Bu gerçekle yüzleşin

Güncelleme Tarihi:

Bu gerçekle yüzleşin
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2009 11:41

Kitabında, “Kolesterolün kalp krizine neden olmadığını, kalp krizi geçirenlerin yarısının kolesterolünün normal olduğunu” savunan Durmuş, “Yüksek kolesterol düzeyleri ile damar sertliğine bağlı geçirilen kalp krizleri arasında doğrusal bir bağıntı bulunmadığını” iddia ediyor.
Daha önce kolesterol ile ilgili 4 kitabı bulunan Durmuş, yeni kitabında, bilim adamlarının yıllardır “suçlu” gösterdikleri kolesterole artık “masum” dediklerine dikkati çekiyor.

“Son dönemlerde yapılan ciddi araştırmalara göre kolesterolün kalp krizine neden olmadığını, bu molekülün hayati bir önem taşıdığını” savunan Durmuş, “Kalp krizi ve kolesterol ilişkisini anlamak için eş zamanlı yapılan araştırmalarda, kalp krizi geçirenlerin en az yarısının kolesterol düzeylerinin normal olduğu” iddiasında bulunuyor.

Kitapta, kanda tek başına gezinen kolesterol molekülleri bulunmadığını kaydeden Durmuş, “Eş zamanlı geçirilmiş kalp krizlerine bakıldığında, yüksek kolesterol-kalp krizi ilişkisi anlamını yitiriyor. Yani yüksek kolesterol düzeyleri ile damar sertliğine bağlı geçirilen kalp krizleri arasında doğrusal bir bağıntı bulunamıyor” ifadesini kullanıyor.

Yüksek kolesterol düzeyinin, kanda partikül birikimini doğrudan gösterdiği için ciddi bir tanısal değeri bulunduğuna değinen Durmuş, kolesterolün kendisinin risk olmadığını, sadece kandaki partikül çokluğunu ifade ettiğini belirtti.

Durmuş, kitabına şu görüşleri savunuyor:

“Kolesterol yüksekliği konusunda son derece kesin olan bir şey var: Hiçbir uzman veya araştırmacı kolesterol molekülünü hastalıklar açısından birincil özne ve etken haline getiremez. Bu, günümüzdeki tıp biliminin tarihsel bir ayıbıdır. Tek başına kolesterol molekülleri damarlarda birikemez. Burada özne ve etken, kolesterol molekülleri değil, kanda birikerek kolesterol yüksekliğine neden olan, kanda kullanılamayan partiküllerdir.”

TARKAN'IN KOLESTEROL YÜKSEKLİĞİ

Normal kolesterol seviyesinde görülen kalp krizlerinin istatistiklere yansıtılmadığını öne süren Durmuş, “Normal kolesterol düzeylerinde oluşan damar sertliğine bağlı geçirilen kalp krizleri söz konusu kardiyologların söz ettiği dünyaca ünlü araştırmalara (gerçek anlamda) dahil edilseydi, bugün kolesterol risk faktörü olarak karşınıza çıkamazdı” ifadesini kullanıyor.

Yumurta, süt, tereyağı, et, keten tohumu, ceviz, fındık, Antep fıstığı ve benzeri besinlerin aşırıya kaçmadığı sürece kalp başta olmak üzere insan sağlığı için faydalı olduğunu ifade eden Durmuş, bu besinlerin kan, kolesterol ve trigliserid düzeyini yükseltmediğini, lipit değerlerini azaltma ihtimallerinin ise çok daha yüksek olduğunu savunuyor.

Kolesterol teorisine göre bütün suçu karaciğere ve genlere doğru yönlendirmenin, hastada karamsar bir durgunluk, hekimde ise hastaya karşı çok kısa vadeli bir kurtuluş ve rahatlama ortaya çıkardığını kaydeden Durmuş, kitabında şu görüşleri dile getiriyor:
“Ünlü pop şarkıcımız Tarkan'ın kolesterol yüksekliğine de 'genetik' deyip kurtulmuşlar doktorlarımız. Her şey genlerde başlar, gerçekten bu doğru. Fakat genler organizma üzerindeki etkilerini en az bir organ üzerinde ortaya çıkarırlar. Hangi organ nedeniyle bu durumun ortaya çıktığını sanırım söylemeyi unutmuşlar.”

KOLESTEROL VE SEKS HORMONLARI

Steroidlerin organizmadaki psikolojik etkilerinin umulmadık zamanlarda ortaya çıkabildiğini ifade eden Durmuş, “Bir kadını ya da erkeği çok çekici bulmamızın, sevmemizin, ona aşık olmamızın sebepleri arasında steroidlerin bizi etkileme ve yönlendirme gücü olduğu iddia edilirse sakın şaşırmayın. Steroid hormonlarımız psikolojik yapımızı etkileyebilir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Steroid hormonlarından östrojen ve testosteronun, hem kadın hem de erkeklerde kemik ve kas gelişimi metabolizmasında, beyin fonksiyonlarının düzenlenmesinde, D vitamini kullanımında, kalsiyum metabolizmasında ve daha bir çok alanda rol oynadığına değinen Durmuş, fakat bu hormonların daha ziyade seks hormonları olmaları nedeniyle dikkatleri üzerine çektiğini belirtiyor.

Durmuş, kitabında, “Burada tıp bilimleri açısından hedef, insanlarda yaşla birlikte ortaya çıkan steroid eksikliğini olabildiğince azaltmaktır. Yöntem doğal olmadığı, yani kolesterolden başlamadığı için bazı öngörülmeyen riskler elbette kaçınılmazdır” iddiasında bulunuyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!