yazabiliriz. Burada ‘F’ kuvveti, ‘m’ kütleyi, ‘a’ ise ivmeyi göstermektedir. Newton Yasaları’nın hepsinin temelinde bu vardır. Çalışmalarımıza buradan başlayacağız.”

Hatice, Nihat’ı dikkatle dinliyor, anlattıklarını tek tek not alıyordu. Bekir ise her zamanki gibi gözünü Nihat’la Hatice’ye dikmiş, hiç konuşmadan onları izliyordu. Nihat konuşmaya devam etti:

“Newton Yasaları, her türlü hareketin temelini oluşturur. Duran, hızlanan, yavaşlayan, birbirini çeken, iten, düşen, çarpan her türlü cisim Newton Yasaları’na göre davranır. Anladın mı Hatice?..”

Hatice daha cevap vermeden Bekir oturduğu yerden seslendi:

“Nihat amca haklısınız ama bu söyledikleriniz sadece küçük hızlar ve dünya koşulları için geçerlidir. Cisimlerin hızları ışık hızına yaklaştıkça Newton Yasaları geçerliliğini kaybeder.”

Nihat önce önemsemedi… Daha doğrusu Bekir’in ne söylediğini anlamamıştı. Konuyu anlatmaya devam edecekti ki… Durdu… Hiçbir şey söylemedi. Bekir’in söylediklerini daha yeni anlamıştı. Bekir’e döndü, “Sen ne dedin?” diye şaşkın bir şekilde sordu.

Bekir az önce söylediklerini daha da açıklayarak cevap verdi Nihat’a. Nihat şaşkınlıktan ölecekti! Altı yaşında bir çocuğun bunları bilmesi mümkün değildi. Yerinden kalktı, Bekir’in yanına gitti oturdu, eline başına koydu ve “Sen bunları nereden biliyorsun bakalım delikanlı?” diye sordu. Bekir başını kaldırdı ve çok sakin bir şekilde cevap verdi:

“Bunları zaten ben buldum. İzafiyet Teorisi’nin temeli budur. Sizin de bunları bildiğinizi sanıyorum. Ben İzafiyet Teorisi’ni geliştirirken…”

Nihat şaşkınlıktan bayılmak üzereydi… Bekir konuşuyor, anlatıyor, anlatıyordu. İzafiyet Teorisi deyip başlamış, maddenin enerjiye dönüşümünü anlatmış, zaman içerisinde yolculuğun mümkün olabileceğine kadar getirmişti konuları. Nihat donmuş kalmıştı!

Hatice’nin seslenmesi ile kendine geldi. “Nihat amca” dedi Hatice, “Bu her zaman saçmalar durur böyle. Siz ona bakmayın. Bekir, sen de çık bahçede oyna biraz. Bak daha bir sürü dersim var, senin yüzünden başlayamadık bile!..” Bekir koşarak dışarı çıktı. Nihat Hatice’ye döndü, “Bir dakika… Dur… Nasıl yani?.. Her zaman… Her zaman böyle konuşur da ne demek?..”

Hatice, “Offff!.. Bıktım bu çocuktan! Her zaman başıma iş açıyor, bizi rezil ediyor. Herkes bizle dalga geçiyor!..” diye söylenerek masadan kalktı, anlatmaya başladı:

“Bekir… Arasıra kendi kendine konuşmaya başlar… Türk olmadığını, aslında Almanya’da yaşadığını söyler. Sonra Amerika’ya gitmiş. Orada yaşamış…Mış… Mış… Mış… Yaaa Nihat amca… Sen bakma bu salağa! Saçmalıyor işte!..”

(Sürecek...)

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!