Ayşe'nin gözlüğü

Güncelleme Tarihi:

Ayşenin gözlüğü
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 1997 00:00

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Pırasayı sevmiyorum

Ne kadar acı bir şeydir bir insanının ilk seks deneyiminin karambole gitmesi. Kayıtların, bir kopyasının bile saklanmadan beyin kıvrımlarından acilen silinmesi için dua edilmesi. O ilk yaşanan seksin, ‘‘Öyle bir şeydi işte’’, ‘‘Farkına bile varmadım’’, ‘‘Ürktüm’’, ‘‘Ne olduğunu anlamadım!’’ diye tarif edilmesi. Önemsiz bir şey olarak addedilmesi. Belki de gerçekten öyle hissedilmesi. ‘‘Canım bu bahsettiğim ilkti, çömezdim o zaman, sonraları önemliydi. Oooooo!’’ denilmesi. Belki şimdi üzerine çıkmak için o ilk seksin komik hale getirilip espirili bir biçimde nakledilmesi.

Kabul ediyoruz ya da etmiyoruz...

Aslında biz hepimiz ilklerimizin bizi nasıl etkilediğini biliyoruz. Ya seviyoruz ya da sevmiyoruz. Sadece ilkleri değil, yaşanan şeyleri de. Aynen pırasa gibi. İnsanın bir kere ağzının tadı bozulmaya görsün...

O tad hiç gitmez, unutulsa da silinmez.

Ben seksi seviyorum ama pırasadan nefret ediyorum.

Çünkü sanırım ilk pırasa yemeği deneyimimin her şeyi feciydi.

Tadı, sunulduğu tabak, yemeğin yenileceği atmosfer...

Belki şimdi önüme geldiğinde hayır demem ama hep içimden bilirim, ben pırasadan hiç hazzetmem.

* * *

Pırasayla başlayan bir yazının Fadime Şahin'e bağlanabileceği inanın benim de aklıma gelmezdi.

Hala kendime şaşıyorum.

Ama oluyor.

Üstelik farkındaysanız bu yazı devam ediyor.

* * *

Evet, tarikat gerçeği Fadime Şahin sayesinde Türkiye gündemine girdi.

Hep ‘‘Kanserli bir hücre gibi büyüyen, toplumsal hayatımızı kuşatmaya çalışan sahte tarikat yuvalarından, din tacirlerinin, saf ve temiz inançlı insanları nasıl istismar ettiklerinden’’ söz edildi.

Çünkü 32 kısım tekmili birden canlı yayınlardan takip ettiğimiz hikayenin bir de cinsel tacizden tecavüze uzanan kısmı vardı.

Belki gizliden gizliye ekranların karşında kilitlenmemizin nedeni de buydu.

Belki de bizim başımıza gelmediği için şükretmek, zaten gelebileceğine de ihtimal vermemek ama hazır gelmiş olanı da seyrederken, ‘‘Neler anlatacak bakalım. Acı çektiğine beni yeterince inandırabilecek mi? Hem ben nereden bileyim, belki de zevk aldı!’’ diye gizliden gizliye müthiş bir merakla izlemek.

Aslında takıldığımız yatak hikayeleriydi.

Ve kabul edersiniz etmezsiniz ama hepimiz için en az din tacirliği kadar ilgi çekiciydi. Ben de, hep beynimin bir yerlerinde nüfus cüzdanında 25 yazan ama aslında 23 olan minik, zayıf ama güzel Fadime'nin, çoktan kamuoyu tarafından yargılanan Ali Kalkancı ve Müslüm Gündüz'le yaşadığı o kötü deneyimlerini hayal ettim.

Kendimi onun yerine koymaya çalışıp, anında bu işten vazgeçtim.

Ve hep günün birinde Fadime'nin ‘‘yeni hayat’’ adını vereceği, kendisine kuracağı o düzende, seksin, erkeklerin, sevginin, aşkın yerinin ne olacağını merak ettim.

* * *

Onun yaşadığı ilk, ‘‘Ne olduğunu anlamadım’’ diyenlerden farklı.

İlk deneyimini genelevde geçiren erkeklerden, korkudan yaşadıklarını anlamaya fırsat bulamayan kadınlardan çok daha farklı.

Belki konuşurken direkt bu konulara girmiyor, sürekli işin tarikat kısmından söz ediyor ama benim karşımda Fadime duruyor.

Ben onu görüyorum.

Fotoğraf çekimleri sırasında eteğinin ucundan bacağının küçücük bir bölümü bile göründüğünde panikliyordu. Sadece beş yıldır o başörtüyü takmasına, saçlarının çok güzel olduğunu söylemesine ve aslında göstermek istemesine rağmen saçının bir teli gözükecek diye korkudan ödü patlıyordu. Oysa ben saçları boyalı, mini etekli, arabalı, iddialı bir kadın bekliyordum. En son hakkında öyle haberler okumuştum.

Ama değildi.

Annesi peşinde, bir evin içinde kovalamaca oynuyorlardı.

İstese bile yapabilecek hali yoktu.

Kimbilir belki de ben yanılıyorumdur.

Bu meslekte yanılgı payını da hesap etmek lazım.

Ama benim gözümün önünde gördüğüm Fadime içimi üşüttü.

Aşka, erkeklere, sekse dair söyledikleri de...

* * *

Bunlar Fadime'nin ‘‘pırasaları’’ olmuş.

Onun bu kötü tadları hayatı boyunca unutmasına imkan yok.

Tarikat düzenine bir çare bulunabilir ama Fadime'nin kötü tadları artık hep onunla yaşayacak.

Keşke o kötü tadlar gerçek pırasa ya da kereviz olsaydı.

Pırasadan ve kerevizden vaz geçmek dünyanın en zor şeyi değil...

Ama Fadime'nin durumunu bir düşünsenize...

Hürriyet'te yarın başlayacak ‘‘Fadime'nin yeni hayatı’’nda bugüne kadar hep ekranda gördüğünüz iç gıcıklayan genç kadını değil, kaybettiklerini bir daha ele geçiremeyeceğini düşünen bir genç kadının anlattıklarını okuyacaksınız.

* * *

Bugüne kadar röportaj yaptığım insanlar içinde ‘‘Hayatımda hiç sinemaya gitmedim’’ diyen başka bir insan olmadı. Bu laf beni ne kadar etkiledi size anlatamam. Bu yüzden biz ikimiz ayrı gezegenlerden gelmiş iki kadın gibiydik. Belki de bu röportaj ‘‘uzaydan gelmiş’’ gibi gelebilir size. Şimdiden hazırlıklı olun. Cinsel tacize uğrarken baş örtüsü bile çıkartılmayan bir kadının anlattıkları ilginç olduğu kadar da acıklı.

Okursanız görürsünüz...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!