Bu albüme geçmiÅŸi sakladım taÅŸ plak soundu diyorum ben buna

Güncelleme Tarihi:

Bu albüme geçmişi sakladım taş plak soundu diyorum ben buna
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 22, 2005 00:00

Unkapanı’nda geçen çocukluk, Hakkı dayısı, elinde Çamlıca gazozu ile anneanne kucağında yatılan öğle uykuları, yazlık sinemalar; tekmili birden bu albümde. ‘Samimiyet gitgide kayboluyor’ dediÄŸi bir ülkede, üstünde mor fistanıyla türküler söylüyor. Albümün adı anlamlı: Gücüm Yetene Kadar.Albümde Trakya, Diyarbakır, Urfa, Malatya ve Selanik gibi birbirinden farklı yörelere uzanan türküler var. Türk Halk MüziÄŸi’nin usta müzik yönetmeni ve prodüktörü Ali Osman Erbaşı ve Şükriye Tutkun kariyerlerinde bu albümü çok önemsiyor. Kumru’da daha isyankar, özgür ve sınırlarını kıran bir Şükriye Tutkun vardı. Gücüm Yetene Kadar ise insana huzur ve sukunet veriyor. Albümde sizi tanıdığımız Arda Boyları’nın naifliÄŸi var. -Ä°nsanları bu albümle geçmiÅŸe, geçmiÅŸteki samimiyete çağırıyorum. Önceki albümlerimde samimi deÄŸil miydim, tabii ki samimiydim ama bu albümde geçmiÅŸ öne çıktı. TaÅŸ plak sound’u diyorum ben buna. Onun baÅŸka bir sıcaklığı vardır. Samimiyet duygusunu gitgide daha çok kaybettiÄŸimizi düşünüyorum. Her ÅŸey çok farklı yerlere gidiyor. Özel hayatlarımız incik cincik ayaÄŸa dökülüyor. Birçok ÅŸeyin içi boÅŸaltılıyor gibi hissediyor musunuz? -Evet, öyle. Ben hep insanlara baÅŸka bir önerme sunmaya çalıştım yaptıklarımla. Albümlerin isimleri bile çok önemlidir benim için. Ä°lk albüm Sevin Gayrı’da birbirimizi sevelim diyordum. Kumru döneminde ise o dediÄŸimiz yozlaÅŸma baÅŸlamıştı. Albümün adına Kumru diyerek kaosun içinde kaybolmaya yüz tutan naifliÄŸe, güzelliÄŸe ve temiz aÅŸklara gönderme yapmak istemiÅŸtim. Bu albümde ise hem bir baÅŸkaldırı var, hem de eskiye özlem.Bu albümü meÅŸk ederek hazırladık diyorsunuz. Ne demektir meÅŸk etmek?- Genelde bir stüdyo saati belirlenir, müzisyenler o saatler arasında çalar, üzerine de ÅŸarkıcı söyler ve çıkar. Daha önce benim albümlerimde de benzer bir uygulama vardı. Bu albümde anladım ki ÅŸarkılar meÅŸk edilerek söylenmeli. Yani uzun uzun, ÅŸarkıyla vakit geçirilerek, içine sindirerek. Bu albümdeki türküleri bir yılda, iyice içime sindirerek söyledim. Bir de yama denen bir ÅŸey yapılır ÅŸarkılarda. Olmayan bölümleri diÄŸer taraflar aynı kalmak koÅŸulu ile tekrar okursunuz ve sadece o bölümler ÅŸarkılara eklenir. Burada öyle bir ÅŸey söz konusu olduÄŸunda ÅŸarkıyı baÅŸtan okudum.Bu bir konfor mu, neden daha önceki albümlerde yapılmadı?- Bu tamamen çalışma sistemi ile ilgili bir ÅŸey. Öbür albümlerde de yapabilirdik ama onlardaki mantık baÅŸkaydı. Ali Hoca’nın stili buydu. Ben bu albüme enstrümanların dansı diyorum. Çok önemli müzisyenler bana eÅŸlik etti. Mesela Buzuki Orhan kimseye çalmaz ama ben olduÄŸum için katıldı albüme. Sesiniz ve o enstrümanlarla aranızdaki uyum dikkatten kaçmıyor.- Herkes çok severek çalıştı. Bir de bu, başından sonuna her aÅŸamasında bulunduÄŸum bir albüm oldu. BaÅŸka bir ilk de, benim önce bütün türküleri yalnız baÄŸlama ile söylemiÅŸ olmam. DiÄŸer enstrümanlar sonradan benim sesime göre türkülere eÅŸlik etti. Bir süre, sonradan eklenen enstrümanları yadırgadım, hatta kıskandım. Bir ara isyan ettim, ‘İstemiyorum ben bunları’ dedim. Sonra alıştım.Sesiniz de ayrı bir enstrüman gibi burada deÄŸil mi?- Aynen öyle. Bir yapı ve onu oluÅŸturan yapıtaÅŸlarını düşün. Benim sesim de diÄŸer enstrümanlarla birlikte o yapıyı oluÅŸturuyor. Mimarımız da hocamız Ali Bey. Daha önce Zara, Orhan Hakalmaz, Müslüm Gürses, Ä°lhan ÅžeÅŸen gibi isimlerle çalıştı. TÃœRKÃœ MÃœZÄ°KALÄ°MÄ°Z İÇİN SPONSOR BULAMADIKAlbümde daha önce söylenmiÅŸ olan türküler de var deÄŸil mi? Onun dışında hangi yörelerden eserler var?- Evet. Zamanında Zeki Müren’in, Nurcan Opel’in, Müslüm Gürses’in söylediÄŸi türküleri de aldık repertuvarımıza. Ege türküleri de var, Karadeniz, Urfa, Malatya yörelerinden eserler de. Bir de yine dayanamadım, Balkan türkülerine uzandım. Sanki onları söylerken sesimin sevindiÄŸini hissediyorum. İçimde bir Balkan kanı var galiba. Özellikle Kırım, Selanik türküleri bir baÅŸka hissettiriyor bana. Ali Osman Hoca’nın yaptığı üç yeni türkü de var.Sizin ilk albümünüzle birlikte halk müziÄŸi bir ivme kazanmıştı. Åžimdi nasıl bir dönemde türküler?- Bugün Batı formlarında yapılan müzikaller birçok destek alırken, biz türkü müzikalimiz için sponsor bile bulamadık. Ä°sterdim ki onu Rumelihisarı’nda oynayalım ama olmuyor ne yazık ki.YETÄ°ÅžTÄ°RME YURDU Ä°NSANI ERKEN OLGUNLAÅžTIRIYORBu albüm, nasıl bir kapıyı açıyor bize?- Ben bu albüme ailemi sakladım. Her türküde baÅŸka bir hikaye var. Mesela bir türküde anneannem var. Hakkı Reis türküsü rahmetli dayım için. Fırtına ise anneannemin bana söylediÄŸi bir türküydü. Onu söyledikçe aklıma anneannemin kucağında oturduÄŸum, bir yandan Çamlıca gazozumu yudumladığım yazlık sinemalar geliyor. Kaç yaşındaydınız o zamanlar?-Yedi sekiz civarında olmalıyım. O sesler ve görüntüler hiç gitmiyor aklımdan. Unkapanı’nda geçti benim çocukluÄŸum. Sonrasında da uzun bir süre yetiÅŸtirme yurtları var.Zor bir çocukluk yaÅŸamış olmalısınız yetiÅŸtirme yurtlarında?-Hepsi zor. Çocukluk, yetiÅŸkinlik... Zorluk hep var, hayat hálá çok zor ama yetiÅŸtirme yurtlarında mecburen hayatı daha erken yaÅŸta öğreniyorsunuz. Ayakta durabilmeyi, mücadele etmeyi, güçlü olmayı öğrendim... Bir taraftan da iyi bir ÅŸey. Erken olgunlaşıyorsunuz.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!