Bu Ramazan’da da beraberiz

Güncelleme Tarihi:

Bu Ramazan’da da beraberiz
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 05, 2005 00:00

Bugün, eskilerin ‘máh-ı mübárek’ dedikleri Ramazan ayının ilk günü. Bu sayfada her sene olduÄŸu gibi, bu sene de Ramazan boyunca beraber olacağız.Sayfamızda kültür ağırlıklı ve okuyucuya hoÅŸ vakit geçirtici konuların yanısıra, Diyanet Ä°ÅŸleri’nin eski baÅŸkanı Mehmet Nuri Yılmaz hocamızın dini meselelerle ilgili sorularınıza verdiÄŸi cevaplar da yeralacak.Åžarkiyat biliminin 1982’de aramızdan ayrılan büyük üstadı Abdülbaki Gölpınarlı’nın çeÅŸitli eserlerinden derlenmiÅŸ tasavvuf sohbetlerini, ‘Ramazan Çadırı’nda bu yıl yine okuyacaksınız. Sayfamızın bir de yeni yazarı var: Türk MüziÄŸi’nin yaÅŸayan çok önemli bir ismi, ‘Geçsin günler haftalar’, ‘İlkbahar yaz mevsim mevsim’ ve ‘Bana bir aÅŸk masalından ÅŸarkılar söyle’ gibisinden yüzlerce unutulmaz eserin bestecisi Erol Sayan... Ãœstád Erol Bey sizlere musiki hatıralarının yanısıra klasik müziÄŸimizle ilgili az bilinen anekdotları da nakledecek ve ‘Ramazan Çadırı’nda bütün bunların yanısıra elyazması eserlerin sayfaları arasında kalmış deÄŸiÅŸik minyatürler ve 19. asrın insan manzaraları da yeralacak.Bizde, Ramazan ile ilgili temennide bulunurken ‘Kolay Ramazanlar’ denmesi eski ve eski olduÄŸu kadar da doÄŸru bir gelenektir.Her sene olduÄŸu gibi bu sene de öyle yapıyor ve ‘Kolay Ramazanlar’ diyoruz.Peygamber’in naaşını Avrupa’ya kaçıracaklardıBir zamanlar dünyanın en önemli deniz güçlerinden olan ve Hint Okyanusu’nun kontrolünü eline geçiren Portekiz donanması, 16. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Mekke ve Medine’yi bile tehdit eder hále gelmiÅŸti. Portekizli amiral Alfonso d’Albuquerque, 1513’te daha da ileri giderek Medine’ye girip Hazreti Muhammed’in mübarek mezarını Avrupa’ya kaçırmaya kalkışmış ve bu çılgın plan, Yavuz Sultan Selim’in kutsal topraklara hákim olmasıyla önlenebilmiÅŸti.Kutsal topraklar 16. yüzyılda büyük bir tehlike atlatmış ve Portekizli bir amiral, Medine’ye girerek Hazreti Muhammed’in mübarek mezarını Avrupa’ya kaçırmaya kalkışmıştı.Osmanlı BeyliÄŸi’nin yeni kurulmuÅŸ olduÄŸu 14. asrın ilk yıllarında, Ä°slám’ın kutsal topraklarına merkezi Kahire olan ve Haçlılar’ı OrtadoÄŸu’dan atan güçlü Memlük devleti hakimdi. Memlükler kuvvetli bir kara ordusuna sahip olmalarına raÄŸmen, denizcilikte zayıf kalmışlardı.DoÄŸu’ya uzanan ticaret yollarını ellerine geçirmek isteyen Portekizliler, Memlükler’in denizcilikteki bu zaafından istifade ederek Arabistan Yarımadası’nda stratejik mevkiler elde etmeyi baÅŸardılar. Portekizli komutan Alfonso d’Albuquerque ise, 1513’te daha da ileri giderek, Hazreti Muhammed’in Medine’deki mezarını Hristiyan topraklarına kaçırmak gibi hain ve sinsi bir plan kurdu. d’Albuquerque’in gerekçesi, Memlükler’in Kudüs’teki kutsal yerleri ziyaret eden Hristiyanlar’dan vergi almalarıydı. Ama, Osmanlılar’ın Memlükler’i tarih sahnesinden silerek OrtadoÄŸu’ya ve kutsal topraklara hakim olmaları bu planı bozdu.Portekizliler 15. yüzyılın sonlarında Ãœmit Burnu’nu dolaÅŸarak Hint Okyanusu’na ulaÅŸmış ve gözlerini Arabistan’a dikmiÅŸlerdi. Memlük Devleti, Cidde’ye çıkan ve hattá Mekke ile Medine’yi bile tehdit eden Portekizliler’in ilerleyiÅŸini durduramıyordu.Hint Okyanusu’ndaki Portekiz donanmasının kumandanı olan Alfonso d’Albuquerque, korkunç planını iÅŸte bu sırada hazırladı. Niyeti sadece peygamberin mezarını çalmak deÄŸil, Müslümanlar’ı Ä°slám’ın kutsal topraklarından da sürmekti.d’Albuquerque’in planı, Muhammed Yakub Mughul’un ‘Kanuni Devri Osmanlılar’ın Hint Okyanusu Politikası ve Osmanlı-Hint Müslümanları Münasebetleri’ isimli eserinde şöyle anlatılır:Hindistan’daki Portekiz sömürgelerini muhafaza etmek ve kuvvetlendirmek için baÅŸka bölgeler de iÅŸgal edilecek, denizlere hákim olmak maksadıyla Hürmüz BoÄŸazı elde tutulacak, Kızıldeniz’de hakimiyet kurmak amacıyla Aden’e girilecekti. Nil Nehri’ne yeni kanallar açılarak suyun yolu deÄŸiÅŸtirilecek, böylelikle Mısır’a büyük zararlar verilecek ama çok daha önemlisi, Hazreti Muhammed’in Medine’deki mezarı kaçırılıp bir Hıristiyan memlekete götürülecekti.Portekizli komutan, planını tatbik için 1513’te harekete geçti, birçok Müslüman toprağını iÅŸgal etti ve amacına ulaÅŸmasına Osmanlılar engel oldular. Yavuz Sultan Selim’in başında bulunduÄŸu Osmanlı ordusuyla Memlükler arasında 1516’nın 2 AÄŸustos günü Halep yakınlarındaki Mercidabık bölgesinde yaÅŸanan savaÅŸ Osmanlı tarafının galibiyetiyle bitince Mısır ve Suriye, Yavuz’un eline geçti. Ä°slámın kutsal toprakları da kısa bir zaman sonra yine Osmanlılar’ın kontrolü altına girdi.Bu geliÅŸmeler, Hindistan’a uzanan ticaret yollarının önemli bir bölümünün Osmanlılar tarafından hakimiyet altına alınması demekti. Arabistan Yarımadası’ndaki Portekiz ilerlemesi de böylelikle durduruldu, Hindistan’dan Avrupa’ya yapılan mal akışı, Türkiye üzerinden sürdürülür oldu ve Alfonso d’Albuquerque’in korkunç planı da bir hayal olarak kaldı.Yunus Emre’ye telif ücreti ödemeye kalktılarBundan tam 42 sene önce, 1963 yılında, Ankara Radyosu’nun günlük mesaisinden bunalmış olmalıyım ki, bir gazinoda müzik dinlemek istedim. O zamanların gazinoları konser salonunu andırırlardı ve Maltepe’deki Beyaz Saray gazinosu da bunlardan biriydi. Sahneye bir hanım sanatçıdan sonra rahmetli Ziya TaÅŸkent çıktı. Hicaz makamından eserler okumaya baÅŸladı, ‘Firkatin aldı bütün neÅŸve-i tábım bu gece’ ÅŸarkısını çok güzel icra etti, aynı makamdan baÅŸka ÅŸarkıları da baÅŸarılı ÅŸekilde icra etti ve çok alkışlandı.TaÅŸkent, dinleyiciler arasında benim de bulunduÄŸumu görünce ‘AÄŸlatırsa mevlám yine güldürür’ terennümlü Gülizar makamındaki eserimi anons etti. Dinleyicilere beni gösterince de ayaÄŸa kalkıp selám vererek teÅŸekkür ettim. Rahmetli TaÅŸkent daha sonra ‘Güle sorma o bilmez aÅŸkı sevdayı’ diye baÅŸlayan Saba makamındaki ÅŸarkımı okudu ve seyirciler de ÅŸarkıya refakat ettiler.Konser bitti, Ziya TaÅŸkent yanıma geldi ve beni bir beyle, Odeon plak ÅŸirketinin müzik direktörü Moiz Bey ile tanıştırdı. Bir masaya oturup sohbete baÅŸladık.Moiz Bey, ‘AÄŸlatırsa mevlám yine güldürür’ nakaratlı ÅŸarkımı Ziya TaÅŸkent’e plak yaptıracaklarını söyleyip benim ne kadar telif hakkı isteyeceÄŸimi sordu. ‘Bestecilere eser başına 150 lira civarında bir mebláğ ödeniyor, bana da o kadar verirsiniz’ dedim ve anlaÅŸtık.Asıl ilginç konuÅŸma, bundan sonra geldi. Moiz Bey ‘Şarkının sözleri kimin acaba?’ diye sorunca ‘Yunus’un’ cevabını verdim. Moiz Bey’den bu defa ‘Yunus Bey’i nerede buluruz? Kaç lira ister acaba?’ sorusu gelmez mi?Ziya TaÅŸkent ile gülüştükten sonra ‘600 sene evvel öbür áleme göçtü’ dedim ve plak ÅŸirketinin müzik direktöründen bir tavsiye aldım: ‘Aman, Erol Bey’ dedi, ‘Hep bu ÅŸairin ÅŸiirlerini besteleyin!’Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!