Cazın kraliçesi Grammy Ödülü’nü bu akşam İstanbul’da kutluyor...

Güncelleme Tarihi:

Cazın kraliçesi Grammy Ödülü’nü bu akşam İstanbul’da kutluyor...
Oluşturulma Tarihi: Nisan 10, 2004 10:33

Cazın efsanevi ismi Dianne Reeves En İyi Vokal Caz Albümü Grammy ödüllü ‘A Little Moonlight’ albümünün turnesi kapsamında bu akşam İş Sanat’ta müzikseverlerle buluşacak.

Tamamen akustik kaydettiği bu albümde çalan trio da bu akşam Reeves’le birlikte sahnede olacak. Bir anlamda albümün ve getirdiği ödülün kutlama programının bir parçası olan bu konserde sanatçıya Peter Martin (piyano), Reuben Rogers (bas) ve Greg Hutchinson (davul) eşlik edecek.

A Little Moonlight’ta Arif Mardin ile birlikte çalışan, Türkiye’yi ve Türkleri çok sevdiğini söyleyen Reeves, konser öncesi sorularımızı yanıtladı. Vaktimiz sınırlı olsa da kıssadan hisse çıkarmak mümkün oldu; Dianne Reeves’le konuşurken bir divadan çok, yakın bir arkadaşımla konuşuyor gibi hissettim. Müziğine yansıttığı samimiyeti, belli ki kişiliğinin de en belirgin özelliği. Reeves Türk dinleyicisiyle birlikte olmayı çok özlemiş, bu akşamı iple çektiğini yazmamı özellikle istedi.

Size Grammy Ödülü getiren orkestra ağırlıklı ‘The Calling: Celebrating Sarah Vaughan’ albümünün ardından daha basit ve akustik olan ‘A Little Moonlight’ı çıkardınız. On eski şarkıya yeni bir soluk getirdiğiniz bu albüm için neler söyleyeceksiniz?

- Albümdeki şarkıların çoğu aşık olmaya hazır olduğunuz o özel anı anlatıyor. Delicesine aşk, baştan çıkarma, hatıralardan söz ediyor bu şarkılar. Hepsi seslendirirken büyük zevk aldığım çok özel parçalar.

Albümde ‘What A Little Moonlight Can Do’ ve ‘Skylark’ gibi klasik eserlerin yanında caz dünyasının alternatif bestecisi Richard Rogers’ın bir eseri olan ‘Loads of Love’ gibi daha az bilinen besteler de var. Neydi parça seçimindeki kriterleriniz?

- Cole Porter’ın ‘I Concentrate on You’ gibi standart parçaları da var albümde. Klasik olması, çok bilinen ya da az bilinen olması önemli değil benim için. Ben parçaları alıp, kendi yorumumu getiriyorum. Albümü özel kılan nokta bence bu.

Arif Mardin, bundan önce Aretha Franklin ve Norah Jones gibi pek çok ünlü ismin de

prodüktörlüğünü yaptı. Siz de son albümünüzde

onunla çalışma imkanı buldunuz.
Arif Mardin’le çalışmak nasıl bir şey?

- Mix odasında müzikten çok iyi anlayan birinin olmasının faydaları saymakla bitmez. Stüdyoda ne yapmam gerektiğiyle ilgili fikrim olduğunda bile, Arif Mardin’inkileri duyunca benimkilerin bir öneminin kalmadığını görüyordum. Her zaman parlak ve doğru fikirleri olan bir isim Arif Mardin.

n Piyanist Peter Martin, basçı Reuben Rogers and davulcu Greg Hutchinson. Sizinle birlikte kayda giren ve nereye gitseniz sizi yalnız bırakmayan bu trionun müziğinizdeki önemi nedir?

- Benimle her yere geliyorlar. Müziğime olan katkıları çok fazla. Ben onlara onlar da bana güveniyorlar. Karşılıklı güven sahnedeki performansımıza olumlu yansıyor. Ufak bir göz hareketiyle bile ne demek istediğimizi anlatıyoruz birbirimize.

Sarah Vaughan’ın sizin için ne kadar önemli olduğunu bir önceki albümünüzle (The Calling: Celebrating Sarah Vaughan) anlamış olduk. Ondan sonra kimler var sıralamada?

- Betty Carter, Nina Simone, Carmen McRae, Ella Fitzgerald, Abby Lincoln. Bu isimleri her dinleyişimde yeni bir şeyler öğreniyorum.

Çıkardığınız albümler Grammy’leri birer mıknatıs gibi kendine çekiyor. Diğerlerinden farklı yaptığınız şey nedir?

- Bilmiyorum gerçekten. Herkes sevgiyle, hırsla çalışıyor aslında. Beni öne çıkaran şeyin ne olduğunu anlayamıyorum.

Caz, blues, rhythm & blues. Sizi belli bir kategoriye koymakta hep zorlandık.

- Ben kategorize edilmek istemiyorum. Açıkça söylemem gerekirse, ben hep ben oldum. Konserlerime gelen insanlar hangi türde söylediğime bakmıyorlar zaten. Önemli olan, onları etkileyen bir müzik dinliyor olmaları. En büyük yeteneğim çok yönlü olmam. İstediğim şeyi istediğim gibi söylüyorum.

Cazın gelenekçi eleştirmenleri türler arasında gezindiğinizi, bir türden diğerine atladığınızı söylüyorlar. Siz bu yaklaşımdan çok hoşlanmıyorsunuz galiba?

- Bence onlar beni yeterince tanımıyorlar. Bir vokalist olarak sözlerle bir resim çizmeye çalışıyorum. En büyük yardımcım sesim. Müzikle yapılan anlatımın farklı şekillerde de olabileceğini anlamaları gerekiyor artık. Bunu illa türden türe atlama gibi görmemek lazım. Aynı şarkıyı her insan farklı yorumlayabilir.

Bir gün Arif Mardin gelip, sizden bir Türk sanatçıyla düet yapmanızı istese kabul eder misiniz?

- Tabii ki. Yapabileceğim bir şeyse neden olmasın. Böyle fikirlere her zaman açığım.

Komşu ülkeniz Kanada’da konser vermeden önce pek çok kez Türkiye ve Avrupa’da konserler verdiniz. Dilini bilmediğiniz ülkelerde konserler verirken nasıl hissediyorsunuz?

- Caz müziğinin sihirli sopası dilini bilmediğiniz ülkelerde konser verirken o ülkenin insanlarıyla güçlü bir bağ kurmanızı sağlıyor. Cazın doğasında olan emprovizasyon sayesinde söylediklerinizin tercümesi kendiliğinden gerçekleşmiş oluyor. İnsanlar sizin dilinizi konuşmasa bile yüreğinizi anlıyorlar, çünkü doğaçlama yoluyla onlara yüreğinizi açmış oluyorsunuz.

Müzik nerede olursa olsun tüm insanları birleştiren çok güçlü bir bağ. Benim müziğim de tüm dünyayı dolaşıyor. Evet Kanada’dan önce Türkiye’ye geldim, çünkü Türkleri çok seviyorum ve sıcak buluyorum, müziğimi de iyi anladıklarını düşünüyorum.

Aynı sıcaklığı her gelişinizde bulmanız dileğiyle...

- Çok teşekkürler. Bu akşam sahnede olmayı sabırsızlıkla bekliyorum.


Arif Mardin, Dianne Reeves için ne dedi?

‘Dianne’in coşan sesini seviyorum; bazen tramplenden atlayan yüzücü gibi, bir an havada asılı kalıyor. Ve dahası muhteşem bir parendeden sonra biraz daha yükseliyor.’


Dianne Reeves Arif Mardin için ne dedi?

Onunla gurur duymalısınız. Gerek tecrübesiyle gerekse de sıcaklığıyla bana çok yardımcı oldu. Birlikte çalışması zevkli ve kolay biri. Albümümün sadeliğine çok katkısı oldu. Bu basit albümün parlamasını sağladı. Vakti olursa yine onunla ortaklaşa bir şeyler yapmak isterim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!