Az kalsın ben de alışverişin dipsiz kuyularında kaybolup gidiyordum

Güncelleme Tarihi:

Az kalsın ben de alışverişin dipsiz kuyularında kaybolup gidiyordum
Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2004 00:00

Geçtiğimiz haftasonu uluslararası bir kozmetik fuarı olan Cosmoprof’u izlemek üzere İtalya’daydım. Her yıl Bologna kentinde düzenlenen bu fuarda sektördeki yenilikleri, en son geliştirilen ürün ve teknolojileri takip etme fırsatını buluyorsunuz. Sen neyi takip ettin derseniz, masaj koltuklarını tek geçerim. Ben bugüne kadar mesafeli yaklaşmıştım bu koltuklara ama haksızlık etmişim. Yani bayağı bayağı masaj yapabiliyorlar. Shiatsu’yu insan elinden denemişliğim vardır, koltuk da hiç fena yapmıyor, söyleyeyim. Beş dakika deneyeceğim diye oturdum, satıcı arkasına bakarken Türklüğüm dürttü, el çabukluğu marifet, programı uzatıp 10 dakika kalkmadım. Fakat dışardan bakınca manzara epey komik oluyor. Takım elbiseli, döpiyesli bir takım ciddi erkek ve kadınlar yan yana koltuklara oturmuş titreyip duruyorlar. Gözler filan da kapatılmış, öyle bir rahatlama hali. Masaj iyi güzel de koltuk için 5 bin Euro verir misin derseniz, vermem. Paket taşımaktan hoşlanmam, otlakçıyım. Eşe dosta yalvar yakar, bir iki dakikadan günde 10 dakika omuz masajını bedava yaptırıyorum zaten. Yeni ürünlere bakılırsa cilt bakımı teknolojisi de bayağı ilerlemiş. Yarayı bile kapatacak kadar güçlü kremler çıkarmışlar, kırışıklıklar dert değil. Bir de dikkat ettim, kimse artık yaşlı cilt demiyor. Onun yerine olgun cilt demeyi uygun buluyorlar. Şarap gibiyiz ya, ondan olsa gerek. *Bugüne kadar adı alışveriş delisine çıkmış, kredi kartı borcu yüzünden akıl sağlığını yitirmiş çok insan tanıdım. Hallerini anlamıyor değilim, alışveriş delisi değilsem de cadısıyım neticede. Boyunu aşan kredi kartı borcuyla işten çıkarıldığı gün koştura koştura alışverişe giden bir arkadaşım vardı mesela. Anlarım, ay sonunda beş parasız kalınca da insanın gözü vitrinlere daha çok kaymaya başlar. Fakat ben bu haftasonu sadece İtalya’ya gitmekle kalmadım, Matrix’e geçtim sevgili okurlar. İnsanlık için küçük, fakat benim için boyut değiştirten büyük bir adımdı. Beş kadından oluşan ekibimiz, Bologna havalimanına beş valizle indi, dört gün sonra Bologna’dan İstanbul’a kalkan uçakta muhtelif ebatlarda 12 adet ‘çanta’ vardı. Alışveriş merkezi kovalamaktan ne Bologna’yı, ne de günübirlik gittiğimiz şahane şehir Floransa’yı göremeden geri dönenler oldu. Floransa’nın bile dışında bulunan ve Prada, Gucci, Tods gibi ünlü markaları ucuza satan bir outlete varmak için sabah saat 7.00’de yollara dökülündü. İki saat süren yolda trenle 3-4 aktarma yapıldı. Bu arada delicesine alışveriş yapılacağı kesin olduğundan alınanları sığdırabilmek için otelden çıkarken her gün yedek valiz taşındı. Eldeki tüm valizler dolunca, sokaktan ucuza valiz kapıldı. (Bu arada 17 Euro’ya dev valizler satılıyordu, aklım kalmadı değil.) Alışveriş eylemine her gün sanki hiç yaşanmamışçasına baştan başlanmaktaydı. Resepsiyon görevlileri sabahın köründe el çantasıyla çıkıp, akşam karanlığında ikişer valizle dönen bu kadınlara bir anlam verememekteydi. Pazar günü Bologna’da açık mağaza bulunamadığı anlaşılınca, öğleden sonra kalkan uçağa yetişememe ihtimali de göze alınıp, tekrar aktarmalı tren yolculuklarına çıkıldı. Dönüş yolunda valizlerdeki ‘ufak tefek’ fazlalıklar atıldı da, görevliler bizi uçağa aldı, böylece İstanbul’a dönebildik. Biliyorsunuz alışverişin ilacı bulundu sevgili okurlar. Uzmanlar kompulsif alışveriş bozukluğuna karşı anti-depresanları tavsiye ediyorlar. Saygılar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!