Bazı ustalar köşelerine çekilmeli

Güncelleme Tarihi:

Bazı ustalar köşelerine  çekilmeli
Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2013 00:00

Esra Akkaya, çok uzun bir aradan sonra “20 Dakika” ekibine katılarak ekranlara döndü. Sekiz yıllık suskunluğun kendisini oyunculuktan uzaklaştırmadığını belirten Akkaya, “-Oyunculuklar zamanla değişiyor ve bu değişime ayak uyduranlar sektörde kalıyor. Bence bazı ustaların köşelerine çekilmeleri gerekiyor artık” diyor.

Haberin Devamı

Esra Hanım uzun süredir ekranlarda yoksunuz, neden?      
  
- Doğru, sekiz senedir oyunculuk yapmıyorum, kolay kolay da yapmam diye düşünüyordum. Çünkü dizilerin 90 dakika olması çok zorlayıcı. Ajansımda (Sihirli Anahtar) oyuncularımızı bu duruma ikna etmeye çalışıyorum ama ben bunu yapabilir miyim, o gücü kendimde bulabilir miyim, emin olamıyordum. Verdiğim ara uzadıkça da “Ben artık bu işi yapmıyorum”a geldi iş.

Özlemediniz mi oyunculuğu?

- Tabii ki özlemişim, sonuçta işim bu.

Oyunculuk yapmadığınız dönemde neler yaptınız peki?

- Hocalık yapıyorum, oyuncuları çalıştırıyorum, kendim kurslara gidiyorum. Oyunculukla ilgili yolum devam ediyor ama bunun uygulamasını yapmıyorum. Bu da insanda bir tıkanıklık yaratıyor. Ben bununla yaşıyordum. Ta ki senaristler Pınar (Bulut) ve Kerem (Deren) “hadi kalk” diyene kadar. İçim kıpır kıpır etti, onlar öyle deyince. Sadece onlar yazdığı için ve AY Yapım olduğu için kendimi attım bu projeye.

Sekiz sene boyunca oyunculuktan kaçtığınızı söyleyebilir miyiz?

- Tabii ki kendim kaçtım. Yorgunluktan... “Mahallenin Muhtarları”nda o kadar güvende ve rahat çalıştık ki altı sene boyunca, yeni düzen beni çok korkuttu.

SETLERDE HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEMİŞ

Sekiz sene sonra ilk set gününüz nasıl geçti?

- Çok heyecanlıydı. Her şey değişmiştir diye düşünüyordum. NASA Uzay Üssü’ne gider gibi gittim.

Neler değişmişti?

- Her şey aynıydı. İnanılamayacak kadar aynıydı, insanlar bile... Değişen tek şey LED... Ona uzaylı gibi baktım işte... Eskiden straforla kontur ışık verirlerdi, şimdi LED var. Oyunculuklar farklı bir de.

Oyunculuklarda nasıl farklar var?

- Oyunculuklar zamanla değişiyor ve bu değişime ayak uyduranlar sektörde kalıyor. Eskiden oyunculuk “yapmak” diye bir şey vardı. Hâlâ da yapmaya çalışanlar var ama şimdi “olmak” önemli. Gerçek olmak, o sözün ve hissin senin olması makbul artık. Projeler de daha inandırıcı. Bence bazı ustaların köşelerine çekilmeleri gerekiyor artık...

Kendi okulunuzda oyuncu adaylarına neler tavsiye ediyorsunuz?

- Dünyada çok metot var, onlara öncelikle bunlar arasında birini seçip benimsemelerini tavsiye ediyorum. Ben Eric Morris’i benimsedim mesela... Anthony Bova hayatımı değiştirdi.

TİYATRODA MADDİ HEZİMET YAŞADIM

Gelelim yeni diziniz “20 Dakika”ya... Orada canlandırdığınız Doktor Mirel karakterinden söz eder misiniz biraz?

- Mirel’in beni çok tavlayan bir hikâyesi, köşeli oynamanı sağlayacak zaafları var. Bir oyuncu için oynayacağı rolün zaaflarının olması çok kıymetli. Başta alkol olmak üzere birçak problemi var. Hapishanedeki kadın doktor olarak pozisyonu da tuhaf. Bu kadar neşeli, gece hayatı olan, süslü, kokoş birinin hapishanede olması, resim olarak da cazip göründü bana...

Melek’in meleği mi olacak Mirel?

- Ne olacağını inan şimdilik ben de bilmiyorum. Şu anda her şey çok gri duruyor. İyi mi, kötü mü diye sordurabiliyor. Söylediği her şeyin arkasında bir şüphe, bakışlarında da kararsızlık var. Bir tarafı boşvermiş, diğer yandan da kadın olarak Melek’le empati kuruyor. İki arada bir derede anlayacağın...

Sizin boş verdiğiniz şeyler, bir şeylere boşverdiğiniz dönemler oldu mu? Mesela o sekiz senede oyunculuğa boşverdiniz mi?

- Hayır, hiç olmadı. O sekiz sene boyunca ben her yıl Anthony Bova’yla work shop yaptım; yurtdışında yeni şeyler öğrendim. Her zaman ders aldığım ve ders verdiğim insanlar oldu. Sekiz yıl benim oyunculukla aramı açmadı, sadece dizi oyunculuğu yapmadım.

Tiyatro?

- Altı sene önce tek kişilik bir oyunum vardı. Çok da keyifliydi. Ama onda da bir maddi hezimet yaşadım. Tiyatroyu kendi bütçenle yaptığında çok masraflı Ooluyor. Geri dönüşü de kolay değil... O nedenle kurumsal yapılar içinde devam etmek lazım.

İnandığınız bir yapı yok mu Türkiye’de?

- Türkiye’de yok... Türkiye’de bugünün tiyatrosunu yapan yer çok az. Hele Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları’nın çoğu oyunu eski. Yalnız geçen gün “İnishmorelu Yüzbaşı” oyununu seyrettim, çok iyiydi, arada bir çıkıyor böyle iyi oyunlar.

Haberin Devamı

40 YAŞ BİR OYUNCU İÇİN DÜŞÜŞ NOKTASI OLABİLİR

Gözlerden uzak olduğunuz sürede epey kilo vermişsiniz. Yeni rolünüz için mi eridiniz böyle?

- Evet, 16 kilo verdim ama rol için değil, tamamen kendim için zayıfladım. Kendimi olabildiğince natürel hale getirdim çünkü bir şey oynamak için natürel olman lazım. Saçım kendi kıvırcığı, yüzümde botoks yok. Bunlar önemli, çünkü kendi yaşımı oynamak istiyorum. 32 yaş oynayacağız diye saçmalamamak lazım.

Peki, 40’lı yaşlar nasıl?

- Benim için çok keyifli geçiyor. Sürekli bir yenilenme var hayatımda. 30’a kadar öğreniyorsun, biriktiriyorsun. 40’a kadar çok çalışmayı gerektiren bir yol var. Benim yolum bu diyorsan, 40’tan sonrası çok zevkli. Ama kaybolduysan, kim olduğunu bulamadıysan, düşüşe geçersin. “Ah! Ben bunu artık yakalayamam” dediğin çok şey varsa, 40 düşüş noktan olabilir.

Sizin var mı artık yakalayamam diye hayıflandığınız şeyler?

- Çok şükür yok. Dolu dolu ve çok güzel geçti yıllarım. Amaç, 40’lar da öyle geçsin.

Siz botoks yaptırmaz mısınız?

- Mutlaka ben de yaptırırım, yapmam demiyorum ama küçük dokunuşlar. Yaşının güzeli olmaya çalışmak önemli.

Haberin Devamı

                                                     

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!