Beyazperdede buluştular

Güncelleme Tarihi:

Beyazperdede buluştular
Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2013 09:10

BKM Mutfak oyuncularından Büşra Pekin ve Bülent Emrah Parlak, “Mutlu Aile Defteri” filmi için yeniden bir araya geldi. Elele ekibi de 8 Şubat’ta gösterime girecek filmde iki kardeşi canlandıran oyuncularla buluşup hikayenin detaylarını konuştu.

Haberin Devamı

BÜŞRA PEKİN: BENİMKİ GİBİ BİR BABA OLAMAZ                
 
İnsanlar sinemada bu filmi izleyip dışarı çıktıktan sonra ne hissedecek?    

- Türkiye’de aile bağları çok önemlidir, hepimiz değer veririz. Dünyanın her yerinde böyledir ama bizde bir başka duygusallık var. Bu bağları eğlenceli bir şekilde anlatan naif bir film. Seyircinin de hoşuna gideceğine inanıyorum.

Filmde nasıl bir karakter canlandırıyorsunuz?

- İsmet, erkek ismine sahip bir kız. Otoriter, asker bir babanın erkek beklediği kız çocuğu. Çocuklarını da asker gibi yetiştirmiş bir baba. Baskıyla geçen bir ergenlik dönemi olmuş. Bu nedenle özgürlüğüne çok düşkün.

Sizin hayatınızda nasıl bir baba karakteri vardı?

- Böyle bir baba olamaz! Tatlı mı tatlı biri. Bana hep arkadaş oldu. Çocukluğumda her şeyi anlayışla karşıladı. Gençliğimi yaşamama izin verdi. O bana bu özgürlüğü verince ben onlara karşı hep dürüst oldum. Nereye gittiğimi, aşağı yukarı ne zaman evde olacağımı hep haber verdim. Tiyatroya ilgi duyduğumu söyleyince de destek oldu.

ŞU KİLOLARINI BİR VEREMEDİN BÜŞRA!

BKM desem, bana neler anlatırsınız?

- Dünya kadar anlatacak şey var. BKM aile demek.

Arkadaşlarınız, aileniz sizi en çok ne için eleştirir?

- “Şu kilolarını bir veremedin” derler!

Kendinizle ilgili en uçuk hayaliniz ne?

- Çok fazla hayal kurmuyorum. Sürprizleri seviyorum. Hayatımdaki anlık gelişmelerle yaşıyorum. Ama kendimi onlara da hazırlıklı hissediyorum. Çünkü onlar benim içten içe tasarladığım şeyler.

30 yaşınıza yeni girdiniz. 30 yaş krizi geçirdiniz mi?

- “Ben daha çok küçüğüm, yapacağım çok şey var; olamaz, ben 30 olamam” dedim! Ama oldum. Gerçekten garip bir kaygıya kapılıyor insan. Görüntü aynı görüntü ama 30 yaş biraz büyük duruyor. O kadar büyüdüğüne inanamıyorsun. Kendimi hazır hissetmiyorum durumunu yaşadım sanırım.

Erkekler hep “kadınların en güzel dönemi 30’undan sonra başlar” der. Siz bunun sinyallerini almaya başladınız mı?

- Artık meselelere daha sakin yaklaşabiliyorum. Bir şey olmadığı zaman onu deşmiyorum. 30’una girecek arkadaşlarıma da hep artık sakin olmalarını söylüyorum. Tatlı bir farkındalık geliyor bence insana. Sevdim ben bu 30 yaşı!

Haberin Devamı

BÜLENT EMRAH PARLAK: HAYAT HEM TOKAT ATTI HEM MADALYA TAKTI

“Mutlu Aile Defteri”ni izledikten sonra seyirci salondan nasıl ayrılacak?

- Benim öngörüm, seyirci mutlu çıkacak salondan. “İyi bir film izledik” diyecek...

Siz nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?

- Ailenin ortanca çocuğuyum, bir abim ve kız kardeşim var. Onlara göre daha hareketli, sokakla ilgisi olan, akıllı, aklı çakallığa basan bir tip. Her oyuncunun oynamak isteyeceği bir karakter diyebilirim.

“Mutlu Aile Defteri”ne sizi en çok ne çekti?

- Hikaye. Son zamanlarda okuduğum güzel senaryolardan biriydi. Aile üzerinden anlatılan, bizim toplumumuzun dinamiklerini barındıran öyküleri çok seviyorum. Bunda da böyle bir tat olduğu için çok hoşuma gitti.

Büşra Pekin’le çalışmayı özlemiş misiniz?

- O bizim kuşağımızdaki en değerli kadın oyuncularından biri. Çok yetenekli. Her şeyi yapabilir, her şeyi oynayabilir. Onunla çalışırken hiç zorlanmazsınız. Bir kerede anlar. Sahnede sıkıntı yaşadığınızda, sahneyi kurtarabilir. Hayatımızın devamında da umarım bir yerde karşılaşırız dediğim biriydi Büşra. “Mutlu Aile Defteri”nde karşılaştık çok mutlu olduk. O benim kıymetlim.

BAZEN KENDİME BİLE TAHAMMÜL EDEMİYORUM

Siz oyunculuğu kendinize meslek olarak seçtiğinizde kaç yaşındaydınız?

- Sanıyorum konservatuvara girdiğim anda başladı. 22 yaşındaydım.

O zaman konservatuvara girmek sizin planınız değildi. Öyle mi?

- Planlı değildi. Ben aslında başka bölümlerde okudum bıraktım, okudum bıraktım. Biraz hareketli, hızlı bir hayatım vardı. Ama tiyatro hep bir kenarda duruyordu benim için. Çalışmalara katılıyordum, öğrenmek istiyordum ve hep okuyordum onunla ilgili. Bir gün annem Haliç Üniversitesi’nin Konservatuvar Bölümü’nün olduğunu görmüş gazete ilanından. Bana “Seni oraya yazdırmak istiyorum” dedi. Ben istemedim özel üniversite olduğu için. Sonra sınava girdim, burs kazandım. Burs kazanınca, bir şevk geldi. Okulun bölüm başkanı rahmetli Müşfik Kenter’di. Çok şey borçluyum ona. Çok değerli hocalarım oldu o okulda.

O zamana kadar neler yaptınız peki?

- Açık öğretimde kamu yönetimi okudum, bıraktım. Bir de edebiyat bölümünü kazanmıştım, kayıt yaptırmadım. Bölümler kazanıyordum ama gitmiyordum.

Aileniz ne iş yapar?

- Annem ve babam devlet memuru.

Kime benzersiniz, kimin genleri daha baskın?

- Anneme benzerim.

Nasıl bir karakterdir anneniz?

- Çok baskın, yılmayan, 40 yaşından sonra üniversite bitiren, çok çilekeş, çocukları için her şeyi yapabilecek bir anne. Bizleri büyütürken çok çile çekti. Ben düşünüyorum da annemin yaptıklarını ben yapamam.

Siz nasıl kadınlardan hoşlanırsınız?

- Ben anneme benziyorum. Hayatta baskınım ve ilişkilerimde de baskın bir karakterim. Annem gibi birini istiyorum ama bazen kendime bile tahammül edemiyorum.

İLGİDEN ŞİKAYET ETMEK GİBİ BİR AHMAKLIĞA GİRMEM

Uzun bir ilişkiniz var. Peki, evlilik var mı ufukta?

- Hep “bilmem” diye cevaplıyorum bunu. Çünkü bir tuhaf geliyor bu soru. Kız arkadaşımla beraberiz, bunun için bir de belediyeye başvurmamız gerekmiyor. Ama karşı da değilim. Bir gün evlenmek isteyebilir, benim de düğünüm olsun diyebilirim.

Çocuk ne kadar uzağınızda ya da yakınınızda?

- Bazen çok uzak, bazen çok yakın. Sanıyorum genlerle ilgili bir şey. 33 yaşındayım, benim de bir çocuğum olsa diyorum arkadaşlarımın çocuklarını gördükçe...

Peki, hangi fikir uzaklaştırıyor sizi çocuktan?

- Sorumluluk fikri. O doğmadan önce onun hayatını güvence altına almalıyım. Onu görebileceğim zamanı ayırabilmeliyim. İhmal edersem çok kötü olur. Kızmaz mı bana? İhmal edebileceğimi düşündüğüm için korkuyorum.

Haberin Devamı

 Ün-şöhret sizin için ne ifade ediyor?

- Hayat değişikliğini ifade ediyor. Herkes gibi sokakta dolaşamamak anlamına geliyor. İnsanlar sizi tanıyor, fotoğraf çektirmek istiyor, size birkaç kelam bir şey sormak istiyor. Ve siz o sırada onların gözlerinden sizi çok sevdiklerini anlıyorsunuz. Bu çok güzel bir duygu. Bazen çok sıkılabiliyorum ama o zamanlarda da kendime bunu benim istediğimi hatırlatıyorum. Bundan dolayı şikayet etmek gibi bir ahmaklığa girmem.

Hayattan karşılığını alamadığınız bir şey olduğunu düşünüyor musunuz?

- Hiçbir şey yok. Hayat bana çok enteresan davranıyor. Bazen çok ağır tokatlar attı ama bazen de çok güzel madalyalar taktı.

Haberin Devamı

BÜŞRA PEKİN: SADAKATSİZLİK BAZI DURUMLARDA GEREKLİ

Sadakat sizin için nasıl bir kelime?

- Ben üniversitede tezimi sadakat ve sadakatsizlik üzerine inceledim. O yüzden bu kelimeleri daha fazla duymak istemiyorum. Bayağı ciddi bir tez hazırladım ve onun üzerine iki karakter oynadım. Sadakat ve sadakatsizliğin, insanoğlu ve hayvanlara özgü bir şey olduğunu anladım. Sadakatsizlik, baktığınızda çok can sıkıcı gibi duruyor. Fakat yaptığım araştırmalar sonucunda, sadakatsizliğin bazı durumlarda gerekli olduğunu gördüm. Araştırma için aile terapistine, genetik bilimciye gittim. Onların konuya yaklaşımlarını öğrendim. Aile terapisti şu açıdan bakıyor; mesela sen evlisin, aklın birisine kaydı ama sen öbür insana gitmeden eşine geri dönebiliyorsan bu senin ailenin temelini güçlendirir. Yani bazen sadakatsizliğin iyi bir şey olduğunu söylüyor. Tabii buradan sadakatsiz olalım anlamını çıkarmamak gerek.

Siz hayatınıza, ilişkilerinize ne kadar sadıksınız?

- Ben her zaman körü körüne bağlanan biriyim. Aile, sevgili, arkadaş, iş fark etmiyor.

Haberin Devamı

BÜLENT EMRAH PARLAK: BU İMAJI KENDİM İSTEDİM

Saç-sakal değişince de tanıyorlar mı?

- Ses tonundan, gözlerden tanıyorlar. Şaşırıyorlar.

Bir proje için mi bu değişiklik?

- Hayır, ben kendim istedim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!