Cumhuriyetin havuz problemi

Güncelleme Tarihi:

Cumhuriyetin havuz problemi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2013 01:28

Başbakan, Rize’de kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı olimpik havuz yapılacağını açıklayınca aklıma Atatürk’ün ‘Karadeniz Havuzu’ geldi.

Haberin Devamı

14 Nisan 1925 tarihli oturumda Ziyaeddin Efendi, hükümeti eleştirirken Meclis’e şöyle sesleniyordu: “Hürriyet-i içtimaiye namına yapılan rezaletlere müsamaha etmek… yetmiyormuş gibi, bu yazın İstanbul civarında Filorya denilen yerde… çıplak erkek ve kadınlar birlikte deniz hamamlarında icrayı ahenk etmişlerdir. Hem de resmen ruhsat verilmiştir.” Söz konusu ‘icraat’ aslında deniz hamamlarında değil plajlarda gerçekleşmişti. Deniz hamamı ‘küçük bir iskeleyle karaya bağlı, dört tarafı kapalı ama ortası açık, tahtadan bir deniz havuzuydu. Yüzlerce yıldan beri sahillerde kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı kurulurdu. İstanbul’da işgal askerleri sahillerde denizin tadını çıkarırken, 1920’de Rusya’dan kaçan on binlerce mülteci İstanbul’a sığındı. İşte bu Ruslar, Florya’daki plajlardan kadınlı-erkekli denize girmeye başladılar. Ama bunu sadece zevk için değil aynı zamanda yıkanmak ve bitlerden kurtulmak için mecburen yapıyorlardı! İstanbul halkı, büyük bir merakla bu yeni plaj hayatını ‘yakından incelemeye’ başladı. Kısa bir süre sonra merak, gönüllü katılıma dönüştü. Yani aslında, İstanbul’daki ‘rezalet’in arkasında bilinçli bir politika değil mütareke yıllarının, Rus göçünün toplumsal etkileri vardı. Bununla birlikte yeni rejimin kadınlı-erkekli yüzmeye karşı olmadığı kısa zamanda belli olacaktı. Hem de denizden çok uzak bir yerde, bozkırın ortasında, Ankara’da!

Haberin Devamı

BOZKIRDAKİ MARMARA VE KARADENİZ

1925 yılının bahar aylarında ‘Gazi Hazretleri’ Orman Çiftliği’nin kurulması heyecanını taşıyordu. Atatürk, modern tarım ve hayvancılık için örnek model olacak bu çiftliğin su ihtiyacının karşılanması amacıyla iki havuz yaptırdı: Marmara ve Karadeniz! Havuzlar, adını taşıdıkları denizlerle aynı biçimi taşıyorlardı. 1930 yılında tamamlanan Karadeniz Havuzu, halkın yüzebilmesi için kullanılmaya başlandı. Hatta etrafı heykellerle süslenen bu havuzun ‘Samsun’a denk düşen noktasına bir atlama kulesi bile yapılmıştı. 1931’de İstanbul Büyükdere’de yapılan ahşap havuzla yüzücüler Boğaz’daki ‘gerçek’ Marmara sularında yüzme imkânına kavuşacaktı. Aslında birkaç yıl önce, bu sahildeki deniz hamamlarından çevre halkı şikâyetçi olmuştu: Çünkü içkili gazinolarla erkek ve kadın bölümleri birbirine çok yakındı. Halkın bu şikâyeti Atatürk’e nakledildiğinde o, kadın ve erkek ayrımının tamamen kaldırılarak ortak ve açık bir plaj yapılmasını emredince sorun çok farklı bir şekilde çözülmüş oldu! 1935 yılında faaliyete geçen Florya’daki Deniz Köşkü’nün komşu plajında Atatürk ve yakınları halkla yan yana yüzüyorlardı. Önderin dergilerdeki mayolu resimleri, tüm ülkeyi kadın-erkek, genç-yaşlı demeden plajlara, yüzmeye davet ediyordu adeta. Artık deniz hamamlarına ve tahta perdelere ihtiyaç yoktu. İstanbul’da Salacak’tan Fenerbahçe’ye, Yörük Ali’den Süreyya’ya, İzmir’de Çeşme’ye kadar plaj kültürüyle birlikte yüzme de yayılmaya başladı. 1934’teki ilk yüzme milli takımında iki de bayan yüzücü vardı. 1937’de Moda Deniz Hamamı’nın bir bölümündeki havuzda milli takımımız Macaristan’la yarışmıştı. 1943 yılında İstanbul Ortaköy’de (bugün gece kulüplerinin bulunduğu noktada) betondan yapılan özel Lido havuzu hizmete girse de, 1945 yılındaki Meclis görüşmelerinde Osman Şevki Uludağ dertliydi. Bursa’daki havuz kapatılmış, Gençlik Parkı’ndaki havuzda yüzmek sıhhi nedenlerle yasaklanmıştı. “Gençler ne kadar yazık ki koskoca memlekette hiçbir havuza malik değildir… Kala kala elimizde bir tek Karadeniz Havuzu kalmıştır” diyor, ancak her yıl yüzme yarışlarının yapıldığı bu havuzdaki suyun teknik sorunlar nedeniyle mikroplu olduğunu anlatıyordu.

Haberin Devamı

SESSİZ HAVUZLAR

Halkın kullanımına açık olsa da gerçek bir yüzme havuzunun alt yapısına sahip olmayan Karadeniz Havuzu 1945-51 arasında bakımsız haldeyken, 1952 yılında 17 bin 500 liralık tahsisatla onarılmıştır. Ayrıca halkın rahatça gidip gelmesi için otobüs seferleri de konmuştur. Ancak havuz masraflı iştir: 53 yılında 25 bin lira masrafa karşılık 16 bin lira gelir getirmiştir. Yıllar içinde unutulan Karadeniz Havuzu, 1981 yılında Atatürk Orman Çiftliği arazisine yapılan Devlet Mezarlığı’nın parçası olarak gündeme gelir! Milli Mücadele’de ve sonrasında benzersiz hizmetler vermiş isimler şüphesiz en üst derecede saygıyı hak ediyor. Ama yeşili ve toplumu canlandırmak için kurulan Orman Çiftliği’nin havuzlarına çöken kabir sessizliği, Atatürk’ün projesindeki asıl amaçtan ne kadar uzakta olduğumuzun göstergesi gibi. Bir de meselenin diğer yüzü var tabii… 1925 yılında Ziyaeddin Efendi’ye kürsüden cevap veren Mazhar Müfit Bey’in Florya Plajı açıklamaları birkaç cümle sonra ateşli bir ‘laiklik’ tartışmasına dönüşmüştü. 88 yıl sonra ‘hâlâ’ yaşam tarzları ve kadın bedeni üzerinden laikliği tartışmak geçmişe ne kadar yakın olduğumuzu anlatıyor sanki. Hangi görüşte olursak olalım geçmişe takılınca kafesteki deney kobaylarına benzemiyor muyuz? Hızla geleceğe koştuğumuzu sanırken bir bakmışız ki yerimizde sayıyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!