Cesur değilsen aşık da değilsindir

Güncelleme Tarihi:

Cesur değilsen aşık da değilsindir
Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2011 04:00

O, 1993’te geçirdiği kazada hayatını kaybeden ralli şampiyonu Renç Koçibey’in kızı... Seri katiller üzerine uzmanlığı var. Sanatı, styling’i seviyor. Aşkta son derece cesur ve gözü kara... Ama bir kere evlenmiş, “Bir daha asla” diyor... Seben Koçibey, Hello! dergisine hayata, aşka ve modaya dair içten açıklamalar yaptı.

Haberin Devamı

SEBEN KOÇİBEY FOTOĞRAFLARI

Kriminoloji eğitimi gören biri olarak, insan ilişkilerinde paranoyak mısınız? Ya da gözüne bakar bakmaz insanı çözer misiniz?
- Eğitimime kriminolojiyle başladım. Fakat sonra forensik psikoloji bölümüne geçtim. Kriminoloji, sosyolojiye ait bir bilim dalıdır. Suçu toplumsal bir olgu olarak ele alıp inceler. Yani kısaca toplumu ya da toplumları mercek altına alır. Psikoloji ise suçu bireysel olarak inceler. Eğitimim sürerken bireysel işleniş, nedenler, sonuçlar, teoriler daha fazla ilgimi çektiği için psikolojiye transfer olmak durumunda kaldım. Fakat bu eğitim bende paranoya geliştirmedi. Bilakis, okudukça suç isleyenlerin illa bir şablona oturmadıklarını görüyorsunuz. Toplumun her sınıfından insan herhangi bir sebeple suç işleyebiliyor. Dolayısıyla her birey, hayatının her anında suç işleme potansiyelinde.

“Kanıt” dizisinde rol alıyordunuz bir ara...
- Ben eğitimimde seri katiller üzerinde yoğunlaştım. “Kanıt” dizisinde o haftaki konu, gençliğinde yaşadığı bir olaydan ötürü nalburları öldüren bir seri katildi. Abdullah Oğuz beni arayıp “Konuk oyuncu olmak ister misin?” dedi. Atladım teklifin üstüne tabii. Senaryoya göre katil üç bölüm sonra yakalanıyordu. Üç bölümü çektikten sonra, Abdullah Bey “Devam etmek ister misin?” dedi, seve seve kabul ettim yine.

Bir tatmin duygusu yarattı mı?
- İnanılmaz bir tatmin duygusu yaşadım tabii ki. Çünkü eğitimini alıp yapamadığım şeyi rol icabı da olsa yapma fırsatı verdi bana. Eğitimimden sonra profiler olarak New York Polisi’ne katılmak için NYPD’nin sınavlarına girdim. Her sınavı geçtim, ama medikal testte epilepsim olduğu için diskalifiye edildim. Birikimimden ötürü “Terör bölümünde masa başında kal” dediler, onu da ben istemedim. Dolayısıyla hiçbir zaman alanda çalışmadım. “Kanıt” sayesinde bir nevi hayalimi yaşadım. Hayatım boyunca unutamayacağım bir tecrübeydi.

ABLAM FEMİNEN BEN MASKÜLENİM

“Kılıç Günü” ve “Makber” dizilerinde de stil danışmanlığını yaptınız. Sanat yönetmenliği ve stil danışmanlığı nasıl başladı?
- Dizilerde stil danışmanlığı yapma fikri bir arkadaşımın aklına geldi. “Makber dizisi için birilerini arıyorlar” dedi, görüşmeye gittik ve öyle başladık. Açıkçası böyle bir sektör olduğunu bile bilmiyordum. Daha sonra birkaç dizide daha çalıştık. şu aralar diziden ziyade reklam, uzun metraj ve katalog yapıyoruz.

Bu alanda bir birikiminiz var mıydı?
- Moda benim ilk işimdi. 20’li yaşlarımda iki seneye yakın Marie Claire’de çalıştım hatta. Fakat dizilerde çalışmak, işin mutfağı bence. Süre çok kısıtlı ve bütçeler hepsine nazaran çok daha az olduğu için sinirlerinizi gerçekten zorluyorsunuz. Dizilerden öğrenebildiğimi öğrendim, şimdi daha keyifli ve yaratıcı işleri alıyoruz.

Bir klipte de stil danışmanlığı yaptınız...
- Evet. Son olarak Model’in “Pembe Mezarlık” şarkısını yaptık. Bizim için çok zevkli bir işti. Model zaten inanılmaz... iPad’imde olan tek Türk grup. Her şarkısı çok güzel ama ben “Pembe Mezarlık”a takılmış durumdayım bu aralar, devamlı onu dinliyorum. Neyse klipten onlar da çok memnun kaldılar ve bize kreatif direktörlüklerini teklif ettiler. Kabul ettik. Çünkü Model’le hem tarzlarımız uyuyor hem yeni fikirlere açıklar.

Kendi stilinizi nasıl ortaya koyuyorsunuz? Ablanız Alara Koçibey feminen bir kadın.
- Ben daha maskülenim. Sade giyinmeyi seviyorum ama açıkçası kendi giyimime çok zaman harcamaya vaktim olmuyor. Zaten sıkılıyorum.

KENDİMİ BİR TÜRLÜ ÇÖZEMEDİM

Kendi kendine kalmak, içine dönmek ve ruhunu şımartmak için, kendini daha genç ve diri hissetmek için neler yardımcı olabilir?
- Mesela pazarları, çekim ya da hazırlık döneminde değilsek, telefonumu açmam. Köpeğimi parka götürürüm, kitap okurum, evde masaj yaptırırım. Dergi alırım bir sürü, saatlerce onlara bakarım, kimseyle görüşmem. Daha genç hissetmek gibi bir derdim yok da green peal diye inanılmaz bir cilt bakımı var. Bir kişi yapıyor ıstanbul’da, o gelir bakım yapar, o kadar.

Bir insanın kendini çözmesi, bir cinayeti çözmesinden daha mı zor?
- Tabii ki daha zor. Bir cinayette suç mahalline bakıp gördüklerinden yola çıkarak objektif analiz yapıyorsun. Ama insanın kendisine objektif olması çok zordur. Ego kendini haklı çıkarmak için devamlı yalan söylüyor bir kere.

Kendinizi ne kadar çözebildiniz peki?
- Yok valla, bir türlü çözemedim kendimi, çözmeye de gerek olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Çözmeye çalışmak geçmişe gitmeyi gerektirir. Hayat geçmişi düşünmek için çok kısa.

KOÇİBEY’DEN AŞKIN BİLİMSEL TANIMI

Aşk kavramı sizin için ne ifade ediyor?
- Valla güzel, heyecanlı, zevkli, bir o kadar da korkutucu bir kavram.

Ne kadar cesursunuz ilişkilerinizde?
- Aşık olup da cesur değilsen âşık değilsindir demektir zaten... Çok teknik olmadan kısaca, bir insan gerçekten âşık olduğunda beyin dopamine, seretonin, oxytoxin gibi hormonlar salgılar, limbik sistemde değişimler gözükmeye başlar. Beyin fonksiyonları değişir, dolayısıyla karakter özellikleri de geçici bir süre için değişir. Bu hormonların yan etkilerinden biri de cesarettir. O yüzden bir insan cesaretinde hesaplıysa âşık değildir, nokta. Ben âşık olmadığım insanla bir ilişkiye girmem. Dolayısıyla gayet cesurum ilişkilerimde.

Kolay âşık olur musunuz peki?
- Hayır.

Yaş ilerledikçe aşkı, ilişkiyi, evliliği algılayışı ne yönde değişiyor?
- Ha oralara pek girmeyelim... Evliliğe eskiden de sıcak bakmıyordum, şu anda da pek sıcak bakmıyorum. Evlenip boşandım ben bir kere, pek sevmedim.

“Çocuğun bile olsa kimseyi hayatının orta yerine oturtmayacaksın, o gidince, halı ayağının altından kayıyor, mahvoluyorsun.”
- Ee zaten cümle baştan yanlış. Niye birini oturtasın ki hayatının orta yerine. Bir insan için hayattaki en önemli şey her zaman kendisi olmalı. Kendi başına doğup kendi başına ölüyorsun. Hangi arada başka biri daha önemli bir hale gelebilir ki? Çocuk dışındaki şeylerden bahsediyorum. Çocuğum yok daha, o yüzden ukalalık edemeyeceğim.

Haberin Devamı

NEW YORK’U HÂLÂ EVıM OLARAK GÖRÜYORUM

Uzun yıllar New York’ta yaşadınız. ıstanbul nasıl geliyor size şimdi?
- İstanbul inanılmaz güzel bir şehir. O kadar farklı açıları var ki. Gece Boğaz’da gezsen bir mücevher gibi, Maslak’a gitsen endüstriyel, Sultanahmet tarih, Başakşehir yeni ve çirkin, Soğuksu köy... Nereye baksan farklı. ıstanbul’un her tarafında inanılmaz tez, antitez var. Bunların toplamında müthiş sentezlenmiş, yaşayan bir şehir var. Manhattan öyle değil, aslına bakarsanız çirkin bir şehir. Ama enerjisi başka. Hâlâ evim olarak New York’u görüyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!