Bırakın birkaç koy da kalsın

Güncelleme Tarihi:

Bırakın birkaç koy da kalsın
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2000 00:00

Durmuş ODABAŞISAYILARI çok az kalmış güzelim koylarımızı, Ankara, tabii ki siyasi kaynaklı saldırılardan bir türlü koruyamıyoruz. Her yıl üçünü beşini, sonradan olma turizmcilere kaptırıyoruz. Biz kaptırmıyoruz da, ‘‘devlet kavramını’’ yok edip, birer ikişer yıl ömürlü ‘‘hükümetler kavramı’’ haline getiren siyasiler, yakın çevrelerine peş keş çekiyorlar.HARİTADA yer beğenen, turizm heveslileri; koltuklarının altında bir dosya, ellerinde rüşvet torbası kapı kapı dolaşıp, gözlerine kestirdikleri koyun kullanım hakkını ceplerine koyuveriyorlar. Sonrası daha kolay... Derhal bir otel projesi hazırlatıyorlar ve ‘‘turizmi teşvik’’ kedisi peşine düşüyorlar.BİLMEM ne kadar yıl ödemesiz, bilmem ne kadar düşük faizli krediyi de kopardılar mı, güzelim koy betona teslim oldu demektir. Tabii bu işler sizin, benim gibilerin yapacağı işler değil. Bizim gibileri zaten kapıdan bile baktırmazlar.SON zamanlarda yine bakıyoruz, falanca koylar turizme açılmış, tesis yapma izni çıkmış. Yine Ankara'dan birileri birilerine ikramlarda bulunuyor. Bilinen şartlarda otel yapmak ise, gecekondu yapmaktan daha kolay. Geri ödeme mi dediniz... Bankalardan milyon dolarlar aldıysanız mesele yok. Ama yüz milyon liralık kredi kartı parasını ödemezseniz, başına gelecekleri siz düşünün.*ASLINDA benim bugünkü konum, bu işlerin nasıl döndüğü, iş takipçiliğini, paylaştırmacılığı kendilerine iş edinmiş bazı siyasilerin ‘‘kendilerine emanet edilen ciğeri kimlerle paylaştığı’’ değil. Artık kıyılarımızın otele, motele, tatil köyüne doyduğu.BUNCA turistik tesisin cazip hale gelebilmesi için, yabancıların Türkiye'yi; Türkiye'de de bilmem ne oteli tercih edebilmesi için, arkasında tarih ve doğa cazibesinin de bulunması gerekir. Binlerce kilometre yol katederek ülkemize gelmiş insanlara gezdireceğimiz betonsuz, bakir bir koyun verebileceği hazzı, hangi otelin hangi yıldızı verebilir ki... Bir turistin, bir tarihi kenti gezerken duyduğu ya da duyabileceği hazzı, hangi tatil köyünün hangi konforu verebilir ki... Turistik yörelerimizdeki hangi otel yıl ortalaması olarak yüzde 50, bilemediniz yüzde 60 tutturabiliyor ki... Ya da hangi bilmem ne kadar yıldızlı otelimiz, hiç olmazsa yılın 3 ayını yüzde 100 dolulukla geçirebiliyor ki...GÜZELİM koylara kıymak pahasına açılan her otel, ülkemize gelen turist sayısının artmasına katkıda mı bulunuyor? Gelen turist sayısı belli, otel başına düşecek turist sayısı belli. Bugüne kadar hangi turist, hangi otelin hangi yıldızı için geldiğini söylemiş ki...*ANKARA'dakilerin artık bu konuda da eş-dost isteğine göre değil, ülke gerçeklerine göre hareket etmesinin, biraz da bu memleketin yarınlarını düşünmesinin zamanı çoktan geldi de geçiyor. Hele bir ülkemize turist yağsın, mevcut otellerimiz dolup taşsın, valiler, kaymakamlar gelen turisti yatıracak yer telaşına düşsün, o zaman yeni otel ve motele sıra gelsin.SAYILARI son derece azalmış olan koylarımızı artık kıyımdan, peşkeşten kurtarma zamanı. Onlar artık özel yasa ve yönetmeliklerle koruma altına alınmalı. Şu ‘‘tahsis’’ denilen yağma yöntemi artık durdurulmalı, yeni bu sektör için yeni teşvikler, yeni tahsisler bir süre dondurulmalı, hatta hiç verilmemeli.YERİNİ bulan, kendisine güvenen otelini de yapsın, motelini de.BU konu, çevreci sade vatandaş kadar, tesislere trilyonlar yatırmış, trilyonlarca liralık borç altına girmiş, geçimini bu sektörden sağlamaya çalışanların da görevi. Bu sektörden ekmek yiyen aşçının, garsonun, kominin, resepsiyoncunun görevi. Tur operatörünün, turist rehberinin, restoran-bar işletmecisinin görevi.EYLEMSE eylem...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!