Caz ve hicaz

Güncelleme Tarihi:

Caz ve hicaz
Oluşturulma Tarihi: Ocak 18, 1998 00:00

Haberin Devamı

Bugün Akademi İstanbul'da ders veren, zamanında kendi kendini yetiştirmiş bir müzisyen Önder Focan. 1975'te tanıştığı caz üzerine yoğunlaşmasından bugüne dört albüm katetti ve beşinciye geldi. Albümünde önce bir peşrev'e, ardından da Miles Davis'in Nardis adlı bestesine yer veren Focan, ‘‘İkisi de hicaz’’ diyor. Sanatçının albümünün adı Yıldızların Altında. İstanbul gibi bir metropolde yaşadığından Türk müziğinin, şehirli yanından etkilendiğini düşünüyor. Şehrin temposu onun yaratıcılığını arttırıyor. Hala devam ettiği mühendisliği, karar vermesini kolaylaştırdığı ve müzik hayatındaki planlarını pratiğe dökmesine yardımcı olduğu için seviyor. Argoda yer alan ve sıkça kullanılan ‘‘caz yapma’’ deyimine ise hiç alınmıyor.

O bu albümle bir hayalini gerçekleştirdi. ‘‘Herhalde her caz gitaristinin rüyası Hammond B3 org ve davuldan oluşan bir trio ile çalmaktır...’’ Bu albümün bir diğer önemi de Avrupa'ya da dağıtılacak olması. ‘‘Yıldızların Altında’’ ya da İngilizce adıyla ‘‘Beneath The Stars’’ için, Bill Stewart, Sam Yahel ve John Nugent gibi isimlerle çalışan Önder Focan ile caz ve albüm üzerine konuştuk.

Müziğin bir tür kendini ifade etme yöntemi olduğundan yola çıkarsak, Türkiye'de yetişmiş biri olarak neden caz?

- Biz caz müziğiyle zaten tanışıyoruz. Televizyonda tek kanal olduğu zamanlarda bol miktarda caz programlarıyla tanışabiliyorduk. Yani yabancı değiliz. 1930'lardaki caz müziği insanları daha çok eğlendiren bir müzikti. 1945'ten sonra marjinal ve kültürel bir boyut kazandı, konser salonlarına taşındı. İnsanlar da cazla değil daha popüler müziklerle eğlenmeye başladılar. Cazda doğaçlama diye bir şey var, planlanmış melodiler yaratıyorsunuz. Bu doğaçlama taksim mantığıyla olmasa da bir şekilde Türk müziğinde de var. Dolayısıyla Türkiye'den yetişmiş bir müzisyen caza tamamen kapalı değil ve burada az sayıda caz müzisyeni olmasına rağmen kalitesi yüksektir.

TÜRK CAZ STANDARDI

Peki yeni albümünüz için, müziğimde Türk tadı son derece sınırlıdır diyorsunuz. Ama, hatta albüme adını da veren Yıldızların Altında ya da Peşrev gibi parçalar var.

- Kullanmıyorum çünkü ben Türk müziği müzisyeni değilim. Ayrıca Türk müziğini batıya taşımak, ya da ikisinin sentezini yapmak gibi bir şeyin peşinde de değilim. Popüler parçaları ise cazcılar yorumladıkları zaman, o caz parçası olur. Biz de Türkiye'deki popüler müziği alıp bir şekilde cazcı mantığıyla yorumlarsak, Türkiye'nin caz standarlarını oluşturabiliriz. İlk kasetten beri yaklaşımım bu. Böylece herkese ulaşabiliyorsunuz.

KREATİF MÜZİK

Bu albüme, Yıldızların Altında'yı ya da Peşrev'i koymak cazı popülerleştirmek kaygısı taşımıyor mu yani?

- Benim doğaçlamamı insanlar tekrar mırıldanamaz, dolayısıyla popülerleştirmek diye bir kaygım yok benim. Ordaki kaygım insanlara tanıdık müziği vermek çünkü insanlar tanıdıkları müziğe daha çok ilgi duyarlar. Ben Türkiye'de yaşıyorsam ve burada caz müzisyeniysem, Türkiye'nin popüler kültüründen bir şeyler alıp, caz süzgecinden geçirip koyabilirim ortaya. Popülizm için değil, insanlar bildiği parçayı bir de cazcının yorumuyla dinliyorlar.

O zaman caz bir müzik türü mü yoksa bir yorum mu?

- Bir müzik türü ama caz müziği çalan insanlar başka bir müziği o süzgeçten geçirip yorumlayabilirler. Biraz demogoji gibi oldu ama aslında müzikler arasında sınır da yok. ‘‘Kreatif olan müzik cazdır’’. Benim için tanım bu.

Diğer müzikler kreatif değildir mi diyorsunuz?

- Hayır. Her müziğin içinde caz olabilir diyorum. Örneğin Arif Sağ'da da caz vardır bence. Kreatif olarak bağlama çalıyor. Ticari kaygılar dışında, yaratıcılıkta sadece müzik ve müzikal ifadeyle uğraştığınız zaman zaten günümüz cazının boyutuna geliyorsunuz.

Size göre cazın felsefesi nedir?

- Tek felsefe yok. Ama benim için mümkün olduğunca yaptığını çok fazla tekrar etmemek, daha fazla yaratıcı olmak. Hissiyatımı, o günkü müzikal duygularımı ve mesajımı gitarımla çıkartıp, ilk olarak orkestrayla sonra da dinleyiciyle paylaşmak.

TÜRKİYE’NİN FARKI

Peşrev'in ardından Miles Davis'in Nardis'i geliyor. Bu sanırım özel bir sıralama neden ikisi?

- Nardis'de bir hicaz hava var. Peşrev de hicaz. İkisinde de aynı hava var. Refik Ersan ile Miles Davis bizim bulunduğumuz yerde kesiştiler.

Bütün müzikler arasında bir yere koymak istersek cazı nereye oturtabiliriz?

- ‘‘Caz 21. yüzyılın klasik müziğidir’’ tabiri var, ben de bir sürü insan gibi buna katılıyorum. Caz, uluslararası anlamda klasikten sonra ikinci sanat müziğidir.

Türkiye'de caz bugün ‘‘elit’’ bir kesim tarafından dinleniyor. Oysa zencilerin ve sokağın müziği...

- Dünyanın hiçbir yerinde böyle değil. Türkiye'de eğer siz caz dinlerseniz o size bir elit etiket getirir, caz festivallerini takip edersiniz o da sizi toplumda bir basamak yükseltir gibi bir tavır var. Bu bir tek burada böyle.

SUNBURST KEDİ

Albüm için çalışırken nelerden etkilendiniz?

- Geçen sene Denizli'ye bir konsere gittik. Orada caz günleri yapmaya başladılar. Hiç ummadığımız bir ilgi vardı. O anda kafamda beliren notalar Denizli adlı parçayı oluşturdu. Mesela ‘‘Sunburst Cat’’ diye bir parça var. Sunburst bir gitar rengi, sarıdan başlayıp kenarlara doğru siyah olur. Oğlumla renkleri siyah ve sarı arasında hareler olan bir kedi gördük, onun ilk tepkisi ‘‘Bak sunburst kedi’’ oldu. Ve bu parça çıktı.

Albümün isminden içindeki parça adlarına kadar her şey İngilizce olarak yazılmış...

- Bunun nedeni Blue Note etiketi ve Avrupa'ya dağıtılacak olması. Bu yüzden ingilizce olarak hazırladık. Parantez içinde de Türkçeleri var. Diğer albümlerim yurtdışına dağıtılmamıştı, bu anlamda da bir ilk bu albüm.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!