Bir defaya mahsus ya da Serdar'ın tercihi

Güncelleme Tarihi:

Bir defaya mahsus ya da Serdarın tercihi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 2005 15:40

Haberin Devamı

Kaçmadım, unutmadım, ne cevap vereceğimi bilemedim...

Mesela...

Annemin beni ‘Hadi bakalım 24 Serdar, okul vakti!’ diye uyandırdığı o eylül sabahına mı dönsem? 1964 senesi. Yeşilköy. Kısa patnolonumun üstüne kapkara önlüğü giyip, Niyaz’la el ele, Yeşilköy İlkokulu’na, Hadiye Mete’nin sınıfına gittiğim ilk güne? I-ıh! Ben ilkokul hocalarımı hiç sevmedim!

Babamın peşisıra Saint-Benoît’nın merdivenlerini ilk kez tırmanıp, (rahmetli) İsmet Bey’in (Bilgen) sınıfında, kapının önünde sıraya girdiğimiz 1969’un o eylül sabahına mı?

Yoksa, 1977’nin eylülünde, elimde valizim, Aix-en-Provence’a ayak bastığım o ılık akşam üstüne mi?

Üniversitenin ilk senesi çok zordu. Dersler çok yoğun, ben henüz acemi, bir yandan yalnızlık, çamaşır, ütü, bulaşık... Ama geceleri çok özlüyorum. (Sazanlar! Gece deyince aklınıza neler geldi kim bilir!) Radyoda France-Inter açık, fonda müzik yahut ‘L’Oreille en coin’ adlı program, sabahlara kadar - tek başıma kaldığım küçücük stüdyoda - elime ne geçerse, deliler gibi kitap okuduğum uzun geceler... Türkiye’deki yasaktan kurtulmuş, 19 yaşında, okumaya aç bir Serdar.

Haberin Devamı

Sonra, sabahın ilk ışıklarıyla çıkıp, fırından ateş gibi kruvasan ve ‘çikolatalı ekmek’... almak, karnımı doyurduktan sonra, güneş odayı ısıtmaya başlarken, çarşafsız yorganın altına girip, kurşun gibi ağırlaşmış göz kapaklarımı kapamak ve derin bir uykuya dalmak...

Sadece okul günleri mi?

İlk flörtler? İlk aşklar? İlk tecrübeler?

Okul çıkışı Atatürk Kız Lisesi’nden binen o kızla kesişmeler. Daha doğrusu ilk gün sadece bir kere kaçamak göz göze gelmeler, ertesi günlerde kaçamak bakışlar ve belli belirsiz gülümsemeler, sonra nasıl lafa girsem diye kıvranmalar... mutlu sona ermeler, Boğaz’da konuşmadan yan yana yürümeler...

Sonra bir diğeriyle Hidromel’de ilk utangaç öpüşmeler...

Ve sonra ‘sair’ heyecanlar...

Tabii ki ‘kaçırdığın bir fırsatı telafi etmek için’ geriye dönmek de bir ihtimal...

Bu fırsat ‘aganigi’ de olabilir, mesleki de...

Sonra, diğer ‘keşke’ler... Olumlu (keşke ... saydım) ve olumsuz (keşke ... masaydım) lar...

Haberin Devamı

40 yıldır vicdanınızı tırmalayan, aklınıza geldikçe (kendinizden ve hatırlaması ihtimali olan X’lerden Y’lerden) utandığınız küçük ayıplar...

Keşke ... okumasaydım da ...’a gitseydim, ihtimalleri.

Küçük ‘eziklikler’in tedavisi, telafisi... ‘Keşke o gün ..’a ... diye cevap verseydim’ler...

İnanın, size sorduğum suale kendim cevap verebilmek için çok düşündüm.

Bulamadım.

SADECE bir kereye mahsus ve SADECE 24 saat deyince...

Düşündüm ki - SADECE BİR ŞANSIM VARSA EĞER - bunu, bütün hayallerimden fedakârlık ederek kullanırdım.

Aksini yapmaya hakkım olmazdı zaten.

Sevdiklerimden birine hiç olmazsa el verirdim.

Ama o KORKUNÇ seçimi ben yapmayayım diye çareler arardım.

Haberin Devamı

1975 sonbaharında, üniversitede okuduğu Ankara’ya gitmek için otobüse binerken kardeşine ‘Beni bu sefer vurmazlarsa, bir daha vurmazlar...’ diyen Kenan’ı mı engellerdim, gerekirse zor kullanarak?

1969 yılının bir haziran günü, ‘Vosvos’u tamir ettirmek için ‘otosanayi’ye götüren, Levent’teki evin önünden yola çıkarken, on bir yaşındaki Serdar’a ‘Benimle gelme oğlukum, sıkılırsın oralarda’ diyen; sonra arabanın dikiz aynasından bana son kez el sallayıp giden Ruhi Dedem’i mi tutardım kolundan?

1973’ün baharında, anna’nemi - bir faydası olmazdı muhakkak - hiç olmazsa bir ay daha erken mi götürürdüm hastaneye?

Petro’nun LA’ye gitmesini mi engellerdim? Zinhi Amcam’ı, Nur Amcam’ı, Oğuz Amcalarım’ı, Celal Amcam’ı ‘bir 24 saat önce’ tutup doktora mı götürürdüm? Levent’te bizim sokağın başında oturan 6-7 yaşındaki Cem’i (Fatma Türkân Yamacı’nın dünya güzeli oğlunu) yahut sabah babamla biz evden çıkarken sıska bacaklarını merdivene sarkıtıp oturduğu yerden bize el sallayan, eşek traşlı, koca kafalı minicik ‘İbraaam’ı mı doktora yetiştirirdim?

‘Sevdiklerimden kimi unuttum acaba’ diye kıvrana kıvrana...

I-ıh, bilmiyorum!

Haberin Devamı

Böyle ‘dehşet’ bir ‘şansı’ kullanmak istemiyorum...

Böyle bir karar vermek istemiyorum...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!